İsrail Ortadoğu’da terör estirmeye devam ediyor. Lübnan’a düzenlediği saldırılarda 600’den fazla insanı öldürdü. İsrailli bir general ordunun kara harekâtı için "tam hazırlıklı" olduğunu söyledi.
İsrail'in katliamı, net bir şekilde Batı emperyalist ülkelerini Netanyahu hükümetine daha da sıkı bağlama hedefiyle daha geniş bir savaşı kışkırtmayı amaçlıyor.
Sürekli işgal prensibi
Bu ilk saldırı değil elbette. İsrail bölge ülkelerine canı istediği zaman saldıran bir emperyalist uç karakoludur.
Ama arkasına aldığı tüm güçlere rağmen istediği sonuçlara ulaşamıyor. İsrail 2006 yılında 34 gün süren bir savaşın ardından Lübnan direnişi tarafından küçük düşürülerek püskürtülmüştü. Hizbullah’ın aldığı desteği kırmak için altyapıyı ve sivilleri hedeflese de istediği sonuca ulaşamamıştı. Savaş boyunca Lübnan direnişi, kendisinden çok daha büyük ve donanımlı İsrail ordusuna karşı koyabilmişti.
Bunu şimdi tekrarlayamamasının nedeni Lübnan’daki ekonomik kriz. Nüfusun yüzde 80’i yoksul ve enflasyon oranı yüzde 221!
Korsan devlet
İsrail’in kullandığı yöntemler bu devletin terör yöntemlerine her gün bir yenisini ekleyen pespaye bir işgal devleti olduğunu kanıtlıyor. Bu işgal rejiminin ayakta durmasının tek nedeni ABD, İngiltere ve Almanya gibi ülkelerin ve bölgedeki rejimlerin sunduğu destektir.
İsrail’in rehine kurtarmakla, demokrasiyle, insanlıkla bir ilgisi olmadığını tüm dünya gördü. İsrail’in hak aramakla bir ilgisi yok.
İsrail korsan bir devlet.
Bir halkın yaşadığı topraklara zorla girerek kurulan ve o halkı, kadim Filistin halkını yok ederek egemenliğini garanti altına almak isteyen bir devlet.
Bazı insanların anlamadığı bu: İsrail, soykırım yapmak için kurulmuş bir devlettir. Siyonizm işte bunun ideolojisidir.
İşgal var ama direniş de var
Son bir yılda gördüğümüz her canilik, Lübnan’da işlediği kitlesel cinayet bu gerçeğin ifadesidir.
İçinden geçtiğimiz sadece bir katliam yılı değil aynı zamanda katliamlara karşı direnişin de yılı. Filistin halkı direniyor.
Lübnan direniyor.
Küresel intifadanın her bir parçası dalga dalga eylemlerle İsrail işgal devletini mahkûm ediyor.
Bu mücadelenin sayesinde Türkiye Güney Afrika’nın dava sürecinin bir parçası oldu ve İsrail’le ticari anlaşmaları sona erdirdiğini açıkladı. Ticaretin el altından sürdüğünü, Zorlu gibi şirketlerin İsrail’in kanlı parasından vazgeçemediğini biliyoruz.
Şimdi Lübnan saldırısı da bir kez daha gösterdi ki İsrail’in soykırımcı işgalini durdurmak için Filistin halkının, Lübnan’da halkların küresel direnişinden ve kendi kitlesel mücadelemizden başka güveneceğimiz hiçbir güç yok.
Tıpkı Gazze’de verdiğimiz kayıplar gibi Lübnan’da katledilenlerin hesabını soracak olan da bu mücadeledir.
Bu yüzden, iktidarı ve bir dizi iktidar odağını İsrail’e tam çaplı bir boykot konusunda uyarmak ve ilişkilerin, ticaretin, gemilerin durdurulması yönünde daha net ve hızlı adım atmaya çağırmak çok önemli.
İsrail yalnızlaşmalı, her yönde her düzeyde boykot edilmeli, petrol vanaları kesilmeli.
Soykırım suçlarının cezasız kalmaması için bu adımlar acilen atılmalı.
Bu talepleri öne süren hareketi hızla daha da büyütmeliyiz.
5 Ekim günü 7 Ekim’in birinci yılında İstanbul, İzmir ve Ankara’da yapılacak eylemler bu yüzden çok önemli.
Şenol Karakaş
(Sosyalist İşçi)