Nature Sustainability dergisinde yayımlanan yeni bir araştırmaya göre mevcut iklim politikaları değişmediği takdirde, 2100 yılına kadar insanlığın beşte birinden fazlası tehlikeli sıcaklıklara maruz kalacak. Raporda, ülkelerin Paris İklim Anlaşması’yla küresel ısınmayı sanayi devrimi öncesi dönemin seviyelerine kıyasla 1,5°C’nin altında tutma taahhüdüne rağmen, mevcut politikaların sürmesi durumunda yüzyılın sonuna kadar 2,7°C ısınmaya yol açacağı öngörülüyor.
Exeter Üniversitesi’nin Küresel Sistemler Enstitüsü, Yeryüzü Komisyonu ve Nanjing Üniversitesi iş birliğiyle gerçekleştirilen araştırmaya göre, günümüzde yaklaşık 60 milyon insan ortalama 29°C veya üzeri düzeylerde seyreden tehlikeli sıcaklıklara maruz kalıyor. Araştırmacılar tarafından yüzyıl sonu için öngörülen sıcaklıkların gerçekleşmesi durumunda ise dünya nüfusunun yüzde 22’si, yani yaklaşık 2 milyar kişi söz konusu tehlikeli sıcaklıklara maruz kalacak. Raporda, ısı artışının 1,5°C ile sınırlandırılması durumunda, 2,7°C’lik artışa kıyasla dünya nüfusunun yüzde 5’lik bir kesimi, yani dünya toplam nüfusunun yaklaşık altıda biri tehlikeli sıcaklık riskinden kurtarılmış olacağı öngörülüyor.
Öte yandan, küresel ısınmanın 3,6° ile 4,4° C arasında artış olasılığının söz konusu olduğu “en kötü senaryolarda,” dünya nüfusunun yarısının araştırmacıların deyimiyle “varoluşsal bir risk” altında olması söz konusu olacak. Mevcut seviyelerin üzerindeki her 0,1°C’lik artış, yaklaşık 140 milyon insanın daha tehlikeli sıcaklıklara maruz kalması anlamına geliyor. Bu durum hem sorunun boyutunu hem de karbon emisyonlarının azaltılması için kararlı bir şekilde harekete geçilmesinin önemini açık bir şekilde ortaya koyuyor.
Yoksul toplumlar daha fazla etkileniyor
Araştırmanın ortaya çıkardığı bir başka çarpıcı sonuç ise, gelecekte tehlikeli düzeylerde ısı artışına maruz kalacak insanların büyük bir kısmının yer aldığı bölgelerdeki iklim değişikliğine yol açan emisyonların, küresel düzeyde salınan emisyonların ortalamasının yaklaşık yarısı düzeyinde olması. İklim değişikliğinin en çok etkilediği ülkelerin birçoğunda dünyanın en yoksul topluluklarının yaşıyor olması, olası aşırı ısı artışları karşısında bu kesimleri çok daha kırılgan duruma iteceği ortada. Bu durum iklim krizinin adaletsizliğini gözler önüne seriyor.
Küresel Sistemler Enstitüsü Direktörü, Profesör Tim Lenton “Küresel ısınmanın maliyeti genellikle finansal terimlerle ifade ediliyor, oysa bizim çalışmamız, iklim değişikliği konusundaki acil durumla mücadele etmemenin olağanüstü insani maliyetinin altını çizmektedir,” diyor.
Çalışmanın ortaya koyduğu bazı ürkütücü gerçekler ise şunlar:
Geçtiğimiz pazartesi günü Dünya Meteoroloji Örgütü tarafından açıklanan bir başka rapor, doğal afetlere ilişkin erken uyarı sistemlerinin giderek daha etkili olması ve dolayısıyla da ölümcül sonuçların görece azalmasına rağmen, bu tür felaketlerin yol açtığı tahribatların artmaya devam ettiğini ortaya koyuyor. Raporda, 1970 ile 2021 yılları arasında iklim ve su tabanlı 12 binden fazla aşırı doğa felaketinin yaşandığı ve bu olaylarda 2 milyondan fazla insanın yaşamını yitirdiği belirtiliyor.
F. Levent Şensever