Devletle PKK arasında savaş yeniden başladığından beri, Türk milliyetçiliği yavaş yavaş kıpırdanmaya başladı. Özellikle Dağlıca’da çok sayıda askerin ölmesiyle, ardından çok sayıda polisin yaşamını yitirmesiyle milliyetçilik tavan yaptı.
Cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar, MHP lideri, CHP’li Haluk Koç, gazete manşetleri, TV kanalları, köşe yazarları, milliyetçiliği tırmandırdı. Kürtler ve 6 milyon kişinin oy verdiği HDP hedef gösterildi. Sonra olanları biliyoruz: HDP yüzlerce noktada saldırıya uğradı, linç girişimleri ve ölümler yaşandı.
En son Bolu’da 8 inşaat işçisi diri diri yakılmak istendi.
Muasır medeniyetin geldiği bu seviye, devletin frene basmasına neden oldu. Bir yandan gizli kapaklı NATO komutanlarını ağırlarken, Kasım ayında G20 ülkelerinin başbakanlarını ağırlamaya hazırlanırken, öte yandan sokak ortasında Kürtleri, demokratları linç etmek Türk egemen sınıfı için de Türk devletinin elitleri için de takdire şayan bir görüntü olmazdı. Üstelik, linç girişimlerinin toplu katliamlara dönüşmesine ramak kalmışken, böyle bir evreye sıçrayan nefret yüklü hareketlere karşı tepkinin de sert bir biçim alması ihtimali devleti kaygılandırdı. Böyle bir tepkinin gösterilmemiş olmasının nedeni, insanların güçsüzlüğü değil, tepkinin sonuçlarının denetlenemez toplumsal kriz yaratma potansiyeli taşıdığının bilinmesi.
Şimdi, uygun deyimle, ırkçı linç girişimlerinin yerini milliyetçi gövde gösterisi alıyor. 14 örgüt, merkezi bir Ankara mitingi çağrısı yapıyor. “Teröre lanet, kardeşliğe evet” yürüyüşü. Yürüyüşü örgütleyenlerin başında, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu var. Bir yandan TOBB, TÜSİAD ve MÜSİAD gibi patron örgütleri, öte yandan Türk-İş, Türk Kamu-Sen ve Memur-Sen gibi işçi örgütleri 14 Eylül’de Ankara’da birlikte yürüyüş yapacak.
Yürüyüşün basın toplantısında, herkesi Türk bayraklarıyla gelmeye çağırdılar. Eylemde hem terörü hem de linç girişimlerini kınayacaklarını ilan ettiler.
Bu mitingden “kardeşliğe evet” mesajının çıkmayacağı çok açık.
Bu, tüm örgütlenme ağıyla milliyetçiliği, Türklerin Kürtlerden üstün olduğunu savunan, bunun propagandasını yapan bir miting olacak. Mitingde linç girişimlerine karşı çıkılacak olması ilk bakışta olumlu gibi görünebilir ama emin olmak gerekir ki, miting esas olarak vandallara da cesaret veren, Türk milliyetçilerini yeniden cesaretlendiren, ırkçıların güvenini tazeleyen bir gösteri olacak. Bunun şifreleri, bu 14 örgütün bayraksız, flamasız, sadece beyaz tişörtler giyerek ve sadece barış için bir yürüyüş yapamamasının nedenlerinde gizli.
Bu miting, Kürtlerle kardeşliği ama eşit koşullarda kardeşliği savunmuyor, Kürtlerin Türklerin üstünlüğünü kabul etmeleri koşuluyla kardeşliği hak ettiklerini savunuyor.
Mitingin bir sorunu da emek örgütlerinin patron örgütleriyle yan yana gelmesi. Hükümet koruması altındaki patron örgütleri, zaten işçilere bir savaş açmış durumda. 10 yılda yaklaşık 15 bin işçinin iş kazalarında öldüğü koşullarda, Borsalar Birliği başkanıyla Türk-İş başkanı, hangi kardeşlikten söz edebilecek?
Türk-İş üyesi işçilerin kaderi, sadece ve sadece diğer işçi örgütlerinin işçilerinin kaderiyle ve Kürt yoksulların kaderiyle ortak. Bu ortaklık, patron örgütlerinin dışlandığı, Türk egemenliğinin motiflerinin kullanılmadığı barış ve kardeşlik mitinglerinde ifadesini bulabilir. Tersi, bayrak şovlu bir miting, lokal vandallıkların engellendiği ama bizatihi bir vandallık gövdesinin Ankara meydanlarında caka sattığı bir gösteri hâlini alır.
Şenol Karakaş
(Sosyalist İşçi)