Darbeye ve teröre yedirmeyiz

30.09.2016 - 11:58
Roni Margulies
Haberi paylaş

“Biz bunlara araziler verdik, arsalar verdik. Ne diye verdik? Gelin bu ülkede eğitim için okul yapın dedik. Ülkenin ekonomisine katkı olsun diye verdik. Normal şartlarda bunları geri alabilir miydik? Alamazdık. Ama şimdi KHK ve OHAL ile bunların hepsini toparlayarak bu okulları devlete teslim ettik... Hesapların üzerine bir hesap vardır, o da Allah’ın hesabıdır.”

Allah’ın hesabı konusunda yapacak pek bir şey yok.

Memlekette yaşayan herkesi daha güncel ve acil bir şekilde etkileyen hesap, Cumhurbaşkanı’nın hesabı.

O hesap ne?

Hesabın birinci unsuru, kapsamlı bir aklama.

Önce kendini aklama. AKP’yi aklama.

Herkesin malumu: Gülen Cemaati’nin devletin çeşitli kademelerine yerleşmesinin önünü açan, 2002’den sonra 10 yıl boyunca AKP hükümeti oldu. Kadro ihtiyacını karşılamak için, “alınları secdeye değen” insanlar oldukları için.

Peki, olabilir, bir hükümetin kendine yakın bulduğu çevrelerle çalışmasını çok da garip bulmuyorum.

Ama darbeden sonra ne oldu?

Cumhurbaşkanı “Ay, pardon, özür dilerim” dedi. Ve Cemaat’in kayırılmasında hükümetin oynadığı rol meselesi kapanmış oldu. Hükümet aklandı.

Başka hiç kimse açısından mesele kapanmadı ama.

Anadolu’nun her yanında Cemaatçi olmayıp ama Cemaat ile temas etmiş olan milyonlarca insan var. Esnaftan belediye başkanlarına, öğrenci velilerinden milletvekillerine, Cemaat okulunun çaycısından devlet memuruna kadar. Hepsi zan ve korku altında yaşamaya devam ediyor. Binlercesi bir daha iş bulamamak üzere işini kaybetti.

Hiçbiri aklanamadı. Sadece hükümet aklandı.

Aklanamayan diğer kesim, Kürt sorununda barıştan yana olanlar. Barış için Akademisyenler imzacıları, HDP üyeleri, Kürt medyasına omuz verenler, Kürt illerinin belediyeleri...

Bu nedenlerle tutuklananlar, işini kaybeden 11 bin öğretmen ve diğerleri hakkında hiçbir “eylem” veya “silah” suçlaması yok.

Suç, Kürt sorunuyla ilgilenmek, barışçıl çözümü savunmak.

Peki, üç yıl boyunca Kürt hareketiyle barış süreci yürüten kimdi? Hükümet değil miydi? “Biz çözüm için her yola başvururuz. Baldıran zehrini içmekse, biz o baldıran zehrini içeriz, yeter ki bu ülkeye huzur gelsin” diyen Erdoğan değil miydi?

Demek ki, huzur ve barış istemek suç olmasa gerek.

Hükümet aklanırken, geri kalanlarımız nasıl oluyor da hiçbir hukuk süreci yaşanmadan “suçlu” olup tutuklanıyoruz, işlerimizden atılıyoruz.

Cumhurbaşkanı söylemiş işte: “Şimdi KHK ve OHAL ile bunların hepsini...”

Roni Margulies

[email protected]

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol