Hitler'in kim olduğu malûm. Neler yaptığını da gayet iyi biliyoruz. Yine de kısaca hatırlamaktan zarar gelmez: Hitler, arkasına aldığı faşist güçlerle iktidarı ele geçirdikten sonra, ilk olarak sözde kurtaracağı kendi (yani Alman) halkının kendisine muhalif olanlarından kurtulmaya başladı. Binlerce ve binlerce Alman komünisti, sosyal demokratı, liberali, sendikacısı, kısacası Hitler'e ses çıkarma potansiyeline sahip kim varsa zindanlara attı, en ağır işkencelere tabi tuttu, sonunda da toplama kamplarında imha etti.
Ses çıkaracak insanların sayısı azalınca da Yahudileri, Romanları, diğer azınlıkları, engellileri yine çok ağır işkenceler ve insanlık dışı yöntemlerle yok etmeye başladı. Yaklaşık 6 milyon Yahudi, ölüm kamplarında gaz odalarında ve fırınlarda yok edildi.
Alman halkının ses çıkarabilecek bütün unsurlarını ortadan kaldırmaya çalışan Hitler, toplum üzerinde büyük bir baskı mekanizması inşa etti. Yolda SS subaylarına selam vermemek idamla cezalandırıldı. Beyaz Gül gibi Nazilere karşı bildiri dağıtmaya cesaret eden gençlerin kurduğu örgütlerin üyeleri, şehir meydanlarında asılarak idam edildi. Solaklık, Ari ırka ait olmayan bir özellik olarak damgalandı ve solak çocuklar sağ elle yazmaya zorlandı. Portakal gibi meyvelerin ithali "Ari meyve olmadıkları" gerekçesiyle yasaklandı.
Dünyanın büyük kısmına karşı başlattığı İkinci Dünya Savaşı'nda en az elli milyon, yani saatte 1000 insan öldü. Savaşta ölen Alman askerlerinin sayısı ise beş milyondu; bu, saatte 100 Alman askerinin öldüğü anlamına geliyor.
Son birkaç gündür Erdoğan'ın Hitler'i iyi örnek olarak mı, yoksa kötü örnek olarak mı verdiğini tartışıp duruyoruz. Muhtemelen irticalen konuştuğu için oldukça muğlâk olan sözlerini her iki tarafa da çekmek mümkün. Medyalarda Erdoğan'ın Hitler'i örnek aldığı haberlerinin yaygınlaşmasıyla birlikte, cumhurbaşkanlığından yapılan bir açıklamada, Erdoğan'ın bu sözleri elbette ki kötü örnek olarak sarf ettiği uzun uzun anlatılıyordu. Oysa Yeni Akit paçavrasının yılın son günü Medine'de ölen ve gerek Erdoğan, gerek Genelkurmay Başkanlığı tarafından övgü dolu sözlerle yüceltilen genel yayın yönetmeni Hasan Karakaya, paçavranın verdiği bulmaca ekinde "Seni arıyoruz" anahtar kelimesiyle Hitler'in boydan resmini vermekten çekinmiyordu.
Hitler'in "tek devlet, tek millet, tek lider" söylemine hiç de uzak olmadığı malûm olan Erdoğan'ın Hitler açıklamasından çıkartılması gereken en önemli sonuç, Kürt halkına karşı uyguladığı işgal ve katliam politikalarını daha da sertleştireceği olmalıdır. Aynı şekilde, batıda da Kürt halkına destek olanların üzerindeki baskısını sertleştireceğini söylemek pekala mümkün.
Hitler ile Erdoğan'ı aynı kefeye koymak şüphesiz tam olarak doğru değil. Hitler, faşist bir kitle hareketine dayanarak diktatörlüğünü ilan etmiş, faşist çeteleri ve ele geçirdiği ordunun desteğiyle bütün muhaliflerini sindirmişti. Hitler'i dünyayı ateşe ve kana boğan bir savaş sonrasında durdurmak mümkün olmuştu, ancak ona benzemeye çalıştığına kuşku olmayan Erdoğan'ı durdurmanın mümkün olduğuna da şüphe yok. Hitler gibi Erdoğan da terör ve tedhişten besleniyor. En büyük düşmanı barış. Barış hareketi ne kadar örgütlenip güçlenirse, Hitler özentileri de güneşte kalan kar gibi eriyip gidecektir.
Karamsarlara, bozgunculara, laf ebelerine aldırış etmeden barış için örgütlenme faaliyetlerini hızlandırmalıyız. Şu anki kötü durum kimseyi yıldırmasın; unutmayalım ki, karanlığın en yoğun olduğu zaman, aydınlığa en yakın olan zamandır.
Atilla Dirim