Doğa öldürülebilir, sermayeye bir şey olmasın!

06.10.2016 - 08:57
Şenol Karakaş
Haberi paylaş

Artvin’in Kafkasör Yaylası Cerattepe Mevkii’nde madencilik faaliyetleri için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın verdiği ‘Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) Olumlu’ raporu hakkında, yürütmenin durdurulması ve raporun iptali istemiyle dava açılmıştı. Türkiye’nin en büyük çevre davasında karar verildi. Rize İdare Mahkemesi, ÇED iptal davasını reddetti.

Mahkeme, bilirkişi raporundaki değerlendirmeleri esas alarak, “Devlet ormanlarında gerekli iznin alınması ile madencilik faaliyetlerinin gerçekleştirilmesinin mümkün olduğu ve dava konusu madencilik projesi için gerekli izinlerin alındığı” kararını verdi. Mahkeme, “Projenin devlet ormanı olan alanda yapılmasında mevzuata aykırı bir durum olmadığı”nı belirtti.

Bu, Yeşil Artvin Derneği öncülüğündeki 751 kişi ve 61 avukatın açtığı davanın sermaye lehine sonuçlanması anlamına geliyor. Yüzlerce kişinin açtığı davanın liderliğini yapan derneğin başkanı basına verdiği demeçte, “Süreç başından beri belliydi. Dava sırasında o kadar anlatılan söylenen şeyden sonra hiç mi vicdanları sızlamadı, bilmiyorum. Daha önceden kararı veren hakimler alınıp yerine bu hakimler getirilmişti. Keşif raporunda da enteresan tespitler yer aldı. Bir önceki duruşmada yaşanan baskılar ve yasaklar da bunu gösterdi. Ama her şeye rağmen bu mücadele Artvin halkının yaşam mücadelesidir. Biz tüm yasal ve hukukî yollara başvurarak mücadeleye devam edeceğiz. Bu bizim anayasal hakkımız” dedi.

Mahkemenin verdiği karar öncelikle hukukî bir skandal. Avukatların ‘reddi hâkim’ talebine mahkeme yetkisini aşarak kendisi hakkında da karar verdi. Böylece mahkeme, 40 hektarlık bir ekosistemi yıllık 500 bin tonluk cevher çıkartılarak yok edilecek bir maden sahasına dönüştürmeye “evet” dedi. Karar üst mahkemeye götürülecek. Fakat davanın tüm seyri, mahkemenin bir oyun olarak düzenlendiğini gösteriyor. Rize’ye mahkemeye gidecek Artvinliler önce tehdit edildiler. Ardından 150 km’lik yol boyunca altı kez kimlik kontrolüne maruz kaldılar. Ardından OHAL bahane edilerek kentte gösteriler yasaklandı. Mahkemeye son dokunuşu yapmak kalmıştı.

OHAL uyarınca, binlerce canlıyı, dereleri, ormanları, doğup büyüdüğümüz yerleri bir şirketin, hem de gözü dönmüş bir şirketin insafına terk etmemek için mücadele etmek yasak. Ama yağmadan, millete küfür etmekten, çevreyi yağmalayıp daha fazla kâr elde etmekten başka hiçbir şey düşünmeyen şirketlere her kapı açılıyor.

OHAL zengin yağmacılara hizmet ediyor.

Ama yanılmayalım. Mücadele daha yeni başlıyor. Bilge bir Artvinlinin dediği gibi, “Siçturmayın madenuna!”

Şenol Karakaş

[email protected]

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol