Yeni kabine: Erdoğan iktidarını güçlendirmek istiyor

05.06.2023 - 12:08
Volkan Akyıldırım
Haberi paylaş

Erdoğan, üçüncü cumhurbaşkanlığı dönemini başlatırken, partisi tarihindeki en düşük seçmen desteğine sahip. Yeni kabinenin en büyük iddiası ekonomik sorunları çözmek. Böylece AKP'deki erimeyi durdurmak istiyorlar.

Yeni dönem bakanları arasında en çok konuşulan isim Mehmet Şimşek. 2009-2015 arası Hazine ve Maliye Bakanı olan Şimşek aynı koltuğa oturtuldu.

Şimşek'in yolu

2007-2008 küresel finans krizin hemen ardından bakan yapılan Şimşek, AKP'nin kurucularından biri. Şimşek'in ilk bakanlık dönemindeki mahareti, aslında Kemal Derviş tarafından oluşturulan ve bir tür IMF programı olan tedbirleri sıkıca uygulamaktı. O dönem henüz kredi muslukları kapanmamıştı ve Şimşek, Türkiye ekonomisinin ihtiyacı olan dövizi yani sıcak parayı bulabiliyordu.

2014 sonrası ise durum değişti. Küresel kredi muslukları kapanırken, büyük kapitalist ekonomiler sıkı para politikalarıyla yönetilmeye başlandı. Küresel finans yatırımcıları, "güvenli liman" olarak gördükleri ABD ve Avrupa piyasalarına çekildi. Şimşek'in bakanlığı da bu rüzgarlar içinde bitti.

Erdoğan yönetiminin 2018'de patlak veren kur krizi sonrası ile ettiği Yeni (Çin) Modeli, daha baştan iflas ederken, birçok ekonomik gösterge kontrolden çıktı ve başkanlık rejiminin günü birlikte müdahaleleriyle devam edildi.

Dün olduğu gibi bugün de en büyük sorunları, yabancı yatırımcıların Türkiye'ye gelmekten kaçınması. Seçimlerden hemen önce dış yatırımcılar, Türkiye'den büyük oranda çekilmişti.

İlk bakanlık dönemi bittikten sonra Mehmet Şimşek, vatandaşlığı bulunan İngiltere'ye gitti. Devasa bir finans yatırım şirketinin yöneticisi oldu. Erdoğan'ın bu dönemde ondan beklediği - kimi zaman "Londra'daki tefeciler" diye adlandırılan - küresel finans sermayesini buraya çekmesi. Ne pahasına? Elbette örtülü yüksek faizler ve bol kazanç vaadiyle.

Merkez Bankası Başkanı koltuğuna oturtulacak kişinin de yine finans piyasalarından bir isim olması bekleniyor.

Ekonomist Erdoğan'ın "Yüksek faizin sonucu, yüksek enflasyondur" teorisinden vaz mı geçilecek? Muhalif gibi gözüken neoliberal iktisatçıların beklentileri mi yerine getirilecek?

Mehmet Şimşek'in ilk sözleri "rasyonaliteye dönüş" oldu. Erdoğan ve AKP'den nefret edenlerin de aralarında bulunduğu pek çok kapitalist bu sözleri alkışlarla karşıladı.

Erdoğan yönetiminin bir derdi AKP'den kopan ücretli emekçileri ve yoksulları yeniden kazanmaksa diğer derdi sözcüleri olarak öne çıktığı kapitalist sınıfa güven vermek, destek almak. Kapitalistler, her şeyi satın almaya hazır. Fakat Mehmet Şimşek üzerine yüklenen devasa sorumluluğu yerine getirebilecek mi?

Uluslararası ekonomik koşullar, Türkiye gibi yüksek riskli ülkeler için uygun değil. Yüksek enflasyonun düşmesi için gereken nedenler olmadığı gibi TL'nin değerini korumak da kolay değil. Karşımıza bir sihirbaz gibi çıkartılan Şimşek'ten beklenen "mucizenin" gerçekleşmesi zor. Yine dönüp, biz işçilerden emekçilerden almaya, kapitalistlere vermeye devam edecekler.

---

Koltuğunu koruyan iki bakan

Medipol Hastane zincirlerinin sahibi Fahrettin Koca, Sağlık Bakanlığı koltuğunda oturmaya devam ediyor. ETS Turizm'in sahibi Mehmet Nuri Ersoy da Kültür ve Turizm Bakanlığı'nı korudu. Değişmeyen tek şey, iki kapitalist!

Pandemi döneminde ölüm istatistiklerini düşük göstermesi ile tartışılan Koca, hastaneleri özel şirket yöntemleriyle çalıştırması ve sağlık emekçilerinin ücretlerini düşük tutması; özlük haklarını vermemesi ile tanınıyor. Bir dönem AKP'nin "mucize" olarak gösterdiği sağlık sistemi birçok sorunla birlikte dönemsel kilitlenme uğrarken, söyledikleri dinlemeyen sağlık çalışanları bir patron bakanla mücadele etmeye devam edecek.

---

Askeri vesayet kurumsallaşıyor

Devlet Bahçeli'nin "Türk Tipi Başkanlık" olarak adlandırdığı yeni rejimde, Genelkurmay Başkanları Milli Savunma Bakanı yapılıyor.

Bu "gelenek", 2018 seçimleri sonra Hulusi Akar'ın MSB koltuğuna oturması ile başlamıştı. Genelkurmay Başkanlığı'ndan emekli olan Akar, özel bir üniforma ile bakanlığı 5 yıl boyunca yönetmişti.

Şimdi ise görevi, Yaşar Güler'e bıraktı. İki eski genelkurmay başkanının en önemli özellikleri, Gülencilerle savaşta Erdoğan'ın yanında yer almaları, aynı zamanda TSK'nın proaktif sınır ötesi müdahalelerini yönetmeleri.

15 Temmuz darbe girişimi ile birlikte zayıf düşen orduyu, bir dizi ittifakla birlikte güçlendirerek karargâhın fikirlerini ve isteklerini iktidara taşıdılar. Suriye savaşına katılım ve Mavi Vatan adı verilen askeri doktrinin özü, güçlü bir askeri liderlikti ve Erdoğan ile ittifak kurdular.

Oysa bir zamanlar AKP, kendisini devirmek isteyen kemalist darbecilere karşı yaptığı sivilleşme düzenlemeleri ile öne çıkmıştı. Genelkurmay'ın Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanması, ordudaki atamaların ve bütçenin sivil siyasetçiler tarafından yönetilmesi vaadini sunup durdular.

Ancak Genelkurmay, başarısız darbe girişiminin bastırılmasından iki yıl sonra, 2018'de MSB'ye bağlandı ve başına Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar geçirildi. Böylece geçmişte, pek de yetkisi olmayan "sivil" bakanlar dönemi bitti. Ordu yönetimi ile Bakanlık iç içe geçti.

Erdoğan'ın, alt sınıf seçmenler ve büyüğünden küçüğüne patronlarla kurduğu ittifakın dışında bir de generallerle kurduğu ittifak var. Pekiştirildikçe pekişiyor.

Volkan Akyıldırım

Bültene kayıt ol