“Terör uzmanları”

30.06.2016 - 08:41
Can Irmak Özinanır
Haberi paylaş

Türkiye’de son bir yıl içinde arka arkaya gerçekleşen bombalı saldırılar yüzünden artık hükümet ve anaakım medyanın her büyük saldırı sonrasında nasıl bir şablon takip edeceği konusunda artık hepimiz bilgi sahibiyiz.

Öncelikle “son dakika” ibaresiyle patlama haberi internet siteleri ve televizyonlardan duyurulmaya başlanıyor, “terör bilmemnenin kalbini vurdu”, “alçak saldırı”, “terör tüm Türkiye’ye hedef alıyor” gibi basmakalıp sözleri yayın yasağı takip ediyor, sonra hükümet ve devlet yetkililerinden az bilgi çokça tehdit içeren açıklamalar geliyor “şu kadar vatandaşımız hayatını kaybetti”, “şunlar şehit oldu”, “güvenlik zafiyeti yoktur”, “terörün ekmeğine yağ sürenler”, “hainler”, “bilmemne örgütleri bir arada yaptı”, “bunu bu terörist yaptı ama asıl şerefsiz olan şu terörist”, “içimizdeki İrlandalılar”, “teröre karşı dik duruşumuzu bozamayacaksınız” vb.  Sonra ölü sayıları giderek artıyor, internet yavaşlıyor, devlet daha sert açıklamalar yapıyor, AKP oylarıyla olayın araştırılması engelleniyor. Bunlar aşağı yukarı aynı sırayla bütün bombalamalardan sonra gerçekleşiyor.

Yayın yasaklarının yıldızları

Genellikle yayın yasağı esnasında her konuda “uzman” olan zevat saldırının nasıl da Türkiye’ye geri adım attırmak için yapıldığını, hükümeti eleştirmenin nasıl terörün ekmeğine yağ sürdüğünü, zaten eleştiri yapanların az buçuk terörist olduğunu anlatırlerken, televizyonlarda “terör uzmanı” adı verilen bir insan türü daha beliriveriyor. Bu insan türü konuşmaya saldırıyı lanetleyerek başladıktan sonra, saldırıyı bir spor müsabakasını yorumlar gibi yorumluyor.  “Eylemin tarzına bakıp” saldırıyı kimin yapmış olabileceğini söylüyorlar, saldırının sebebinin ne olduğu hakkında fikir yürütüyorlar, daha sonra analizlerini sözüm ona daha karmaşık hâle getirip bir tür dış aklın veya son günlerde muhafazakarlar tarafından popülerleştirilmiş terimle “üst aklın” devlete nasıl bir zarar vermiş olabileceğini anlatıyorlar. Genellikle emekli asker, polis, devlet görevlisi, akademisyen veya bir stratejik araştırma kurumunun üyesi olan “terör uzmanları” ekranlara çıkıp çoğu zaman gizleyemedikleri ırkçılıkları ve devletçilikleriyle alabildiğine konuşuyorlar. Konuşanlar çoğu zaman mevcut iktidarın destekçisi ancak böyle olmasa da söyledikleri çok değişmiyor.  İslamcısı, ulusalcısı, liberali, faşisti bir sürü laf salatasından sonra devletin âli çıkarlarını, devletin kendisini, yani devletin çıkarlarını, uluslararası politikadaki konumunu, ticaretini falan koruması için neler yapması gerektiğini anlatıyorlar.

Güvenlik konsepti ve “terör uzmanları”

“Terör uzmanı” denilince meslek tanımı gereği varlığını kanlı saldırılara borçlu kişiler olduğunu düşünmeden edemiyorum. Bu, bir tıp doktorunun hastalıklarla kurduğu ilişkiye benzemiyor. Terör uzmanı denilen kişi kamusal bir rol üstleniyor. “Terör uzmanının”, tüm kamuya seslenebilmesi, bir “uzman” olabilmesi için toplumun kendisini sürekli tehdit altında hissetmesi gerekiyor. “Terör uzmanı”, sadece gerçek haberi almamıza engel olan yayın yasaklarına eşlik etmiyor, aynı zamanda varlığını borçlu olduğu bu tehdidi hissetmemizi sağlayacak panik ortamının sürmesine katkıda bulunuyor. İç düşmanlar, dış düşmanlar, içimizdeki başka düşmanları hedef alan başka dış düşmanlar, uluslararası güçler, başka başka derin güçler… Araya gerçeklik tozları serpilmiş komplo teorileri.

Bu panik havası sürekli bir güvenlik konseptini gerekli kılıyor. Saldırıların kurbanı ve mağduru olan veya bu tehditle yaşamak zorunda kalan sıradan insanlar bu “uzmanların” analizinde kenar süsü olmaktan öteye geçemiyor. Aslında bize anlattıkları şu: Sıradan insanlar büyük güçler arasındaki bu oyunda edilgen birer nesnedirler: “Terörle yaşamaya alışmak gerekir”.  Bu oyunda sıradan insanlara düşen “teröre karşı” devlet otoritesinin yanında yer almak, güvenlik konseptine destek olmaktır. O yüzden “terör uzmanları” aynen muktedirler gibi biz sıradan insanları başka bir “biz”in içine hapsetmeye çalışırlar. Terör veya onu destekleyen üst akıl “bizim” turizmimizi hedef almıştır, “bizim” diplomatik başarılarımızı çekememişlerdir, “bizim” ekonomik büyümemiz tehdit altındadır. Bu “biz” içinde patronlar ve devlet ile biz sıradan insanların kaderi bir ve aynı kılınır.

“Terör uzmanları” asıl olarak devletin –hiçbirimize daha güvenli bir yaşam vaat etmediği gün gibi ortada olan- güvenlik politikalarına rıza devşirmek, bizlere kendi hayatımızın kontrolünü ele almak için yapabileceğimiz hiçbir şey olmadığını anlatıyorlar.

Doğrudur, savaşları sıradan insanlar değil egemenler çıkarıyor ve ölenler bu savaşların kurbanı oluyorlar. Ancak ne bizler tarihin edilgen nesneleriyiz, ne de saldırıların çaresi devletin güvenlik politikaları. Hayatımızı daha güvensiz kılan bir “üst akıl” değil, milliyetçi, ırkçı ve alt emperyalist heveslerle içeride ve dışarıda savaş politikalarını hâkim kılanlar. Güvenlik politikaları değil sıradan insanların barışa sahip çıkmaları hayatımızı daha güvenli kılacak. “Terör uzmanları”nın öne sürdüğü “üst akıl” masallarını bir kenara bırakıp, biz ezilenlerin “alt aklı”nı harekete geçirme zamanı. Hepimize kolay gelsin.

Can Irmak Özinanır

[email protected]

Bültene kayıt ol