2015 yılının önemli politik tartışmalarından biri, hiç kuşkusuz, 100. yılına girdiğimiz Ermeni soykırımı olacak. Soykırımın tanınması, inkâr politikalarının sona ermesi ve en önemlisi de gündelik hayatta Müslüman olmayanlara dönük nefretin son bulması için verilen mücadele, uzun süreli bir mücadele. Bu yıl elbette bir milat ama bir bitiş noktası değil. Soykırımın 100. yılı, devletin inkâr politikasını sonlandırması için bir fırsat olarak değerlendirilebilir.
Soykırımın tanınması mücadelesi, sadece geçmişteki acılarla yüzleşme meselesi değil. Geçmişteki tarihsel olaylar, bir kutuya kilitleyip rafa kaldırabileceğimiz şeyler değil. Soykırım bugüne dair bir mesele. Egemen sınıfın, yani kapitalist üretim ilişkisinden çıkarı olanların ürettiği ırkçılıkla mücadelenin ayrılmaz bir parçası, bugün soykırımın tanınmasını talep etmek. Özellikle Türkiye’de küçümsemek için ‘kimlik mücadelesi’ olarak tanımlanan başlıklardan biri de ırkçılığa karşı mücadele. Oysa ırkçılığa karşı mücadele sınıf politikalarından bir kaçış değil; aksine sınıf mücadelesinin zorunluluğu. İşçi sınıfının birlikte mücadele etmesini engelleyen ırkçı, cinsiyetçi, islamofobik, milliyetçi, muhafazakâr fikirlerin hakimiyetinin gerilemesini sağlamak, sınıf politikasının ayrılmaz bir parçası. Sınıfı bölen ‘kimlikleri’ aşmanın yolu onları yok saymak değildir. Bugün soykırımın tanınması için de yeniçeri kostümleriyle Noel Baba kovalayanlara karşı verilen mücadele de işçi sınıfının birliğini sağlayan enstrümanlardan biridir.
Üstelik işçi sınıfı farklı cinsiyet, cinsel yönelim, din ve etnik kimlikteki milyarlarca insandan oluşur. Ücretli çalışan olunca insanlar sahip oldukları bu ‘kimlikleri’ bir şapka gibi kapı arkasına asıp ‘the işçi’ olmazlar. Dolayısıyla Türkiye’de soykırım inkârına karşı mücadele, sadece 1915’te el konulan mallarla sermaye birikimini sağlayan Türk burjuvazisine karşı olduğu için sınıfsal bir anlam taşımaz. Aynı zamanda işçi sınıfının birliğini sağlamanın bir yolu olduğu için bir sınıf politikasıdır.
Elbette ırkçılık soykırımın tanınmasıyla son bulmayacak. Yahudi soykırımı ve Nazi dönemiyle hesaplaşmasını gerçekleştirmiş gibi görünen Almanya’da ırkçılık sona ermedi. İslamofobik ve göçmen düşmanı yürüyüşler giderek kitleselleşiyor. Tam da bu yüzden bir egemen sınıf ideolojisi olan ırkçılık tıpkı cinsiyetçilik gibi her gün mücadele edilmesi gereken bir konu.
Meltem Oral
(Sosyalist İşçi)