Gazze: Yeryüzünün cehennemi

02.11.2023 - 14:54
Özdeş Özbay
Haberi paylaş

7 Ekim’de Hamas ve Filistinli direniş güçlerinin Gazze’de dünyanın en yüksek güvenlikli duvarlarını aşarak gerçekleştirdiği saldırıda 1.300 kadar İsrailli sivil ve güvenlik görevlisi ölmüş, İsrail Güvenlik Kuvvetleri de 1.500 kadar Hamas militanını öldürdüğünü duyurmuştu. Üç haftayı bulan bombardımanlar sırasında Gazze Şeridi'nde, yaklaşık 200 bin konuttan 32 bininin tamamen yıkıldığı, bölgedeki 35 hastaneden 12'sinin faaliyet gösteremez hâle geldiği ve en az 221 okulun vurulduğu belirtildi. Ardından İsrail’in başlattığı korkunç saldırıda öldürülen Filistinlilerin sayısı Sosyalist İşçi gazetesi basıma hazırlandığında 10 bine ulaşmıştı. Bu sayının yaklaşık dört bin kadarı ise çocuklardan oluşuyordu. Ancak Gazze’de gerçek ölü sayısına ulaşmak oldukça zor çünkü iletişim sınırlı ve bombalanan bina enkazlarının altında binin üzerinde ölü olabileceği tahmin ediliyor. Kurtarma çalışmaları çok zor yapılıyor veya hiç yapılamıyor.

Filistin’de insani kriz büyürken İsrail açıkça bir soykırım planı yürürlüğe koymuş durumda. Zaten 360 kilometre kare kadar yani İstanbul’un orta büyüklükteki bir ilçesi kadar bir alanda 2,4 milyon Filistinliyi 16 yıldır bir toplama kampında tutuyordu. Şimdi bu alanın kuzeyini, yaklaşık üçte birini daha operasyon alanı ilan ederek boşaltmaya çalışıyor. Ancak bu sırada güney kuzey demeden her bir mahalleyi hatta hastaneleri, okulları, gıda depolarını vurmaya devam ediyor. 

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) Filistin Yönetiminin Daimi Temsilcisi Riyad Mansur, durumu "Gazze artık yeryüzünün cehennemi" sözleriyle açıklıyor.

Topyekûn imha (Amalek) ve nükleere eş miktarda bomba

27 Ekim’de İsrail 100 uçakla birlikte Gazze’ye o güne kadarki en büyük saldırı dalgasını başlattı. Gazze’nin kuzeyine tankları sokarak saldırılar gerçekleştirdi. Bu sırada Gazze’nin tüm elektriği ve haberleşme ağı kesildi. Yıkılan binaların altında kalanlar ambulansları arayamadığı için ambulanslar gece boyu patlamaların olduğu yerlere kör bir şekilde gitmek durumunda kaldı. 

Bir BBC muhabiri Gazze’de gece tam bir karanlık içerisinde yoğun bombardıman altında yaşananları “tam bir kaos” sözleriyle açıkladı. Bu kaosun ertesi günü bombardıman devam ederken binlerce Gazzeli Birleşmiş Milletler'in (BM) yardım malzemesi depolarına girdi. BM'den yapılan açıklamada, Filistinlilerin un ve hijyen malzemesi gibi hayatta kalmak için temel ihtiyaçlarını aldığı aktarıldı. 

28 Ekim’de yapılan bir açıklamada Gazze’ye üç hafta içerisinde 12 bin ton bomba atıldığı söylendi ki bu gücün Hiroşima’ya atılan nükleer bombanın gücüne eşit (13 bin bombaya eş güçte) olduğu açıklandı. Bu da kilometre kare başına 33 ton bomba demek oluyor. Büyük katliama yol açacak olan kara saldırısı ise henüz başlamış değil.

Başbakan Netanyahu ise yaşanan katliamı hiç umursamadan yaptığı konuşmada üç bin yıllık Tevrat anlatısına başvurarak soykırımı meşrulaştırıcı ifadeler kullandı. Netanyahu, Yahudiler Mısır’dan çıktığında kafilelere saldıran Amalek halkı hakkında kutsal metinde geçen şu sözlere referans verdi: “Şimdi gidin, Amalek'i vurun, sahip oldukları her şeyi yok edin, onları esirgemeyin; erkeği de kadını da, bebeği de süt emen çocuğu da, öküzü de koyunu da, deveyi de eşeği de öldürün.”

