Filistin’e özgürlük!

19.10.2023 - 11:57
Özdeş Özbay
Haberi paylaş

7 Ekim sabahı neler oldu? Söylendiği gibi beklenmedik bir eylem miydi Hamas’ın yaptığı?

16 yıldır ablukada olan ve iki milyon nüfusuyla yeryüzünün en büyük açık hava hapishanesi denilen Gazze’yi kontrolü altında tutan Hamas ve 13 Filistinli direniş örgütü, Aksa Tufanı adını verdikleri ani bir saldırıyla İsrail güvenlik duvarlarını paramotorlarla yani motorlu paraşütlerle aştılar ve bazı şehirlere girerek karakollara ve bir müzik festivaline saldırdılar. İsrail ordusu, 7 Ekim'de Gazze Şeridi'nden yaklaşık 1000 Filistinli silahlı kişinin 80 ayrı noktadan İsrail içinde 20 yerleşim yeri ve 11 askeri karakola girdiğini açıkladı. Sadece festival alanında 260 sivil öldürüldü. Çoğu sivil öldürülen İsraillilerin sayısı bin 300’den fazlaydı. Filistinli direnişçiler İsrail’in karşı saldırısına karşı yüzün üzerinde sivil ve askeri rehin aldı. 

Filistinli direnişçilerin bu saldırısı 16 yıl sonra ilk kez dünyanın en yüksek teknolojili toplama kampının duvarlarının tamamen insan iradesiyle aşılmasıydı. Yahudi gazeteci Jonathan Cook’un dediği gibi “insan ruhu kafeste tutulamıyor.” Aslında bu yılın başından beri yaşanan çatışmalar Filistin’de bir üçüncü isyan (intifada) havası olduğunu gündeme getirmişti ama duvarların bu şekilde aşılabileceği pek beklenmiyordu.

Netanyahu’nun aşırı sağcı yönetimi eline geçen fırsatı vahşi hedefleri doğrultusunda zaman kaybetmeden kullanarak Gazze’ye çok büyük bir saldırı başlattı. "İsrail'in yanıtı Orta Doğu'yu değiştirecek" diyen Başbakan Netanyahu, sivillere bölgeyi terk etme çağrısı yapsa da üç yanı güvenlik duvarı dördüncü yanı da deniz ablukası ile çevrili Gazze’den sivillerin kaçabileceği hiçbir yer yok. Birleşmiş Milletler (BM), daha ilk hafta dolmadan İsrail saldırısı nedeniyle Gazze'de 300 binden fazla kişinin yerinden edildiğini ve bu insanların çoğunun BM’ye ait 66 okula sığındığını bildirdi. Ardından İsrail, kara harekâtı için Gazze’nin kuzeyinin boşaltılması çağrısı yaptı ki bu da Gazze içerisinde 1,1 milyon daha insanın güney bölgelerine göç etmeye zorlanması anlamına geliyordu. Hastalar, yaşlılar, aracı olmayanlar nasıl yola çıkacak belli değilken güvenli olduğu ilan edilen tahliye yolları da İsrail tarafından bombalandı ve en az 70 sivil de güneye geçerken hayatını kaybetti.

► Batı medyasında sebepsiz anlamına gelen “kışkırtılmamış” bir terör eylemi deniyor Filtinli direnişçilerin eylemi için. Bu doğru mu?

Hamas’ın ağırlık taşıdığı direniş koalisyonunun saldırısı anlaşılan o ki uzun bir gizli çalışmanın sonucu. Birçok İsrailli yorumcunun da belirttiği gibi İsrail bu saldırıda kendi kibrine yenildi. Yüksek güvenlikli, yüksek teknolojili duvarlar arkasında 360 km karelik bir alanda 2 milyondan fazla insanı yoksulluk ve işsizlik koşulları altında hapis tutmayı başardığını düşünüyordu. Bu nedenle Netanyahu’nun yargıyı kontrol etme yasasına karşı oluşan yedek askerler platformu, İsrail güvenlik kuvvetlerinin Filistinli direnişçilerin saldırısı sırasında Gazze çevresinde değil Batı Şeria’da aşırı sağcı yerleşimleri korumakla meşgul olduğunu söylediler. 

Filistin direnişçilerinin son saldırısı, ikinci Filistin halkı isyanı olan ve intifada olarak adlandırılan isyandan bu yana en kanlı ayların ardından geldi. İsrail Gazze’yi tamamen kontrolü altına aldığına inanarak tüm gücüyle Batı Şeria’ya saldırıyordu. Batı Şeria’da mahalleler İsrail yerleşimleri ve Filistinli mahalleleri olarak ayrılsa da duvarlarla çevrili değil. İsrail’in iktidar koalisyonunda yer alan iki aşırı sağcı ve hatta faşist partinin paramiliterleri birçok defa sivillere yönelik saldırılar düzenliyor, Filistinlilerin tepkilerine ise bu sefer de İsrail kolluk güçleri müdahale ediyordu. Hamas’ın saldırısından önce yıl başından beri öldürülen Filistinli sayısı 150’yi aşmıştı. Şubat ayında Huwara kentinde faşist yerleşimciler tarafından güvenlik güçleri korumasında pogrom gerçekleşmiş, Filistinlilere ait yüzlerce araç ve bina ateşe verilmiş, yüzün üzerinde kişi yaralanmış ve bir Filistinli vurularak öldürülmüştü. Cenin mülteci kampına yönelik de saldırı olmuş ve 3 bin Filistinli göç etmek zorunda kalmıştı. Tüm bunların yaşandığı bölgelerde Hamas yoktu, İsrail’in tanıdığı Filistin yönetimi kontrolünde bulunan bölgelerdi buralar ve sokaklarda faşist kalabalıklar “Araplara ölüm” sloganları atarak yürüyordu. Yani, durup dururken gerçekleşmedi bu eylem.

