Seçimlerden önce başlayan seçim akşamı balkon konuşmasında zirveye çıkan LGBTİ+’ların düşmanlaştırılması girişiminde AKP Grup Başkanvekili ve Manisa Milletvekili Bahadır Yenişehirlioğlu yaptığı açıklamalarla gemi azıya aldı. 17 Eylül’de Saraçhane’de LGBTİ+ nefretini örgütleyecekleri yeni mitinge çağrı yapan AKP Grup Başkanvekili en büyük gündemlerinin anayasa değişikliği olduğunu söyledi ve evlilik akdinin kadın ve erkek arasında yapıldığına yönelik maddenin anayasaya işlenerek “LGBT’ye karşı tavır alınacağını” açıkladı.
İktidardakilerin bir referandumda temel bir insan hakkını oylatarak hem toplumsal kutuplaştırmayı tırmandırma hem de siyasal alanı LGBTİ+ yandaşları ya da düşmanları olarak bölme hedefine sahip oldukları çok açık.
Aynı anda okullarda din görevlilerine öğrencilere “değerler eğitimi” vermesi projesi bir başka saldırıdır. Bilimsel ve demokratik olmaktan fersah fersah uzak olan eğitim alanına bu müdahale, mevcut iktidar ve diyanetin “değerlerini” öğrencilere empoze etme girişimidir.
Öte yandan memurlara toplu görüşme döneminin sonunda yapılan zam asla kabul edilemez. Merkez Bankası’nın enflasyon tahminlerinin altında olan memura maaş “zammı” devletin kamu çalışanlarına ve emeklilere yoksulluğu dayatmasıdır. İstanbul Planlama Ajansı’nın “İstanbul’da Yaşam Maliyeti” araştırması geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre dört kişilik bir ailenin ortalama yaşam masrafının yüzde 80.59 artarak 42 bin 593 liraya yükseldiğini gösteriyor. İstanbul’da yaşamanın tek yolu, bir kişinin en az dört asgari ücret kadar maaş alması!
Direnişler arasında köprüler
Sokak hayvanlarının toplu bir şekilde öldürülmesi anlamına gelecek yasa teklifi hazırlığı, İstanbul Valiliğinin açık alanda içki içmeye yönelik sonra geri adım atmak zorunda kaldığı müdahalesi, her gün yapılan zamlarla işçilerin alım gücünün buhar olması, orman kesimi, kömürlü termik santral projeleri, madencilere açılan sit alanları, nükleer merakı, milliyetçi propagandanın hız kesmemesi topyekûn saldırının çeşitli veçhelerini oluşturuyor.
Göçmenlere yönelik her geçen gün sertleşen ve iktidar sözcülerinin daha da sertleşeceğinin işaretlerini verdiği politikalar bu saldırıların bir başka yönüne işaret ediyor.
Saldırıların topyekûn olduğu koşullarda direniş de topyekun olmak zorunda.
Şiddete, baskıya maruz kalan tüm kesimleri içeren bir mücadeleye ihtiyacımız var.
Ezilenlerin mücadeleleri arasında köprüler kurmaya ihtiyacımız var.
Hem her mücadelenin kendi alanında en geniş kitleleri kapsaması için çabalamaya hem de diğer direnişlerle omuz omuza yürümesi için örgütlenmeye ihtiyacımız var.
Önümüz sonbahar.
Büyükşehirlerde yaşamak biz işçiler ve yoksullar açısından daha da zorlaşacak. Bu zorluklar aşağıda biriken öfkenin daha hızlı büyümesine neden olacak. Öyleyse topyekûn saldırıya karşı işçi sınıfının topyekûn mücadelesine yardımcı olmak üzere tüm eylemler, tüm mücadeleler, tüm direnişlerin içinde yer almanın tam zamanı!
Şenol Karakaş
(Sosyalist İşçi)