Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, tam da 20 Kasım Nefret Suçu Mağduru Transları Anma Günü’nde yayınladığı bildirge ile transların geçiş/uyum süreci için büyük önem taşıyan bazı testesteron ve östrojen arttırıcı enjeksiyon, jel ve oral kontraseptiflere e-reçete zorunluluğu getirdi. Zaten fiyatlardaki sürekli tırmanış ve derinleşen ekonomik kriz nedeniyle hormon ilaçlarına erişmekte zorlanan transların durumu, getirilen reçete zorunluluğu nedeniyle daha da zorlaşacak.
Küresel kapitalizmin 2008 yılında girdiği ve giderek derinleşen krizinin etkileri, yine küresel olarak sağcılaşma ve kazanılmış hakların geri alınması olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle Rusya, Macaristan, Polonya ve Türkiye gibi ülkelerde otoriter rejimlerin iktidara gelmesi ya da mevcut iktidarların otoriterleşmesi, LGBTİ+ haklarına yönelik kapsamlı bir saldırıyı da beraberinde getirdi. Polonya’da “LGBTİ+’lardan arındırılmış bölgeler” kuruldu. Rusya, LGBTİ+ varoluşunu terörizm sayan yasaları kabul etti. ABD’de iktidara gelen Trump, “transseksüellik çılgınlığına” son vereceğini açıkla ilan etti.
Türkiye’de de giderek otoriterleşen AKP-MHP hükümeti, derinleşen krizin etkisiyle homurdanmaya başlayan kesimlere gözdağı vermek ve dikkatleri yarattığı hayali düşmanların üzerine çekmek için ailenin korunması adı altında LGBTİ+’lar üzerindeki baskıları giderek artırmaya başladı. Onur Yürüyüşleri yasaklandı, LGBTİ+’ların çay partisi vermesi dahi engellendi, LGBTİ+ varoluşu kriminalize edildi, şimdi de transların geçiş/uyum sürecini sabote edecek şekilde hormon ilaçlarına erişim kısıtlaması getirildi.
Cinsiyeti ve/veya cinsiyet kimliği, doğumda atanan ve varsayılan cinsiyetle uyumlu olmayan translar, bundan kaynaklı olarak cinsiyet hoşnutsuzluğu ya da disforisi olarak tanımlanan duygusal bir bozukluk deneyimleyebiliyorlar. Bu durum, çoğunlukla stres, kaygı ve depresyon olarak kendisini gösteriyor.
Bazı translar, bu disforinin sonucu olarak kendilerini ait hissettikleri bedenle uyumlanmaya başlıyorlar. Bu uyumlanma sürecinde hem cinsiyet hoşnutsuzluğu halinin ortadan kaldırılması hem de yaşam kalitelerinin artması için gizleyiciler, tırnak, saç, lazer epilasyon gibi bazı ihtiyaçları olabiliyor. Hormon ilaçları da bu ihtiyaçların arasında önemli bir yer tutuyor.
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun yayınladığı bildirge ile artık bu hormon ilaçlarına erişim sadece e-reçete ile mümkün olabilecek. Her türlü ilacın hekim gözetiminde kullanılması gerektiği anlayışı çerçevesinde ilk bakışta anlamlı gibi görünen bu uygulama, translar için hormona erişime çok büyük zorluklar yaşama, hatta erişememe anlamına geliyor.
Anayasaya göre transların geçiş/uyum sürecine resmi olarak başlayabilmeleri için bir eğitim ve araştırma hastanesinden “transseksüel yapıda olduklarına” dair rapor almaları gerekiyor. Bu raporu almak, bazen yıllar süren bir dizi bürokratik işlemi gerektiriyor. Zaten çok az sayıda hastane bu işlemleri yapma yetkisine sahip ve psikiyatr randevusu alabilmek için bile aylarca beklemek gerekebiliyor. Buna bağlı olarak birçok trans pek çok coğrafi bölgede hormona hiçbir şekilde erişemeyecek, yaşadıkları stres, kaygı ve depresyon daha da derinleşecek.
Translar, devlet eliyle körüklenen transfobi nedeniyle halen hayatın her alanında ayrımcılığa ve ötekileştirmeye maruz bırakılıyorlar. Aileleri tarafından bile dışlanabiliyor, eğitim, barınma, çalışma haklarına erişmeye çalışırken nefretle karşı karşıya kalabiliyor, temel hak ve özgürlükleri ayaklar altında çiğnenebiliyor. Şimdi de hormon ilaçlarına erişim kısıtlaması ile zaten ulaşmakta büyük zorluk çektikleri sağlık hakkına erişmek daha da zorlaşacak. Sağlığa erişim hakkı, temel bir insan hakkıdır. Daha güzel bir dünyada yaşamak isteyen herkesin temel hak ve özgürlükler çerçevesinde transların hormon ilaçlarına ve geçiş/uyum sürecine erişim hakkını savunması gerekir.
Atilla Dirim
(Sosyalist İşçi)