HDP binalarını, Kürtleri, esmerleri, gazete merkezlerini hedef alan 400’den fazla saldırıyı MHP’nin sokak gücü ve askeri örgütlenmesi Ülkü Ocakları yaptı.
Yalnız değildi. Küçük bir kısmı AKP’nin MHP’ye paralel örgütü Osmanlı Ocakları tarafından gerçekleştirilirken, İP’ten CHP’ye ulusalcı partilerin en ırkçı unsurları da bu saldırı dalgasına katıldı.
Önce sıkıyönetim talep et, ardından koşullarını oluştur. Saldır, kır, dök, yak, öldür, katlet. Sonra biz yapmadık de, başkasının üzerine at.
1970’lerden beri ülkücü faşist hareket, provokasyon ve çatışma ortamını hazırlamak için yaptığı her hamlede aynı taktiği kullandı.
Kullanırlar çünkü bu taktik tutuyor. Ülkü Ocakları, Türkiye genelinde tüm militanlarına aynı saatte sokağa çıkma çağrısı yaptığı, HDP genel merkezinin ülkücüler tarafından yakılışı İMC TV'de canlı verildiği hâlde, bugün birçok solcu, demokrat ve antifaşist bu saldırıları ‘ülkücü kılığına girmiş AKP’liler yaptı’ diye düşünüyor.
Irkçı saldırıların sorumlusu elbette Erdoğan ve AKP. Savaşla, Ergenekon ve MHP’nin güçlenmesinin ortamını yarattı. Toplumu kışkırttılar ve ırkçı saldırılara zemin hazırladılar. Saldırıları ise, her zamanki gibi, MHP gerçekleştirdi.
Yasallık kılıfına girmeyi çok iyi bilen ülkücü faşistlerin üzerine gidilmediği, teşhir edilmedikleri, cezasız bırakıldıkları, ortalama bir demokraside kapatılmasına neden olacak insanlık düşmanı faaliyetlerine göz yumulduğu için, Batı’da yalnız yakaladıkları Kürtlere Atatürk büstü öptürme cüretini gösteriyorlar.
Her sosyalistin, antifaşistin görevi, faşist MHP’yi emekçi sınıflar ve toplumun geniş kesimlerinin gözünde teşhir etmektir.
Nasıl bir teşhir? Devrimci parti, büyük emekçi yığınları devrim fikrine kazanmak için aralıksız olarak siyasi gerçekleri teşhir eder. Buna ajitasyon denir. Türkiye’de solun geniş kesimleri (gelenek böyle olmadığı hâlde) ajitasyon değil acıtasyon yapıyor.
Aktivistlerin, sosyalistlerin, ezilen ve direnen kesimlerin mücadelelerini temel almak yerine; teşhir umutsuzluk, karamsarlık, korkutma üzerinden yapılıyor.
Faşizm, karamsarlığın hakim olmasıyla güçlenir. Çünkü umutsuzluğun hareketidir. ‘Her şeyin hiç bu kadar kötü olmadığı, günden güne daha da kötüye gittiğini’ tekrarlamakla emekçi sınıflar mücadeleye ikna edilemez.
Ne 12 Eylül'deyiz ne 90’larda. Aşağıdan mücadele çok şeyi değiştirdi. Ajitasyonumuzun temelinde korku değil kazanımlarımızdan doğan umut var.
Volkan Akyıldırım
(Sosyalist İşçi)