Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu Cerattepe'de 'geri adım atmayacağız' dedikten bir gün sonra Başbakan Davutoğlu Yeşil Artvin Derneği temsilcilerinin de olduğu bir heyetle görüştü ve ilk 'geri adımı' açıkladı.
Hukuki süreç tamamlanana kadar çalışmalar durdurulacak. Nihai bir zafer olmasa da bir haftadır süren kitlesel mücadele sayesinde önemli bir kazanım elde edildi. Artvin halkının yaşam alanlarına göz dikenlere karşı yürüttüğü 20 yıllık mücadele tarihi, bunun daha başlangıç olduğunu ve mücadelenin kazanana kadar devam edeceğini gösteriyor.
Karamsarlık duygusunun yoğun olduğu, Batı'da sokağa çıkmak konusunda bir dizi sorunun yaşandığı bir dönemde Cerattepe deneyimi hiç beklenmedik bir anda beklenmedik bir mücadelenin yükselebileceğini gösterdi. AKP kendisi açısından her şeyin pür pak olduğunu, her şeyin kontrolü altında olduğunu iddia ederken işlerin hiç de öyle olmadığını yine gördük. İktidarın yarattığı parıltılı yalandan pullar, kendisinin de beklemediği zamanda dökülebiliyor. Asla yenilmez ve geri adım attırılamayacak bir güç değil.
Artvin'den en çok duyduğumuz şeylerden biri her kesimden insanın eylemlerde olduğuydu. 1 Kasım'da AKP'nin birinci parti olduğu kentin 'topyekûn' yaşam alanlarını yağmalamaya niyetlenenlere karşı olduğu. Eski bakanın 'bize kahrede kahrede oy verdiler' sözlerini hatırlatırcasına AKP'ye oy verenlerin hiç de 'yetkiyi verdik 4 sene boyunca kurcalamayız, sorgulamayız' diye bir teslimiyete sahip olmadığını unutmamakta fayda var.
Unutmamak gerekiyor çünkü önümüzdeki dönemde AKP, gerçekte temsilcisi olduğu gücün yani egemen sınıfın taleplerini kendi seçmenine de 'rağmen' yerine getirmeye çalışacak. Kamu çalışanlarının iş güvencesini gasp etmek üzere 657 nolu yasada yapılması planlanan değişiklik, kıdem tazminatına saldırı, kiralık işçi uygulaması gibi bir dizi hamle önümüzde bizi bekleyen mücadele başlıkları. AKP bir yandan içeride ve dışarıda savaş politikalarının liderliğini yaparken diğer yandan işçi sınıfına karşı neoliberal taaruza hazırlanıyor.
İşçi hareketinde bu taaruza karşı mücadele kıpırdanmaları başladı. Geçen sene 'metal fırtına' estiren Birleşik Metal-İş işçileri saldırı dalgasına karşı mücadele takvimini açıkladı. Türk-İş'in Adana şubeleri geçen hafta kıdem tazminatı gaspına ve kiralık işçi uygulamasına karşı sokaktaydı. Bunlar geçen haftaki bir dizi hareketlilikten sadece ikisi. Sayılarının artacağı kuşkusuz. Ama kazanmak için birleşmek gerekiyor. DİSK, Hak-İş, Türk-İş işçilerinin Esenyurt'ta yaptığı ortak eylem mücadelenin geneline de yansımalı.
Sadece işçi sınıfı örgütlerinin birliği değil mücadelelerin birliği de önemli. Direnişler arasında köprü kurulmalı. Bu köprüyü kurmak için, CHP'li vekilin ve aslında bir dizi ulusalcı, milliyetçinin 'Cerattepe cumhuriyet şehridir Cizre gibi değil' diyerek Kürt illerinde uygulanan savaş politikalarını destekleyen zihniyetininin özgürlüklerle, solla falan alakası olmadığını sıkılmadan anlatmak gerekiyor. CHP, bugün AKP'nin liderlik ettiği savaşın destekçisi bir devlet partisidir.
'Bodrumdaki insanlar için ses çıkarmıyorsunuz, ağaçlara mı çıkarıyorsunuz?' diye sitem etmek yerine Cizre'de savaşa, Cerattepe'de doğanın talanına karşı mücadelelerin çıkarlarının aslında ortak olduğunu görüp köprülerin kurulması önündeki engelleri yıkmak çok önemli.
Meltem Oral