► İsrail’in dünyanın tepkisini çeken böyle bir toplama kampı uygulamasını sürdürüyor olmasının nedeni ne?

Jonathan Cook bunu çok net bir şekilde özetliyor. İki yönü var diyor bu uygulamanın. İlki, İsrail askeri endüstrisi için Gazze bir fuar alanı. En yeni, en gelişmiş teknolojiler bu küçücük alanda 2,4 milyon kişiyi hapsetmekte kullanılıyor. İstihbarat yöntemleri, dinleme teknolojileri, muhbir ağları, cep telefonlarında kullanılan sofistike casusluk uygulamaları ve saire. Ayrıca “nokta atışı” yapan silahlar da kitle katliam araçları da deneniyor. Aşılmaz duvarlar oluşturuluyor ki bu uygulama son yıllarda mültecilere karşı dünyanın hemen her bölgesinde yaygınlık kazandı. İkinci olarak, İsrail uluslararası hukuku değiştiriyor. II. Dünya Savaşı’ndan bu yana soykırım ve kolektif cezalandırma yöntemleri uluslararası suç kapsamına giriyor. Ancak İsrail, Batının desteğini alarak sürekli olarak bu kuralları delen istisnalar üretiyor ve böylece uluslararası hukuk devlet şiddeti lehine esnetilebiliyor. Birçok aşırı sağcı hükümet de bunu örnek alıyor. Mesela İsrail, Azerbaycan’a destek veriyordu Karabağ’daki etnik temizlikte. Şimdi Hindistan’ın aşırı sağcı, katliamcı Modi iktidarı da İsrail’e destek veriyor. Tabii ki Hindistan da Müslümanlara yönelik pogromlarını ve Keşmir’de sürdürdüğü işgal politikalarını Gazze örneği üzerinden meşrulaştırıyor.

► İsrail’in saldırısı için etnik temizlik denebilir mi?

Aşırı sağcı hatta alenen terör destekçiliğinden hüküm giymiş olan İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben Gvir, bakanlığının İsrail ve işgal altındaki Batı Şeria'daki "sivil güvenlik ekiplerini" silahlandırmak için 10 bin tüfek satın aldığını açıkladı. İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant ise “İnsansı hayvanlarla savaşıyoruz ve ona göre hareket edeceğiz” deme cüreti gösterdi ve Rusya’nın Ukrayna’da yaptığına benzer şekilde Gazze’nin elektriği kesildi, gıda ve yakıt girişi engellendi, sivil altyapısı vuruldu. İsrail Genelkurmay Başkanı Herzl Halevi, “Gazze'yi yönetenler ağır sonuçlarla karşılaşacak, Gazze'yi parçalarına ayıracağız.” dedi.

İsrail altı günde 6 bin bomba yağdırdı 360 km karelik yarısı çocuklardan oluşan bir bölgeye. Gazzelilere kuzeyden güneye gidilmesi gerektiğini söyledikten sonra kendi ilan ettiği tahliye yollarını vurdu. Ayrıca Hamas militanlarının kuzeyde kalıp sadece sivillerin güneye geçeceğini beklemek herhalde pek akıllıca olmasa gerek. Yani zaten bombalanan güney de bir süre sonra hedef olacaktır yeni bahaneler üretilerek. Bu gerçek bir soykırım suçu. Ama bunu mümkün kılan küresel çoklu kriz ortamı. Ekolojik kriz, ekonomik kriz ve emperyalizmin krizinin yol açtığı küresel dengesizlik.

► İsrail’de çözüm mümkün mü?

ABD bölgeye iki uçak gemisi gönderdi, İngiltere de iki savaş gemisini gönderdi. İran sanki Filistin halkının özgürlüğünü savunuyormuş gibi gerekirse müdahil olacağını açıkladı. Lübnan sınırında zaman zaman çatışmalar yaşanıyor. Suudi Arabistan, İsrail ile sürdürdüğü normalleşme sürecini durdurduğunu açıkladı. Tüm bunlar Filistin’in küresel emperyalist kamplaşmanın bir alanı haline getirilmeye çalışıldığını gösteriyor.  Oysa Filistinlilerin gerçek dostları günlerdir sokaklarda. Fransa, Almanya ve Britanya gibi “demokratik” ülkelerde Filistinlilerle dayanışma eylemi yapmak ya yasaklandı ya da sınırlandırıldı. ABD’de “benim adıma savaşma” diyen onlarca Yahudi savaş karşıtı gözaltına alındı. Yüzbinlerce savaş ve ırkçılık karşıtı her şeye rağmen Filistinle dayanışma eylemlerine devam ediyor ve kendi hükümetlerini İsrail’i durdurması için zorluyor. 

Filistin’de çözüm, İsrailli devrimcilerin de söylediği gibi ırkçı İsrail devletinin çözülüp demokratik ve laik bir birleşik Filistin’in kurulmasındadır. Filistinlilerin geri dönüş hakkının tanınması, ırkçı örgütlenmelerin yasaklanması ve Yahudi, Hristiyan, Müslüman veya diğer toplumsal grupların eşit şekilde bir arada yaşayabileceği birleşik bir Filistin mümkün. Bu da ancak dünyada ve özellikle 2011 devrimlerinde olduğu gibi Ortadoğu’da bu savaş kampları içerisinde yer alan devletlerin dışına çıkan bölgesel bir isyan dalgasıyla mümkündür. 2011’de buna çok yakındık ve hiç beklenmedik bir anda yaşanmıştı. Yine mümkün.

Özdeş Özbay

(Sosyalist İşçi)

 

Bültene kayıt ol