Bu açıklamaya gelen tepkilere karşı ve Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda bağlayıcılığı olmayan bir ateşkes çağrısı yapılması üzerine de “savaşa devam” açıklaması yaptı. Netanyahu, ABD eski başkanı George W. Bush’un argümanlarıyla konuşarak "Uygar dünya barbarlarla savaşmaya istekli olmadığı sürece daha iyi bir gelecek vaadini gerçekleştiremeyiz" dedi ve "Barbarlar bizimle savaşmaya istekli" diye devam etti. İsrail'in savaşı başlatmadığını ama kazanacağını söyleyen Netanyahu, Hamas'ın İran'ın oluşturduğu "şer ekseni"nin bir parçası olduğunu savundu.

İsrail’in 13 Ekim’de bir de etnik temizlik planı hazırladığı ortaya çıktı. Plana göre, İsrail yüz binlerce Gazzeliyi Mısır’ın Sina çölüne zorla göndermeyi planlıyor. Bu zorla göç ettirme planını Mısır reddediyor. Filistinli mültecilerin çölde kurulacak kamplarda korkunç koşullarda yaşamaya çalışacak olması bir yana Mısır daha çok Lübnan’da olduğu gibi İsrail’in güvenlik gerekçesiyle kendi topraklarını bombalamasına neden olacağı gerekçesiyle karşı çıkıyor ve elbette diktatör El Sisi politik bir mülteci kitlesini de kendi iktidarının güvenliği için Mısır’da istemiyor.

Batı Şeria’da durum

Batı Şeria’da 7 Ekim’den bu yana öldürülen Filistinli sayısı 120’yi geçmiş durumda ve öldürülenlerin en az yedisi sivil paramiliter yerleşimciler tarafından öldürülmüş durumda.Hamas’ın var olmadığı Batı Şeria’da Filistinlilerin bulunduğu mahalleler güvenlik güçleri ve paramiliterler tarafından çevrelenmiş halde. Gazze’deki saldırıları protesto eden eylemler düzenlendiğinde İsrail güçleri ateş açıyor. Sivil paramiliterler de Filistinlilerin arabalarına, evlerine, işyerlerine ve tarlalarına saldırılar düzenliyor.Hamas’ın saldırısından bu yana Batı Şeria’da tutuklanan Filistinlilerin sayısı iki kat artarak 10 bine yükselmiş durumda.Üstelik İsrailli askerlerin Batı Şeria’da gözaltına aldığı Filistinlileri çırılçıplak soyarak ellerinde arkadan kelepçelediği, gözlerini bağladığı, küfürler ederek tekmelediği ve dövdüğü video görüntüleri paylaşması da tepki çekmiş durumda. 

Terör örgütü üyeliğinden ceza alan bir faşist olan şimdiki Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, 10 bin silahın “sivil güvenlik birimlerine” dağıtılacağını açıklamış ve ardından dağıtım başlamıştı. Ayrıca mümkün olduğunca çok sivilin de silahlanmasının bir aciliyet olduğunu söylemişti. 

İsrail’de bireysel silahlanma da hız kazandı. Guardian gazetesine göre bireysel silah ruhsatı başvuruları ve silah alımı büyük bir artış göstermiş durumda. Silah ruhsatı için silah eğitimi almak zorunlu. Bir silah dükkanı sahibi normalde haftada üç eğitim dersi olurken 7 Ekim’den beri günde iki ders verdiklerini söylüyor. Bireysel silah başvurusunda bulunan İsrailli sayısı 120 bini aşmış durumda. İsrail nüfusunun yüzde 20’sinden fazlasını oluşturan İsrail vatandaşı Araplar ise kendilerine silah verilmemesinin ayrımcılık olduğunu ve can güvenliklerinin kalmadığını söylüyor. 

İsrail halkı olası bir Filistinli saldırısına karşı kendisini savunma amacıyla silahlanıyor gibi görünse de bu durum zaten sokakları silahlı paramiliterler tarafından ablukaya alınmış durumda olan ve sokak ortasında veya tarlasında saldırıya uğramakta olan Filistinliler için yeni katliamların ve pogromların gerçekleşme ihtimalini artırıyor.

Gazze’de çocuk olmak

Hamas’ın saldırısında İsrail’in öne sürdüğü en büyük yalan 40 bebeğin kafasının kesildiği iddiasıydı. Üstelik bu yalan ABD Başkanı Joe Biden dahi dahil olmuştu. Bu yalan hiçbir zaman doğrulanamadı ancak tüm dünyanın gözü önünde binlerce Filistinli bebek ve çocuk katlediliyor.

