Kapital’de anlatılan: Hâlâ senin hikayen!

21.09.2023 - 10:24
Özdeş Özbay
Haberi paylaş

Karl Marx’ın en önemli eseri olan Kapital, 14 Eylül 1867 yılında yayımlandı. O günden bugüne tarihin en etkili kitaplarından biri olmayı sürdürüyor. 

Kapitalizmin yaşadığı her ekonomik krizden sonra tekrar tekrar Kapital’de geliştirdiği kriz teorisi tartışılıyor. Uzun uzun anlattığı eşitsizlikler, baskıcı rejimler, devletlerin işlevi, doğanın yok edilmesi, ilksel sermaye birikimi gibi kapitalizmin doğasına özgü tahliller de içerisinde bulunduğumuz krizler çağında sistemi değiştirmek isteyenler için kılavuz olmaya devam ediyor. 

Marx’ın bu büyük eseri, onun on yıllar süren düşünsel yolculuğunun ve politik mücadelesinin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştı.

Marx’ın Kapital’e varan yolculuğu

Karl Marx henüz liberal bir demokrat olarak Rheinische Zeitung adlı gazetede çalışırken Hegel’in etkisiyle devletin sınıflar üstü olduğu fikrine inanıyordu. Genel oy hakkının olduğu demokratik bir devletin ekonomik ilerlemeyle birlikte insanlık için refah sağlayacağını düşünüyordu. Ancak şahit olduğu bir olay tüm hayatını ve hatta tüm dünyanın kaderini değiştirecekti. 

Almanya’da bir kereste yasası çıkarılmıştı. Ormanların mülkiyet hakkına sahip olan toprak sahipleri, ormanlarından ısınmak ve yemek pişirmek için odun toplayan köylülerin cezalandırılmasını sağlamışlardı. Toprak sahiplerinin mülkiyetlerinin güvenliği bir ulusal güvenlik sorunuydu artık. Çünkü hırsızlık kabul edilemezdi! 

Marx, kendi döneminde şahit olduklarından sonra bir benzetme yapmak gerekirse “devleti değil sistemi değiştir” fikrine doğru radikalleşmeye başlamıştı.

Bundan sadece iki yıl sonra Ekonomik ve Felsefi El Yazmaları’nda daha sonra geliştireceği ekonomi politiğin ilk adımlarını attı. Devamında Felsefenin Sefaleti’nden Ücretli Emek ve Sermaye’ye kadar daha birçok eserde kapitalizm analizini geliştirdi. İşte Kapital bu sürecin en üst noktası oldu.

Marx aslında Kapital’i dört cilt olarak yazmayı planlamıştı ama ömrü sadece ilkinin yayımlandığını görmeye yetti. Kapital’in II. ve III. ciltlerini Friedrich Engels, Marx’ın notları ve kendisiyle yaptığı mektuplaşmalardan yola çıkarak yayınladı. Dördüncü cilt ise hiç bitmedi ve dolayısıyla yayımlanamadı. 

Marx, birinci ciltte kapitalizmin her yerde aynı şekilde işleyen ortak özünü anlatıyordu. Yani meta, para, artı değer, emek süreci ve üretim süreci gibi, kapitalizmin temelini oluşturan kavram ve süreçleri muazzam bir ayrıntıyla ortaya koydu. Dolaşım sürecini ikinci ciltte, bu iki sürecin birlikteliğiyle birlikte finans ve kredi sistemini de üçüncü ciltte anlattı.

Kapital

Eserin önsözünde Marx, nasıl ve nereden yazmaya başladığı tartışmasını yapar. Düşünsel bir mücadelenin sonunda ‘meta’dan başlamaya karar verdiğini söyler çünkü kapitalizmi diğer üretim biçimlerinden ayıran ana kavram meta üretiminin genelleşmesidir. 

Meta bölümüne ise şu çarpıcı cümle ile giriş yapar: “Kapitalist üretim tarzında toplumların zenginliği ‘muazzam bir meta yığını’ olarak görünür.”

Bu önemli girişin ardından metayı, parayı, emeği açıklayarak devam eder ve meta üretiminin, dolayısıyla servetin muazzam bir şekilde artış gösterdiği kapitalizmde işçilerin kapitalistler için zenginlik üretirken kendileri için yoksulluk ürettiğini anlatır.

Kapitalizmi en genel ve her yerde geçerli olan ilişkiler bütünü olarak ele alır Marx. Her türlü tarihsel ve bölgesel özgüllük Kapital’in dışında bırakılmıştır, çünkü elbette her ülke arasında ve hatta ülkelerin içerisinde kapitalist ilişkilerin işleyişi açısından bazı farklılıklar vardır. Buna bir de tarihi dönemleri eklersek, birden fazla kapitalizm türü olduğunu düşünmek mümkün olabilir. Ancak Marx, tüm bunların dışında her yerde kapitalizmi tanımlamak için gereken temel ilişkileri anlatıyor ki bu sayede Kapital’i kılavuz alarak, Tony Cliff’in yaptığı gibi Sovyetler Birliği’nde 1930’lardan itibaren bir başka tür kapitalizmin, yani devlet kapitalizminin kurulduğu analizini yapabilmek mümkün oluyor.

Kapital’de çok sayıda sektörden 15-18 saat çalışma, 7 yaşında çocukların bile dahil edildiği çocuk işçiliği, meslek hastalıkları vb. bilgileri bizzat o dönemde yazılan raporlardan alıntılarla anlatır Marx. Ekmek yapımındaki hileler, diğer metaların üretiminde başvurulan hileler, ucuza ekmek satan fırınların işçilerini karşılığını ödemeden fazladan çalıştırması, göç, salgın hastalıklar, fırıncı eylemleri, fırın ustalarının kalfaların eylemlerine karşı direnişleri, İrlanda’daki fırıncı kalfaları eylemleri ve İngiliz hükümetinin tepkisi, İskoçya’daki tarım işçilerinin fazla çalışmaya karşı eylemleri, demiryolu işçilerinin özellikle tatilcilerin geldiği dönemde günlük 20 saate çıkan çalışma saatleri nedeniyle yaşanan tren kazaları, aşırı çalıştırılmaktan ölen işçileri göstererek köleliği savunanlar, günışığı alamayan çocukların hastalıkları ve dahası… Bu nedenle de “anlatılan senin hikayendir” der Kapital’de. 

Marx eserin birçok bölümde, insanı insan olmaktan çıkaran ve zekasını dahi körelten bir rejim olduğunu anlatır kapitalizmin.

Tüm bunların sadece Kapital’in yazıldığı dönemde – yani geçmişte – kalmadığını biliyoruz. Bugün de Covid-19 salgını, küresel ısınma, kitlesel göçler, açlık, yoksulluk, küresel gelir adaletsizliği, baskıcı rejimler, ekonomik krizler azalmak şöyle dursun daha da yıkıcı bir şekilde var olmaya devam ediyor. Engels’in dediği gibi, kapitalizm krizleri aşmayı başarıyor ancak bunu bir sonrakine kadar yapabiliyor. 

Marx, Kapital ciltlerinde insanı, doğayı ve kendi yarattığı sistemi sürekli ve sistematik biçimde krizlere sokan kapitalizmin neden krizler olmadan var olamayacağını, neden doğa ve insan üzerinde sürekli olarak yıkıcı etkiler bıraktığını müthiş bir berraklıkla anlatıyor; sistemin üzerinde yükseldiği çelişkileri işaret ederek sistemi değiştirmek, yani kapitalizmi yıkmak gerektiğini gösteriyor.

Özdeş Özbay

(Sosyalist İşçi)

 

Bültene kayıt ol