Onların tankları, tüfekleri, roketleri var. Peki devletin tepeden tırnağa silahlı güçleri ve savaş tehdidi karşısında bizim silahlarımız nedir? Devrimci fikirlerimiz, üretimden gelen gücümüz...
Tunus ve Mısır’da ayaklanan halkı izleyerek Suriye’de rejime başkaldıran genç aktivistlerin ve işçilerin devriminin nasıl savaşla boğulduğunu gördük.
ABD ya da Rusya, her iki emperyalist devlete ait balistik füzelerin binlerce kilometre öteden Irak ve Suriye’de fakir şehri vurduğunu da.
Gezi’den bu yana sonunu geciktirmeye çalışan Erdoğan’ın korku tiyatrosu da aynı etkiyi yaratmak istiyor: Olan bitenlerin büyüklüğü, şiddeti, can kayıpları, bir anda solu veren hayatlar, duvarları delik deşik edilmiş terk edilmiş şehirler.
Tarih, biz emekçi insanların korkunç savaşları nasıl durduğuna, üstelik bununla yetinmeyerek devrim yapmaya kalktığına ya da dünyada geri dönülemez değişiklikler bıraktığına tanıklık eder.
1914’te başlayan Birinci Dünya Savaşı’nı 1917’de savaştaki kendi devletlerine karşı ayaklanan, kendi iktidar organlarını yaratan ve burjuvazininkine son veren Rus işçiler başardı. Bu bir kadın devrimiydi. 8 Mart kadınlar gününde sokağa dökülen kadın işçilerin başlattığı ayaklanma ile tarihin gördüğü en güçlü-despot devletlerden biri olan Çarlık rejimi yıkıldı.
1917 Rus devriminin temel talepleri ekmek-barış-özgürlüktü. Savaşla baş gösteren açlık, cepheden dönen emekçi çocuklarının tabutları, aşağıdan basıncı artırdı ve milliyetçilik bozguna uğradı.
ABD, Asya’da hegemonyasını kurmak için 1963’te Vietnam’a saldırdı. Bir tarafta dünyanın en büyük süper gücü, diğer tarafta sömürgeciliğe karşı ulusal kurtuluş savaşı veren Vietkong’un köylü gerillaları.
1960’ların başında güçlenen siyahların Sivil Haklar Hareketi, savaş karşıtı gaziler, Hippiler ve beyaz öğrenci öğrenci hareketi, onlarla birlikte davranan militan sendikalar bu çılgınlığı durdurdu. Bunu nasıl başardılar?
1. Savaş karşıtı hareketin varlığı ve örgütlenmesiyle. Aktivizm, yani savaş karşıtı fikirlerin en geniş kesimlere inatla ulaştırılması.
2. Asıl düşmanın “içeride” yani savaşan kendi devletlerinde olduğunu işçilerin ekonomik ve sosyal gerçeklerle birlikte kavraması, yaşam koşullarını ve hayatlarını korumak için harekete geçmeleriyle milliyetçiliğin gerilemesi.
3. 1917 için konuşuyorsak, öncü işçileri birleştirmeyi başaran devrimci bir partinin varlığı.
Volkan Akyıldırım
(Sosyalist İşçi)