Özellikle Suriye’de halk isyanının iç savaşa dönüşmesiyle birlikte, Türkiye’de bir iç savaş yaşanacağı öngörüsünde bulunanların sayısı her geçen gün arttı.
2015’in Temmuz ayında Kürt sorununda savaş politikalarının devreye girmesiyle birlikte, iç savaşın elinin kulağında olduğu daha sık tekrar edildi. Her gelişme, bir türlü gelmeyen iç savaşın ayak sesi olarak değerlendirildi. Silopi, Cizre, Sur gibi Kürt il ve ilçelerinde oluşan yıkım, iç savaş nedeniyle yıkıma uğrayan Suriye şehirlerini anımsatsa da, henüz bir iç savaş başlamadı.
Başlamadı ama muhtemelen kıyısından dönüldü. O aranan, beklenen, bir türlü kavuşulamayan iç savaş, 15 Temmuz gecesi gerçekten de burnunu gösterdi. 15 Temmuz darbe girişiminin hunharca diyebileceğimiz karakteri, darbecilerin böyle bir plana sahip olduğunu gösteriyor. Cumhurbaşkanı yakalanabilir ya da öldürülebilirdi; Abdullah Öcalan öldürülebilirdi (Öcalan’ın sağlık durumu ve koşulları hakkında bilgilenmek için avukatları ve ailesiyle derhal görüştürülmesi gerekir), başbakan öldürülebilir ya da mecliste onlarca milletvekili öldürülebilirdi. Boğaz Köprüsü’nde vatandaşları tarayan cuntacı kafa, bu adımlardan birisini atarak yaygın çatışmaları tetikleyebilirdi.
Ama olmadı!
15 Temmuz’da sokağa çıkan kitleler, darbeyi püskürtürken bu yıllara yayılma ihtimali olan çatışma potansiyellerini de püskürttüler. Fakat daha darbe gecesi direnen kitlelerin attığı bazı sloganlar, “iç savaş” tehlikesinin ha geldi ha geliyor olduğunu ilan etmeyi demokratlık, solculuk olarak yutturan ulusalcıların darbe karşıtlarından iç savaşta kafa kesen IŞİD militanı çıkartması için yeterli oldu. 15 Temmuz gecesi darbeye direnenler, mevcut siyasal demokrasinin sınırlarını korudu. Attıkları sloganların siyasi içeriğinden bağımsız olarak böyle bu. 15 Temmuz’da sokağa çıkanları karalama makinesinin dişlisi gibi çalışanlar, Selahattin Demirtaş’ın 31 Temmuz’da Diyarbakır mitinginde söylediği şu sözlerden sonra, seslerini biraz kıstılar: "Biz asla askerden yana olmayacağız. 15 Temmuz’da sokağa çıkanları selamlıyoruz. Darbeye karşı çıkmak, darbe zihniyetine karşı net tutum almak demokrat olmak adına zorunluluktur. Darbeden medet umarak kimse demokrat olamaz. Darbeye karşı olmak bir şarttır ama yeterli değildir."
Fakat sonra yeniden devreye girdiler. İç savaşa gittiğimiz uyarısını, iç savaş çıkartmayı amaçlayan darbecileri eleştirerek değil, darbeye karşı direnen insanların kılık kıyafetine bakarak yapıyorlar. İç savaş bezirgânları iç savaş çağırmaya devam ededursunlar, bizler, darbe karşıtları, hızla, darbe karşıtı mücadeleyi demokrasi ve barış mücadelesine bağlamak için harekete geçmeliyiz:
- AKP liderliğinin darbeyi durduran kitleleri bir milli mutabakat oluşumu etrafında harmanlama girişimine karşı çıkmalıyız. Yenikapı mitinginde alanda yüzbinlerce insan darbeyi durdurmuş olmanın coşkusuyla dururken, kürsü, milli, yerli, militarist öğeleri de içeriyordu AKP-CHP uzlaşma havasının yanı sıra.
- Genelkurmay başkanları hiçbir gerekçeyle hiçbir mitingde konuşturulmamalı.
- HDP’yi dışlayan bir birlik ve beraberlik havası, darbelere karşı olan milyonlarca Kürt’ün dışlanması demektir. Darbeye karşı sokaklara çıkan insanların, barış isteyen Kütlerle arasında hiçbir sorun yoktur.
- OHAL hızla sonlandırılmalı, darbecilerin üzerine gidilirken darbeyle hiçbir alakası olmayan insanların mağdur olması engellenmelidir.
- Kürt sorununda çözüm politikaları hızla devreye sokulmalıdır.
- Suriye’nin ve hiçbir ülkenin iç işlerine karışılmamalıdır. Suriye’ye tek müdahale, yardım olmalıdır. İnsani yardım, sağlık yardımı, yiyecek yardımı. Suriyeli mültecilerin Türkiye’deki konumu düzletilmeli, mültecilik hakları tanınmalıdır.
- Askeri liseler, harp okullarının kaldırılması doğrudur ama yetmez. Ordunun içinde cunta yapılanmasına cevaz veren bütün mekanizma dağıtılmalı, askeri vesayetin tüm tortuları tasfiye edilmelidir.
“İç savaş geliyor” tatavası yapmak yerine, birleşik bir şekilde bu talepler etrafında mücadele etmek, darbe karşıtı hareketin atabileceği bir adım olmanın ötesinde, iç savaş isteyenlere ve otoriterleşme gibi eğilimlere karşı da omuz omuza mücadele etmek anlamına gelir.
Şenol Karakaş
(Sosyalist İşçi)