Kolombiya’da iç savaş sona erdi. FARC gerillalarıyla Kolombiya devleti arasında barış anlaşması imzalandı. Kolombiya sokakları coşku ve umut dolu, barış şarkıları herkesin dilinde.
Kolombiya’da çözüm sürecinin sonunda barışın kalıcılığının altını çizen çok etkileyici açıklamalar yapıldı. Fakat bu noktaya kolay gelinmedi.
Kolombiya’da en az 50 yıldır süren çatışmalarda 220 bin kişi öldü.
Yedi milyon insan evinden göç etmek zorunda kaldı.
Çatışmalarla geçen onlarca yılda 25-90 bin arasında insanın kayıp olduğu bildiriliyor. Siyasî suikastlarda ölen insan sayısı 6 bin.
Kolombiya Cumhurbaşkanı Juan Manuel Santos ve “Timoşenko” lakabıyla anılan FARC lideri Timoleon Jimenez, barış anlaşmasını bir mermiden yapılan kalemle imzaladı.
Juan Manuel Santos, anlaşmanın ekonomiyi büyüteceğini ve ülkeyi birleştireceğini söyledi. “Savaşın bedeli her zaman barıştan daha büyük” dedi.
Türkiye’de yaşayanlar açısından, imrenerek izlenen, ilham vermesi gereken bir gelişme. Arkasında on binlerce ölünün olduğu, paramiliter güçlerin cirit attığı kanlı bir süreç, nihayet sonlandı.
Kolombiya, akla doğrudan Kürt sorununu getiriyor. Kolombiya’da barışa atılan imzalar, Kürt sorununda yeniden barışçıl çözümün devreye girip girmeyeceğini tartışmamıza neden oluyor.
Türkiye’de 2013 yılında çözüm süreci başlar başlamaz ulusalcılardan, Kemalistlerden oluşan büyük bir koro süreci suçlamaya, lekelemeye başladı. Çözüm sürecinin bir ihanet sürecine tekabül ettiğini söyleyerek Kürt hareketi üzerinde basınç oluşturdular. Kategorik Erdoğan düşmanlığı, yani “gitsin de nasıl giderse gitsin” yaklaşımına sahip olanlar çözüm sürecini Erdoğan’ın lehine işlemekle damgaladılar. Kürt hareketi bu propagandaya önemli ölçüde taviz vermedi ve özellikle Abdullah Öcalan heyetle yaptığı her görüşmede, “AKP’yle barış olmaz” diyenlerden bambaşka bir bakış açısına sahip olduğunu gösterdi. Kiminle barış sürecini işleteceği, savaşan gücün tasarrufundadır. Abdullah Öcalan 2013 yılı Newroz’unda demokratik çözüm girişiminin stratejik bir yaklaşım olduğunu savundu.
Çözüm sürecinin her bir aşaması yerden yere vuruldu. Kürt hareketi barış sürecindeki partneriyle sosyal-ekonomik ve politik alanda nasıl mücadele edeceği konusunda sürekli bir gerilim yaşadı. Masanın diğer tarafında ise, AKP liderliği, Kürt sorununun çözümü konusunda bir yandan cumhuriyet tarihi boyunca en radikal adımları atarken aynı zamanda soruna çok kısıtlı bir çerçevede yaklaştığını gösteren uygulamalara da imza atıyordu.
Sürecin zorlukları ne olursa olsun, yeniden savaş politikalarının devreye girmesi çözüm sürecini bir çırpıda gözden çıkartmanın ne kadar vahim bir hata olduğunu gösteriyor. Belki Kolombiya’nın bugün yaşadığı tarihî barış anlaşmasından uzakta olacaktık hâlâ, ama sorunun çözümünde diyalog-siyaset yönteminin kalıcılaşması o tarihî aşamanın yakınlaşmasını garanti altına alacaktı.
Sosyalist İşçi yazarı Yıldız Önen, “Ama kesinlikle önce ölümleri durdurmak. Bu çok önemli. Kolombiya’da yaşanan barış süreci, Türkiye’de de yaşanabilir” diyor. Gazeteci Nurcan Baysal ise, Kolombiya barış sürecinin deneyimlerini aktaran bir aktvistten şu alıntıyı yapıyor: “Türkiye’de bizlerin de kadınlar olarak haykırma zamanı gelmedi mi? Çocuklarımızı bu savaşa kurban etmeyeceğiz! Savaşıp ölsünler diye çocuk doğurmuyoruz!”
Bu seslerin daha güçlü ve kitlesel yankılanması, barış sürecine yakınlaşmamız anlamına gelecek.
Şenol Karakaş
(Sosyalist İşçi)