Cumhuriyet gazetesine yönelik operasyon, MHP tarafından bile darbe soruşturmasını sulandırmak olarak suçlandı.
Birisi, Gülenci örgütlenme hakkında kitaplar yazan bir gazeteci gözaltına alınırken, diğeri, Aydın Engin, hepimizin Aydın abi diye seslendiğimiz yılların Tırmık yazarı, hem FETÖ hem PKK’ye “üye olmadan yardım” etmekten suçlandı.
Aynı gazete, hem FETÖ hem de PKK bağlantısı nedeniyle operasyona maruz kalıyor!
Üstelik bu gazete Cumhuriyet.
Murat Yetkin’in bugün Hürriyet’te yayınlanan yazısında söylediği gibi: Türkiye’de Kemalizmin, ulus devletin bayraktarlığını yapan Cumhuriyet gazetesinin hem darbeci Fethullahçılara, hem de Kürt meselesinde Fethullahçılarla bütünüyle ayrı düşündüğü bilinen ve kemalizmin ayrılıkçılığın merkezi olarak gördüğü PKK’ye yardımcı olduğunu iddia etmek hiçbir inandırıcılığa sahip değil.
Bu, son dönemlerin moda deyimiyle, “hayatın olağan akışına uygun olmayan” bir suçlama. Katalog terör tanımı. Herkesi içine almanın kolay olduğu, “bu olmazsa oradan yürürüz” yaklaşımının hukuksal sonucu.
15 Temmuz darbe girişiminden bir hafta sonra, OHAL’in ilan edildiği gün “darbeyi durdurduk, şimdi sıra barışın kazanılmasında” vurgusunu yapan bir basın açıklaması yapmıştık. Darbecilerle hesaplaşmanın en etkin yönteminin, siyasal demokrasinin sınırlarını genişletmek olduğunu söylemiştik. Demokrasinin sınırlarının daraltılması, içe kapanmayı, boğucu bir havanın yaygınlaşmasını, OHAL’in darbe soruşturmalarını sulandırmak isteyenlerin işine yarayan bir zemine dönüşmesini, OHAL fırsatçılığı yapanların demokratlara, her gün, yeniden, “bu kadarı da olmaz” dedirten işler yapmasını sağlıyor. 15 Temmuz darbe girişimi, meclisi bombalayanlar, bu girişimin beyin takımı, yakalanan darbecilerle kamuoyu tarafından açığa çıkartılması ve yargılanması merakla beklenirken ve OHAL tam da bu yönde kullanılacak diye hükümetten defalarca açıklama yapılmışken, KHK’lar, tutuklamalar, gazeteci tutuklamaları, Kışanak ve Anlı’nın tutuklanması, Evrensel Kültür gibi 25 yıllık bir yayın geleneğinin kapısına kilit vurulması ve "sıra şu gazetede" diyebilen trollerin hedef gösterme cüretleri, herkesin yokuş aşağı giden ve viraja girmek üzere olan kamyonun kasasında olduğunu düşünmesine neden oluyor.
Oysa hem darbe girişminin asli sorumlularının, bu darbeyi planlayan, uygulayan, lojistik desteğini sağlayanların hızla yargılanması hem de OHAL’in demokratik alanlarda yarattığı tahribatların kalıcı hâle gelmemesi için "OHAL değil demokrasi" diyenlerin birleşik-kitlesel-demokratik mücadele zeminlerinin oluşturulması acil bir öneme sahip.
Yazıyı bir arkadaşımızın çağrısıyla bitirmekte fayda var: “12 Mart ve 12 Eylül'de tutuklanan, yıllarca sürgünde yaşamak zorunda kalan, 301.maddeden yargılanan ve hedef gösterilen Aydın Engin'i rahat bırakın artık.”
Şenol Karakaş