Münevver Karabulut cinayetini hepimiz hatırlıyoruz. Aylarca medyada ana gündem olarak kalmıştı. Bir kadın katili haberiydi aslında bu ve çoğu kadın cinayetinde olduğu gibi konu katledilen kadının adıyla gündem olmuştu: “Münevver Karabulut cinayeti.” Oysa olay, Cem Garipoğlu’nun işlediği vahşi cinayetti. Özetle zengin çocuğu şımarık bir katille karşı karşıyaydık.
Geçtiğimiz hafta bu cinayet yeniden gündeme geldi. Karabulut ailesinin avukatı Fatih Altaylı’nın programına çıktı ve saçmaladı. Şöyle dedi: “Olayın oluş şekline bakın... Siz Bahçeşehir’de öldürüyorsunuz, korsan taksiyle tam 40 kilometre... Mayasız Ayini. Cezayir asıllı bir aile. Yahudi kökenli. Osmanlı İmparatorluğu’nda da birçok Yahudi kökenli ailenin infaz edilmesinin müsebbibi buymuş. Mayasız Ayini...”
Birdenbire bir kadın cinayetinin sorumluluğu bir toplumsal grup olarak Yahudilere yıkıldı.
Ulusalcı, milliyetçi basın haberin üzerine atladı hemen. Cumhuriyet gazetesi Başlıkta "şoke edici gerçek" diye verdi haberi, altta haberin devamında "dikkat çekici iddia" gibi temkinli ifade kullansa da vahşi bir cinayet bu cinayetle hiçbir ilgisi olmayan ve Türkiye’de azınlık bırakılmış Yahudilerin üzerine yıkılmaya çalışılıyor.
Fatih Altaylı kamuoyunda oluşan tepkiye şu yanıtı verdi: “Avukat Rezan Epözdemir in katıldığı programımda söylediği ve bazıları tarafından antisemitik olmakla suçlanmasına neden olan anlatımları Epözdemir’in şahsi fikri değil mahkemenin cinayet sebebi olarak araştırdığı sebeplerden biridir. Antisemitik söylemleri olan biri ile değil program yapmak konuşmam bile.”
Gören duyan da Altaylı’nın halklar arasında kardeşliğin temsilcisi olduğunu düşünecek. Hâlâ ailesinin gayri menkulleri arasında olan Ermeni Kilisesi’nin hesabını vermemiş, göçmen düşmanlığında çığır açan yazılar ve çağrılar kaleme almamış gibi…
Program sırasında o avukata “konuyu saptırdınız, bir kadın cinayetini antisemitik bir hurafeyle gölgelediniz” diyerek programı sonlandırmadığı ve ırkçılık konusunda sicili de bir hayli bozuk olduğu için Altaylı’nın antisemitik değilmiş gibi yaptığı çıkışların bir anlamı yok.
Münevver Karabulut 3 Mart 2009’da katledildi. Sanki ilk kadın cinayetiymiş ve ondan sonra da bir daha kadınlar öldürülmemiş gibi genel ahlak ve devlet destekli cinsiyetçiliğin üstünü örtmek için kullanılan Yahudi düşmanı ırkçı yalanlara karşı aralıksız ses çıkartmak, bu yalanları teşhir etmek bir zorunluluk. Zorunluluk çünkü Türkiye’de Türk ve Müslüman olmayanlara yönelik şiddeti artan bir saldırganlık var. Irkçılar kendilerini çok rahat hissediyorlar. Son olarak İYİP’inde bir kampanyayla katıldığı Sümela Manastırı’nda 2010’dan beri her yıl düzenlenen “Meryem Ana’nın göğe yükseliş günü” ayini yasaklanmaya çalışılıyor. 88 yıl sonra 2010 yılında yeniden yapılmasına izin verilen ayin Emekli Tümamiral Cihat Yaycı’nın ana akım partilere yolladığı özetle ayinin Lozan’a aykırı olduğu için yasaklanması gerektiğini söylediği mektupla gündeme geldi. Yeniden Refah Partisi Milletvekili Doğan Bekin ayinin “Trabzon’un fethi ile aynı güne denk gelmesinin tesadüf olmadığını” söyleyerek, “zamanlama manidar” başlıklı harika ırkçılıkla komple teorisyenliğinin ürünü olan yaklaşımı sergiledi. Oysa bir gazetecinin açıkça belirttiği gibi, “10 yıldır yapılan Sümela'daki ayin meğer özellikle Trabzon'un Fethi'ne denk getirilmiş! Yalnız Trabzon'un Fethi geçen yıldan beri 15 Ağustos'ta kutlanıyor! Daha önce 26 Ekim'di. 1960'dan beri. Ortodokslar 15 Ağustos'u 6. yüzyıldan beri Meryem Ana'nın göğe yükselişi diye kutluyor!”
Kadın cinayetlerini kadın düşmanı erkekler işliyor. Yahudilere, Ermenilere, Ortodoks Hristiyanlara yönelik ırkçılık, kadın cinayetlerini işleyen katillere güç verir, cinayetlerin rahatça işlenebildiği antidemokratik sahayı genişletir, yüzleşme ve hesaplaşmadan kaçınıldığı için katillerin rahat etmesine neden olur. Münevver Karabulut’tan önce 2008 yılında 80 kadın öldürülmüştü. 2009 yılında ise Karabulut ile birlikte 109 kadın öldürüldü. 2010'da 180, 2011'de 121, 2012'de 210, 2013'te 237, 2014'te 294, 2015'te 303, 2016'da 328, 2017'de 409, 2018'de 440, 2019'da 474 olmak üzere 2008-2019 yılları arasında toplam 3.185 kadın öldürüldü Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu verilerine göre. 2020 yılında 300 kadın, 2021 yılında 280, 2022 yılında 334 kadın öldürüldü.
Bu cinayetleri kimlerin işlediğini biliyoruz.
Antisemitik açıklamalarla kadın cinayetlerini teşvik eden politikalar, uygulamalar, cezasızlık ve nefret söylemini örtemezsiniz.
Yahudilere karşı nefret söylemi kadınlara karşı nefret söylemi ve cinayetleri aynı sağcı saldırganlığın iki yüzüdür. İkisine birden dur diyeceğiz.