3 cisimli bir sistemde yaşıyoruz şu an. İkisi iktidarda, üçüncüsü ise muhalefette ama orası hala biraz dağınık. “Muhalefetin etkisi ve eli altında bir hayat, muhtemelen daha yaşanılabilir (ya da katlanılabilir) bir hayat olacaktır” diye düşünenlerin sayısı çoğunluk artık. En azından teoride öyle gözüküyor diyelim. Tıpkı dizideki gibi. 3 Cisim Problemi dizisinden atıfla yazdım, yukarıdaki giriş cümlelerini. İki cismin yörüngesinde ya da yakınında hayatın cehennem alevi gibi yakıcı olduğunu gören insanlar, artık başka bir cism(ler)e yöneldi.
Eğer yanlış hesaplamalara saparsanız ya da doğru hesaplamalar da yapsanız doğru sonuca ulaşacak doğru yol ve yöntemleri bulamazsanız cehennem alevi gibi sıcaklıkta yok oluyorsunuz. Alien’ların yaşanabilir bir gezegen aramalarına sebep olan ve çözemedikleri bir sorun. Bir gezegenin 3 ayrı güneşin farklı yörüngelerde iken uğradığı çekim kuvveti sonrasında eksenine girdiği iki büyük cisim sadece ölüm ve yok oluşu getirirken 3. Güneşin ekseninde bir ihtimal yaşam olup olamayacağını bilim insanlarına araştırtırılıyor. Fakat bir oyun aracılığı ile, sanal ve 3 boyutlu bir hologram gibi o koşulları yaşattıkları bir tür oyun aracılığı ile bunu yapıyorlar. Kafaya geçirilen bir motosikletci kaskını andıran “arttırılmış gerçeklik aleti” ile yapılıyor bu testler ve araştırmalar.
Herkes gibi demeyeyim ama belki de herkesten çok önce izlediğim bu dizideki kısacık bir sahnenin, “ağzından salya akanları” hemen piyasaya çıkardığını gördüm. “Nasıl olur da dizide dünyayı kurtaran 3 kişiden birisi Rakka’da Işid’e karşı savaşmış, -üstelik profesör vs. olan bir kadın savaşçı olur?” diye soruyorlar. Dizinin sonundan yeni sezonun da geleceği belli olan bu serinin ikinci sezonunda neler olur tahminde bulunmak zor, ama aşikardır ki “dünyayı kurtaracak” olanlar yeniden dizide boy verecektir, muhtemelen daha aktif ve daha baskın rolleriyle.
“Ee o zaman bu güruh ne yapar acaba?” diye düşünmeden edemiyor insan. Dizide, herkes kendi dünyasından birçok anlam yüklediği sahneleri kendince seçip çıkartıyordur belleğinin derinliklerinde. Herkesin kendince iyi ya da vasat bulduğu bu diziden de kimi sahneler kalır illa ki akıllarda. Benim aklımda kalan (dizinin bence dönüm noktası); gezegen dışı canlılarla ile öncesinden beridir temasta ve görüşmekte olan ekibin başındaki şahsın “Kırmızı Başlıklı Kız” masalını anlattığı sahneydi. O şahıs belli ki insanların kendi tarihlerinden, geçmişlerinden birçok bilgiyi düzenli olarak dünya dışı bu canlılarla paylaşıyordu. Bu sahnede efendimiz denilen uzaylının yalan ne demek öğrendiği bir sekans vardır. İnsan evladının yalan söyleyebileceğini hiç düşünmemiştir ve o bu gerçeği öğrendiği an bütünü ile insanlarla irtibatı kesmiş, dünyaya yönelik amaç ve hedefleri de muhtemelen değişmişti. Dünyada ise dünya dışı canlılara güvenen ve güvendikleri için senaryo akışı içerisinde ihanet edenler durumuna düşecek olanlarla en başından beri bu canlılara güvenmeyen ve senaryo akışı içerisinde olumlanan ikiye bölünmüş insanlık manzarası var. Yabancılara güvenmemek gerektiğini başından beri savunanları haklı kılan bir gidişat ile sonlandı ilk sezon ve belli ki devamı gelecek. Yani işte uzaylıların insan ile aralarındaki en büyük fark yalan söyleyememeleriydi ve ama insan yalan söylüyordu, dolayısıyla güvenilmemesi gereken bir canlı türü olarak kodlanıverdi ve her yerde gözetim altında tutulmalıydı. Savaş o zaman başlıyordu işte.
İzlenebilir bir dizi bence.
Ali Morgül
11/04/2024