Avrupa-Akdeniz İnsan Hakları Gözlemevi'nin Filistin ofisi, İsrail'in Gazze'ye yönelik aralıksız bombardımanı sonucu her gün 120 çocuğun ve her 15 dakikada bir çocuğun hayatını kaybettiğini söyledi. Bu açıklamadan bir hafta kadar sonra bu kez çocuklarla ilgili çalışmalar yapan SavetheChildren adlı yardım kuruluşunun Filistin şubesinden Jason Lee, Gazze'de her 10 dakikada bir çocuğun öldürüldüğünü açıkladı. 

Birleşmiş Milletler Çocuk Örgütü'nün (UNICEF) raporuna göre, Gazze’deki çocukların yüzde 91'i çatışma sırasında uyku bozukluğu yaşadığını, yüzde 85'i iştahında değişiklik olduğunu, yüzde 82'si aşırı derecede öfkeli hissettiğini, yüzde 97'si ise güven duygusunu kaybettiğini bildirdi. Çocukların yüzde 47'si korku ve stres nedeniyle tırnak yeme alışkanlığını artırdı. Yüzde 76'sı sürekli hasta hissettiğini, yüzde 80'i de duygusal rahatsızlık hissettiğini bildirdi. Rapora göre hayatta olan çocuklar üzgün, korkmuş, öfkeli, depresif, kalpleri yaralı ve rekor seviyede korku ve psikolojik travma halindeler.

Gazeteci cinayetleri

Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) Hamas'ın İsrail'e yönelik 7 Ekim'deki saldırılarından bu yana süren çatışmaların kayıtların tutulmaya başladığı 1992'den bu yana gazeteciler için 'en ölümcül üç hafta olduğunu' açıkladı.Komite, üç haftada 24'ü Filistinli, dördü İsrailli ve biri Lübnanlı olmak üzere en az 29 gazetecinin öldüğünü belirtti. El Cezire’nin Gazze bürosu şefi Vail Dehduh'un eşi, çocukları ve torunu kaybetmesinde olduğu gibi çok sayıda gazeteci iş arkadaşlarını, aile üyelerini ve evlerini bombardımanlarda kaybetti.

İsrail’in eski başbakanı Yair Lapid, basının objektif olmaması gerektiğini, iki tarafı da haber yapmaması gerektiğini ve bunların yapılmasının sadece Hamas’a hizmet edeceğini söyleyerek tarihe geçti. 

Bölgesel savaşa doğru mu?

Hamas’ın saldırısının ardından başlayan savaş bölgesel bir askeri gerilime de neden oldu. İsrail defalarca Lübnan ve Suriye topraklarını vurdu. İran birçok kez İsrail’i vurmakla tehdit etti. ABD bölgeye iki uçak gemisi ve 2 bin asker gönderdi, 900 asker daha göndereceğini duyurdu. Birleşik Krallık iki savaş gemisi gönderdi. Çin de bölgeye altı savaş gemisi gönderdiğini açıkladı. İsrail’in Gazze saldırısının ardından ABD'nin Irak ve Suriye'deki askeri birliklerine Ekim ayı içerisinde 13 saldırı yapıldı. Bunun üzerine İsrail’in kara saldırısı başlamadan ABD’nin bölgedeki tüm üslerine silah yığınağı ve özellikle hava savunma sistemi takviyesi yaptığı gazetelerde yer aldı.

BM çöktüğünü bir kez daha kanıtladı

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Gazze üzerine defalarca toplanıp hiçbir karar almayı başaramayarak bir kez daha çöktüğünü gösterdi. Rusya, ABD, Brezilya ve başka devletler tarafından verilen ateşkes ve insani yardım önerileri sürekli olarak ABD, Çin veya Rusya’nın vetosuyla karşılaştı. ABD ile Rusya birbirlerini sürekli veto ediyordu. BM Genel Sekreteri Anotinio Guterres Hamas’ın durup dururken ortaya çıkmadığını belirterek Gazze’de yaşanan insani felakete dikkat çekmesi İsrail’in sert tepkisine neden oldu. İsrail, Guterres’in derhal istifasını istedi, BM görevlilerine de vize vermeyeceğini açıkladı. 

Özdeş Özbay

(Sosyalist İşçi)

 

Bültene kayıt ol