Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın danışmanları arasında en başta gelen, halk arasında “jöleli” tabiriyle anılan adam, geçen dönem başbakan Davutoğlu’nun danışmanlığını kısa bir süreliğine yapan Etyen Mahçupyan’a demediğini bırakmadı. Türkiye’yi açık seçik bir şekilde tehdit ettiğini, soyadından yola çıkarak mahçup olacak yüzü olmadığını, “Küresel cep tarafından beslenen sızdırılmış köşe yazarı” olduğunu söyledi.
Bunları söyleyen Cumhurbaşkanının başdanışmanı.
Hızla, “jöleli” karşıtı bir cephe kuruldu. Bu sefer Etyen Mahçupyan’a yönelik bu ağır hakaretlerin, AKP’nin hedeflerine zarar verdiği anlatılmaya başlandı. Gülay Göktürk, Bekir Berat Özipek böyle yazılar yazdılar. En son Mahçupyan, başdanışmana yanıt veren bir yazı kaleme aldı.
Başdanışman dışındakiler, durumu tam olarak anlamış değiller, bu nedenle, boşuna yazıp çiziyorlar. Berat Özipek, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ‘savunma’ adına Mahçupyan’a veya fikrini ifade eden başka bir insana ‘hain, satılmış’ türünden uluorta hakaret eden kişi, o makamın bunu tasvip etmeyeceğini, herkesten önce o makamın göstermesi gereken tepkiden anlamalı” diyerek, gerçekten de üç dört yıldır yaşanan gelişmelerden tümüyle uzak olduğunu gösteriyor.
Erdoğan’ın stratejisini anlayanlar açısından, başdanışmanın Erdoğan tarafından tümüyle desteklendiğini görmemek imkansız. Erdoğan, Gezi direnişi günlerinden bir süre önce başlayarak, bir savaş hâli ilan etti. Bu savaşı, kendisini devirmek isteyen dış güçler ve bunların iç işbirlikçileri olarak tarif etti. Bu iki düşmanın bertaraf edilmesi, tavizsiz bir mücadeleyi gerekli kıldığı için, bu mücadelede fikir özgürlüğü, demokrasi, çoğulculuk gibi mücadelenin saf, ham, kaba hâline zarar verecek her türlü eğilimi tasfiye etti.
Başdanışman, bu eğilimin en net sözcüsü. Bu yüzden boşuna kızıp, boşuna cumhurbaşkanından başdanışmana tepki göstermesini bekliyorlar.
Erdoğan’ın ilüzyonlarla propagandası yapılan sâvaş halinden çıkış için önerdiği adım, başkanlık. “Yeni Türkiye” ancak yeni bir yönetim modeliyle iç ve dış düşmanlarının köstek olmasını dizginleyebilir. Çok açık ki cumhurbaşkanı bu hamleyi kazanana kadar gerilim devam edecek. Yoksa 1 Kasım’da yüzde 50 oy almış bir hareket, neden siyaseti bu kadar gerip istikrarsızlığa davetiye çıkartsın?
İşin ilginci, esasa dair, başkanlık modelinin neden gündeme geldiğine dair Yiğit Bulut’la Etyen Mahçupyan arasında bir fark yok. Mahçupyan, başdanışmanın seviyesizliğinin başkanlık yolunda meşruiyet kaybına neden olacağını söylüyor. Başdanışman da farklı fikirlerin gündeme gelmesinin başkanlığa giden yolda engel olduğunu. Yoksa Gezi direnişi, 17-25 Aralık yolsuzluk dosyaları, devletin HDP’ye yönelik düşmanlaştırma politikası, çözüm sürecinin akıbeti, Suriye’de değişen politika, İncirlik Üssü’nün ABD’ye kullandırılması gibi bir dizi başlıkta anlaşıyorlar ve bu konularda farklı görüşlere sahip olanları tıpkı başdanışmanın Mahçupyan’a yönelik kullandığı üsluba benzeyen bir üslupla eleştirip duruyorlar.
Özetle, Gezi direnişine "darbe girişimidir" dediğiniz gün, başdanışmanın hışmına uğrayacağınız yolları döşemeye başladınız. Üstelik, bu daha başlangıç.
Şenol Karakaş
(Sosyalist İşçi)