Krizin faturasını kim ödeyecek?

29.01.2016 - 14:56
Faruk Sevim
Haberi paylaş

Kapitalist ülkelerin genelinde etkili olmaya başlayan durgunluk giderek bir krize dönüşme eğiliminde. Bu krizin Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere etkisinin yüksek olması bekleniyor. Peki, gelmekte olan bu krizin faturasını kim ödeyecek?

2008 yılında buna benzer bir ekonomik krizin faturası emekçilere ödetilmişti. Şimdi bu hataya tekrar düşmemek için emek örgütlerinin, sendikaların mücadele için hazırlık yapması, patronlardan gelecek saldırılara yanıt vermesi ve krizin faturasını üstlenmemesi gerekir.

2008 krizini tekrar hatırlayalım. Dev tekeller iflas ederken, tüm işyerlerinden işçi çıkarmalar başladı, borsalar çöktü. Kapitalist devletlerin firmaları kurtarma paketleri işe yaramaz hâle geldi. İşsizlik ve yoksulluk arttı, işçi ve emekçiler için dünya cehenneme döndü. ILO raporuna göre 2008 ve 2009’da 34 milyon kişi işsiz kaldı. 2007’de dünya genelinde 178 milyon olan işsiz sayısı 2009’da 212 milyona (yüzde 10) yükseldi. 2,2 milyar emekçi çalıştığı hâlde daha da yoksullaştı. Türkiye’de de 2007’de 2,3 milyon olan işsiz sayısı kriz döneminde yüzde 50 artarak 3,5 milyona (yüzde 14) yükseldi.

Krizlerin sorumlusu bizzat kapitalist sistemdir. Ekonomik kriz, kapitalizmin gerçeklerinden biridir. Krize karşı kapitalistlerin önerdiği ve aldığı tedbirlerin hiçbiri işçi sınıfının çıkarları için değildir. Tam aksine krizin faturasını işçi ve emekçilere ödettirme amacına hizmet eder. Siyasetçilerin aldıkları tedbirlerin hepsi de patronların zararlarını gidermek ve azalan kârları telafi etmek üzerine kuruludur.

Kriz dolayısıyla işsizlik artacağından, işsizliğe karşı mücadele komiteleriyle sendikasız işçilerin de dâhil olabileceği örgütlenmelerin oluşturulması önem kazanmaktadır. Sendikalar kriz yüzünden atılan işçilere sahip çıkmalıdır. Unutulmamalı ki, sendikalar aynı zamanda sınıf dayanışmasının temel araçlarıdır.

Sendikal hareketin içinde bulunduğu tıkanıklık, mevcut kriz ve savaş ortamında önemli bir sorundur. Bu sorunun giderilmesi için sosyalist hareketin sendikal hareketle olan bağlarının kurulması gerekir. Böylece sendikalar sınıf hareketindeki gerçek işlevlerine sahip olabilirler. Bu noktada sosyalist ve devrimcilere düşen görev, sendikal mücadeleye destek olmaktır. Türkiye’de altı büyük konfederasyona bölünmüş işçi sınıfı hareketinin krize karşı birlikte davranacak örgütlenmelere ihtiyacı vardır.

Faruk Sevim

[email protected]

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol