Cumhuriyet gazetesi sol gösterip sağ vuran nadide bir ürünü medyanın. İki haftada iki yazı yayınlandı, ikisi de “yetmez ama evet” kampanyasını yapanlara saldırıyor. İkisi de utanmaz. İkisi de yalancı. İnsan, Cumhuriyet gazetesinde yazarken oysa, iki kere düşünmeli.
Yazılardan birisini Emre Kongar yazdı. Emre Kongar hakkında daha önce şunları yazmıştım:
“Aralıksız çalışan, büyük ya da çok satan gazetelerde köşe sahibi olan, akademik çevrelerde kök salan, ortak özelliği Ergenekon ve Balyoz sanıklarının aldığı cezalara üzülmek olan bir grup var.
Doğruya doğru; etkili bir grup bu.
Medya etkisi açısından etkili.
Demokratları ve sosyalistleri dönek ilan etmekle meşgul cıvık cıvık bir milliyetçiliği savunan da var aralarında, Abdullah Öcalan'ın idamını savunan apaçık ırkçılar da. Birgül Ayman da var, Ertuğrul Özkök de, Kenan Evren de var, Emre Kongar, Devlet Bahçeli de, Soner Yalçın, Doğu Perinçek de var ve Erkan Baş da.
Fethullah Gülen cemaatine bakmayın boşuna. Gülen cemaati, bu cemaatin, bu ulusalcı koalisyonun yanında sıfır etkiye sahiptir.
Bugünlerde bayrağı Emre Kongar almış eline ve hiç sıkılmadan, aynı yalanı tekrarlamış:
'Yetmez ama, evet'çi liberallerimiz memnundur herhalde...
Şimdi hep birlikte bağıralım:
'Sadece Gezi Parkı ve ODTÜ ormanı yetmez; ama evet...'" (http://arsiv.marksist.org/yazarlar/senol-karakas/13035-ulusalcilar-cemaati)
Emre Kongar hiç vazgeçmiyor. Geçen hafta da şunları yazdı:
“Türkiye’nin bu duruma gelmesinde en büyük sorumluluk hiç kuşkusuz Erdoğan liderliğindeki AKP iktidarıdır.
Onlara da en büyük desteği, solculukları ve liberallikleri ‘kendilerinden menkul’ (yani kendi kendilerini öyle niteleyen ama aslında öyle olmayan) ‘kullanışlı aptallar’ verdi...
Bunlar dinci-mezhepçi çizgide duraklamış bir partiden demokrasi bekleyen...
Adaleti, siyasal iktidarın emrine veren ‘Yetmez Ama Evet’çiler’...
Ve ‘Suriye konusunda savaş kışkırtıcılığı yapan’ zavallılardı.” (12 Mayıs 2016, Cumhuriyet)
Emre Kongar’ın sadece kullanışlı aptal değil, ulusalcı bir kullanışlı aptal görmesi için bakması gereken tek yer cep telefonudur, kuşkusuz “özçekime” ayarlanması lazım telefonun önce. 12 Eylül 2010 anayasa referandumu, adaleti AKP’nin eline vermek için değil, darbecilerin yargılanmasının kapısının aralanması için düzenlendi ve elbette demokratlar ve sosyalistler “yetmez ama evet” dediler. “Yetmez”, anayasa bütünüyle demokratik olmalı, 12 Eylül darbesinin tüm etkilerinden arınmalı ve “evet”, darbeci askerlerin yargılanması çok olumludur. “Yetmez ama evet” kampanyasının zaferinin adaleti AKP’nin ellerine verdiği sündürülmüş bir yalandır ve Emre Kongar, bildiğiniz, düpedüz yalan söyleyen, aynı yalanı altı yıl boyunca tekrar ederek yalanın gerçek hâline dönüşeceğini düşünen bir yalancıdır üstelik.
Eski başyazarlarından Mustaf Balbay’ın günlüklerini okursa, köşesinden demokrasi vaazları vermekten vazgeçer belki. “Yetmez ama evet”, Mustafa Balbay’ın günlüklerinde aktarılan darbeci askerlerin yargılanmasının önündeki engelleri kaldıran bir kampanyadır.
Emre Kongar, Balyoz davasında darbecilerin yargılanmasına o kadar üzülmüştü ki, öfkesini hâlâ çıkartabilmiş değil. Şunu unutturacağını sanabilmesi ise ilginç: “Yetmez ama evet” kampanyası Balyozcuların yargılanmasını sağladı, Emre Kongar gibilerin aralıksız gürültü çıkartmaları yüzünden, bugün Balyozcular serbest. Erdoğan’la kolkolalar. Yerli, milli ve Kürt düşmanlığı geçer akçe bugün. Kongar’ın istediği gibi durum, diğer bir deyişle.
Kongar, “yetmez ama evet” diyenlerle uğraşacağına, kendi gazetesiyle hesaplaşsa ya. 7 Haziran seçimlerinden önce Selahattin Demirtaş’la röportaj yapıp, “HDP dışarıdan desteğe sıcak” manşeti atan bir gazeteden bahsediyoruz. CHP’lilerin HDP’nin 7 Haziran seçimlerine parti olarak katılma kararını açıkladığı andan itibaren savundukları iddia. Cumhuriyet, CHP’nin borazanı olarak bu iddiayı, bir “hissiyati” manşete çıkarmıştı. Bugün! CHP’nin “evet” oyuyla HDP’li vekillerin dokunulmazlıkları TBMM gündemine geliyor.
Burada da devreye, aynı gazeteden ikinci bir yazarın “yetmez ama evet” düşmanlığı giriyor. Ayşe Yıldırım, AKP dokunulmazlıkları istediği gibi kaldıramazsa, dokunulmazlıkları kaldırmak için yeni bir anayasa referandumunu gündeme getireceğini, bu anayasa önerisinde seçim barajının kaldırılmasının da yer alacağını ve böylece ikinci bir “yetmez ama evet” hamlesi yapacağını iddia ediyor.
Ayşe Yıldırım’ın, yalancı suçlamasından kurtulmak için tek bir çaresi var: 2010 Anayasa referandumunda, hangi maddenin, dokunulmazlıkları kaldırmakla eş anlamlı olacağını göstermek. Hangi madde, Kongar ve Yıldırım gibi zeki insanların yanında birer aptal kalan “yetmez ama evet”çileri yemlemek için ortaya atıldı? Hangi madde, antidemokratik olduğu apaçık olan başka bir maddeyi gizlemek için kullanıldı?
Utanmazlıkta sınır tanımayanlara son söz: Sizin parti, HDP’li vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına “Evet” oyu verdi. Evet, CHP, Anayasa Komisyonu’nda evet oyu verdi. Bizim yeni bir manevrayla kandırılma ihtimalimiz üzerinde durmadan önce, kasıtlı, Kürt düşmanı, demokrasi karşıtı bir eylemi hayata geçiriyor CHP. Dün yapılan bir referandumla ilgili aynı yalanı tekrarlayarak, bugün Kürt düşmanı bir politikanın aktif parçası olanları aklama çabanız takdire şayan ama yetersiz.
Şenol Karakaş