LGBTİ+ hareketinin gündemi

07.03.2024 - 12:03
Atilla Dirim
Haberi paylaş

Yerel seçimler yaklaşırken LGBTİ+ hareketinin en yakıcı gündemleri arasında giderek artan yoksulluk, LGBTİ+ karşıtı anayasa değişikliği önerisi ve nefret söylemlerindeki yükseliş yer alıyor.

2015’ten sonra dünya kapitalizminin girdiği ve giderek derinleşen ekonomik kriz, her yönüyle sosyal bir krizi de tetikliyor. İşçiler, hayatlarını kazanmak için emeklerini satmak zorunda kalan insanlar, kapitalizmin saldırıları karşısında her geçen gün yoksullaştı. 

Zaten uğradıkları ayrımcılıktan ötürü iş bulmakta, buldukları işi sürdürmekte zorlanan LGBTİ+’lar, günah keçisi ilan edilerek giderek artan nefret söylemleriyle hedef gösterildikleri için, var olan yoksulluktan daha fazla etkileniyor. 

Sadece yoksulluk da değil: Dünyada son yıllarda –sınırlı da olsa– LGBTİ+’ların yoksulluğu ile ilgili araştırmalardan elde edilen veriler, LGBTİ+’ların eğitim, sağlık, istihdam, barınma ve finansal hizmetlere erişimlerinin daha düşük olduğunu gösteriyor. Bu, toplumsal hayatta maruz bırakıldıkları ayrımcılık ve sosyal dışlanmanın, onları yoksulluk riskine açık hale getirdiği anlamına gelir.

Anayasanın 24. ve 41. Maddelerinde öngörülen değişiklikler de hareketin gündeminde bulunmaya devam ediyor. 

41. Madde’nin 1. Fıkrası’nda yer alan “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır” ifadesindeki “eşler” kelimesi belirsizlik olarak değerlendirilerek, eşcinsel evliliklere yasal zemin oluşturabileceği gerekçesiyle “kadın ve erkek” şeklinde değiştirilmesi öneriliyor. Bu öneri, LGBTİ+’lara yönelik ayrımcılığı daha da derinleştirerek, eşit yurttaşlık hedefinden uzaklaşmanın önünü açıyor.

LGBTİ+’lara yönelik nefret söylemlerinin ve insan hakları ihlallerinin giderek artıyor olması, LGBTİ+ hareketinin bir diğer gündemi. 

Kaos GL Derneği tarafından açıklanan ve LGBTİ+’ların temel haklarının 23 ayrı hak kategorisinde ele alındığı 2023 İnsan Hakları Raporu’na göre, iktidar da muhalefet de LGBTİ+ hakları konusunda sınıfta kaldı: “AK Parti - MHP ortaklığı; siyasal hayatın her alanında merkezileştirdiği devlet gücünü LGBTİ+’lar üzerinde sözlü ve zaman zaman fiziki şiddete dönüştürürken, iktidar adayı siyasi partiler veya ortaklıklar bu tabloyu değiştirecek önerilerde bulunmaktan uzak. Nefret söylemi, ittifaklar üzerinden siyasi yelpazenin neredeyse tamamına sirayet etmiş durumda.”

Raporda, LGBTİ+ var oluşunu tehlike olarak gösteren propagandanın kamusal alana hâkim olduğu da vurgulanıyor; “LGBTİ+ karşıtı nefret söylemi, dolaylı olarak hak ihlallerinin arttığı bir zemini yaratıyor. LGBTİ+ var oluşunu kriminalize eden, hastalık veya kaçınılması gereken bir tehlike gibi gösteren propaganda, kamusal alana hâkim olmuş durumda.”

Atilla Dirim

(Sosyalist İşçi)

 

Bültene kayıt ol