Şahinleşen iktidar

09.05.2016 - 09:07
Hakan Tahmaz
Haberi paylaş

AK Parti kongreye gidiyor, Başbakan değişiyor. AK Parti yetkililerinin “partide sorun yok” açıklamalarından kısa bir süre sonra, Türkiye yeni döneme giriyor. Gerçekten çok fazla ciddi alınacak bir sorun yok.

Her şeyin AK Parti lideri ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Anayasa’ya aykırı bir biçimde partisini ve Türkiye siyasetini dizayn planına uygun gelişiyor. Yapılan planın nereye kadar uygulanabileceğini ise, daha çok bölgesel ve küresel gelişmeler belirleyeceğe benziyor. Küresel ve bölgesel çapta olağanüstü bir gelişme yaşanmadığı durumda Türkiye bu yılsonunda Recep Tayyip Erdoğan Başkanlığı’nda yeni bir rejime kavuşmuş olacak. Kürd sorununda neye tekabül ettiğini anlamak için Çankaya ile Beştepe arasında “kol kırılır, yen içinde kalır misali” yaşanan tartışma ve sorunlara göz atmakta yarar var.

Başbakan Ahmet Davutoğlu ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında 4 Bakan’ın Yüce Divan’a gönderilmesi, şeffaflık ve etik yasası ile son MKYK toplantısında yetkisinin alınması konularının dışında Kürd meselesi en fazla gerilim konusu olmuştur. Kürd sorununa bu yaşananların etkisinin nasıl olacağını görmek için hatırlayalım: HDP İmralı Heyeti’nin, Hatip Dicle ve Ceylan Bağrıyanık ile genişletilmesi ve Dolmabahçe açıklamasına yaklaşım farklılığı. Bir diğeri Ceylanpınar’da iki polisin öldürülmesi sonrasında Kandil’e yönelik askeri operasyonların sonlandırılması ve “yeniden çatışmasızlığa dönülmesi” için Başbakan,  PKK’nin silahlı saldırılarını durdurması, Cumhurbaşkanı ise “silahların gömülmesi” ön şartını ileri sürdü. Yerel özerklik ilanları sonrası Cizre’de üç-beş günde bitirme hesabıyla 4 Eylül 2015 tarihinde başlatılan hendek operasyonunun 11. gününde ara verilmesi ve diyalog ile çözüm arayışına Cumhurbaşkanı karşı çıktı.

Çözüm Süreci’nde hükümet adına görev alan bakanların 1 Kasım seçimleri sonrasında kurulan hükümette görevlendirilmesi konusu ikisi arasında tartışma konusu oldu. Benzer bir biçimde Başbakan’ın belirlediği danışmanlar da tartışma konusu oldu. Keza Çözüm Süreci’nin sekretaryası olarak görevlendirilen Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı’nın Çözüm Süreci’nin bitirilmesi sonrasında ne olacağı konusu da soruna yol açtı.

Hükümetin, Kürd illerinde operasyonlar sürerken farklı kesimlerle geliştirmeye çalışması ve Başbakan’ın 5 Mart 2016 tarihinde Mardin’de açıkladığı bölgesel onarım programı konusunda yaşanan tartışmalar. Yine Başbakan’ın bu yıl Newroz sonrası yaptığı, PKK 2013 Mayıs’ına dönmesi durumunda müzakere sürecinin yeniden başlayabileceğine ilişkin açıklamasına Cumhurbaşkanı’nın sert biçimde karşı çıkması.

Aynı biçimde Çankaya ve Beştepe arasında akademisyenlerin ve gazetecilerin tutuklanmasında ayyuka çıkan yaklaşım farklılığı gibi onlarca konu var. Bunların basit ve tesadüf sorun ve farklılıklar olmadığı ortada. Bu konuda bardağı taşıran konulardan birinin milletvekillerine dokunulmazlık konusu olduğu bu günlerde Ankara’nın karanlık dehlizlerinde konuşuluyor. Cumhurbaşkanı’nın Eş Başkanların ve İdris Baluken’in mutlaka dokunulmazlıklarının kaldırılmasını istediği, Başbakan’ın ise buna yaklaşmadığı dilendiriliyor.

Bu tablo, önceki birçok Başbakan’ın gidişinde olduğu gibi Davutoğlu döneminin kapanmasında da Kürd sorununda yaşananların etken olduğunu yeterince ortaya koyuyor.  Ama bu kadar değil, önümüzdeki dönem hızla başkanlık sistemine geçilirken, Kürd siyasetine karşı daha şahin, daha milliyetçi politika, tutum ve söylemle karşı karşıya kalacağımızı gösteriyor. Felaketin de felaketi olduğunu bir kez daha göreceğiz.

AK Parti lideri Recep Tayyip Erdoğan, milliyetçilik sosuna bandırdığı, güçlü lider, güçlü Türkiye şiarıyla Kürdleri, Kürd olmaktan kaynaklanan haklarını kullanmaktan mahrum bırakarak Türkiye’yi yönetmeye çalışacak. Başkanlık sistemini anayasal çerçeveye kavuşturmak için atacağı her adım diğer alanlarda olduğu gibi her türden Kürd siyasal ve toplumsal duyarlılığın vatan hainliği olarak kodlandığı ülkeye doğru ilerleyişi hızlanacak.

Bütün bu realiteyi dikkate almayanların yapacağı hesapla Türkiye’nin bu girdaptan kurtulması imkân dâhilinde bile değil. Hele de, mevcut politikalarda pozitif değişim (mesela dokunulmazlıkların dosyalarının dondurulması gibi) ya da AK Parti içinde derin yarılma beklentisi içinde olanların kısa sürede yanıldıkları görülecektir. Bu sürecin bir aşamasında başkanlık için gerçekleşecek olan seçim veya referandum durumunun basite alınır bir yanının kalmadığını ve ülkenin büyük ve uzun bir siyasal tahakküm altına girdiği görülecektir.

Hakan Tahmaz

(Bas Haber)

Bültene kayıt ol