Marksizm 101- Devrimler niye olur?

09.05.2024 - 12:39
Can Irmak Özinanır
Haberi paylaş

Sosyalistler toplumun köklü bir dönüşümünün reformlar aracılığıyla değil, kitlesel devrimler aracılığıyla değiştirilebileceğini savunur. Bunun sebebi sosyalistlerin “devrim de devrim” diye tutturması değil; tarihin dersleri yüzünden böyledir. Sınıflı toplumun başlangıcından itibaren üretim tarzları bir egemen sınıfın, ezilen sınıflar üzerinde baskı kurmasıyla işlemiştir. 

Marx ve Engels’in sözleriyle ifade edecek olursak:

“Özgür ile köle, patrisyen ile pleb, senyör ile serf, lonca ustası ile çırak, kısacası, ezen ile ezilen, birbiriyle sürekli bir karşıtlık içinde bulunmuş, birbirine karşı gizli ya da açık kesintisiz bir mücadele sürdürmüş, bu mücadele ya tüm toplum yapısının devrimci bir dönüşümüyle, ya da mücadele eden sınıfların hep birlikte çöküşüyle sonuçlanmıştır.” 

Dolayısıyla çoğu zaman zannedildiği gibi toplumsal devrimler bir grup devrimcinin, gerillanın, askerin veya herhangi bir sektin değil, sınıflar arası mücadelelerin sonucu olarak, geniş kitlelerin eylemi olarak ortaya çıkar.  Yukarıdan değil aşağıdandır. Her devrim bir toplumsal devrime dönüşmeyebilir, mevcut bir toplumdaki sınıf ilişkilerini kökten değiştirmek yerine sadece iktidarın veya rejimin biçimini değiştirebilir. Bunlar politik devrimlerdir ancak ayırt edici yönleri yine aşağıdan yukarıya olmalarıdır. 

Devrimler, büyük kriz ve buhranlar zamanında ortaya çıkar. Krizler sadece ekonomik krizle karakterize olmazlar, onlara politik kriz de eşlik eder. Lenin’in tabiriyle devrimci durumlar, “yönetenlerin eskisi gibi yönetemediği, yönetilenlerin ise eskisi gibi yönetilmek istemediği” koşullarda patlak verir. 

Feodalizmin krizine o dönemin ezilen sınıflarına önderlik edebilen burjuvazi yanıt vermiş ve gelişmekte olan kapitalizm, feodalizmin yerini almıştır. 1789 Fransız Devrimi, bu üretim tarzı değişikliğine uygun olan biçimi ortaya koyarak ulus devleti kapitalizmin temel birimi hâline getirmiştir. 

Marx’a göre kapitalizm üretici güçleri tüm dünyaya yeterli olabilecek şekilde geliştirmiştir ancak kapitalizmin bütün yapısı bağlı olduğu sınıfın yani burjuvazinin çıkarına olacak biçimde işçi sınıfının sömürüsü üzerine kuruludur. Tüm sınıfların sömürüsünü ortadan kaldırabilecek güç ise kapitalizm altında tüm zenginliği üreten işçi sınıfıdır. İşçiler, kendisiyle birlikte tüm toplumu özgürleştirme yeteneğine sahiptir. Burjuvazi, devletleri, orduları, mahkemeleri, hapishaneleri yani bütün baskı aygıtlarıyla iktidarını korumaya çalışacaktır. Kapitalist devlet çeşitli reformlara zorlanabilir ancak işçi sınıfının her tür kazanımını geri almaya çalışacaktır. Dolayısıyla sömürüsüz bir dünya reformlar aracılığıyla kurulamaz, tüm dünyada toplumsal bir devrimler çağının başlaması gerekir. Üstelik böyle bir devrim sadece dünyayı değiştirebilmenin tek yolu olduğu için değil, işçileri mücadele içinde ‘çağların pisliğinden’ yani egemen sınıfın ırkçılık, milliyetçilik, cinsiyetçilik, LGBTİ+fobi gibi fikirlerinden kurtarmak için de gerekliydi. 

1871 Paris Komünü’nde işçiler böyle bir devrimin ilk biçimini ortaya koydu, 1917’de ise tarihteki ilk işçi devleti kuruldu. 1917’nin ardından pek çok ülkede devrim kalkışmaları gerçekleşti; Almanya’da, İtalya’da, Macaristan’da işçi konseyleri kuruldu. Bu ülkelerin çoğunda bir yanda burjuva iktidarı, diğer yanda işçi iktidarı olan ikili iktidarlar ortaya çıktı. Rusya’da bu sorun işçi devleti lehine çözülebildi ancak diğer ülkelerdeki devrimler yenilgiye uğradı. Rusya’da başarının sebebi işçi sınıfı içinde kök salabilmiş bir devrimci partinin varlığıydı. 

Devrimin geçmişte kalan bir düş olduğu tarihin çeşitli dönemlerinde sıkça tekrarlandı. Oysa devrimler her zaman yeniden tarih sahnesine çıktı. Son olarak 2010’lu yılların başında Tunus’ta, ardından Mısır’da yaşanan politik devrimler bütün Arap coğrafyasına yayıldı. Ancak burada politik devrimleri toplumsal devrime dönüştürecek ve devrimi sürekli kılacak partilerin güçleri çok cılızdı. Devrimler yenilgiye uğramış olsalar da arkalarında güçlü bir mücadele geleneği bıraktılar. 

Bugün kapitalizmin çoklu krizinin hâkim olduğu bir dönemde yaşıyoruz ve bu nedenle devrimler hâlâ güncelliğini koruyor.

Can Irmak Özinanır

(Sosyalist İşçi)

 

Bültene kayıt ol