“Yeni” Türkiye’nin Oktay Ekşi’leri

02.01.2015 - 11:12
Can Irmak Özinanır
Haberi paylaş

Hazal Özvarış’ın T24 sitesinde Oktay Ekşi ile yaptığı söyleşi, Türkiye’de medya-devlet-iktidar ilişkileri konusunda çok önemli bir resim sunuyor.

Özvarış, söyleşisinde, Ekşi’ye 28 Şubat’tan Ahmet Kaya’nın linç edilmesine kadar pek çok süreçteki yazılarını ve gazete manşetlerini hatırlatıyor. Ekşi ise o zamanki davranışlarının gerekli olduğunu, devlet makamından gelen bilgiyi pek de bir filtreye tabi tutmadıklarını açıkça anlatıyor. Aslında Ekşi’nin anlattıkları, pek çoğumuzun bildiği bir hikâyenin, bir süre öncesine kadar Türkiye basınının en önemli isimlerinden biri olan bir ağızdan tekrarlanması.

Ahmet Kaya hakkında atılan “Vay Şerefsiz” manşetini, 19 Aralık’ta cezaevlerinde yapılan katliamlarda Milliyet gazetesinin “Sahte oruç, kanlı iftar” diye yazdığını, Kürtlere dönük katliamlarda köşe yazarlarından genel yayın yönetmenlerine medyanın önemli bir kısmının nasıl devletin yanına dizildiğini hatırlıyoruz. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de büyük şirketlere ait anaakım medya, her zaman iktidar blokunun aktif parçalarından birisi oldu. 2002’den beri AKP’nin giderek etki alanını büyütmesi elbette medyada da etkili oldu. Oktay Ekşi’nin de söylediği gibi bugünlerde konjonktür değişti. Yeni kavramlar, yeni köşe yazarları, yeni ittifaklar, eskinin muktedirlerinin bir kısmını da “mağdur” konumuna düşürerek medyada, ekonomide, politikada vücut buldu. Ancak isimler, kavramlar değişse de ilişkinin özü aynı.  

Algı yönetimi, paralleler, aydın vesayeti

Eski dönemin “teröristler”, “etkisiz hâle getirildi”, “bölücü”, “cam çerçeve kırıyorlar” gibi klasikleri hâlen medyada kullanılan literatürün önemli bir kısmını oluşturuyor olsalar da, şimdilerde moda terimler “algı yönetimi”, “paraleller”, “darbe girişimi”. Bu kavramlar, AKP’nin organik aydınları tarafından her yerde tekrarlanıyor, gerçekten de bir süre sonra sadece AKP’liler değil, konu üzerine yazan çizen çoğu kişi algı yönetiminden, paralellikten falan bahsetmeye başlıyor. Hükümetin bugünlerde öfkesinin temel odağı olan Gülen cemaati hükümeti, hükümet Gülen cemaatini “algı yönetimi” ile suçluyor mesela. Herkesin devlete paralel yaşadığı ve herkesin birbirine darbe yapmaya çalıştığı günlerde yaşıyoruz adeta. Bu kavramlar, “Yeni” Türkiye’nin kavramsal çerçevesini oluşturuyor. AKP’li yazarların geçmiş dönemin medyasını yerden yere vurduklarına bakmayın. Oktay Ekşilere, Ertuğrul Özköklere bakınca aynadaki akislerini görüyorlar, daha fazla bağırınca bu akisi görmekten kurtulacaklarını zannediyorlar.

Markar Esayan’ın son yazısı buna güzel bir örnek. Esayan’a göre, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la liberal yazarlar arasındaki köprüler, 2007’de Erdoğan başörtüsü sorununu çözmek üzere harekete geçince atılmış. Peki, ne yapmış da vesayet kurmuş bu yazarlar diye sorabilirsiniz. Yazı yazmışlar, akıl vermişler. Yani en dandik burjuva demokrasisinde bile bir yazarın yapması gereken en asgari şeyi yapmışlar. Erdoğan’ın, yazı yazarak kurulan bu “vesayete” direnip kazandığını anlatan Esayan, yazarları rahatsız eden ve Erdoğan’ın “direndiği” asıl meseleyi yazısının sonlarında açıklamış: “Erdoğan’ın siyasi kararlarına ortak kabul etmemesi, terbiye edilmeyi reddetmesi”.

Yok birbirinizden farkınız

Medyada köşe başını tutanlar, yayın politikalarını belirleyenler elbette iktidar bloğu içinde bir konuma sahip oluyorlar; 28 Şubat’tan cezaevi katliamlarına, Gezi’ye darbe deme yarışına girmekten Erdoğan’ın her lafını hevesle manşete taşımaya, iktidarların ekmeğine yağ süren tüm medya pratikleri bu konumdan kaynaklanıyor. Zaten yazı yazmaya vesayet adını takabilmeniz ama bir yöneticinin “siyasi kararlarına ortak kabul etmemesi”ni (yani demokrasinin en temel prensibine karşı olmasını) köşenizde büyük bir zafer diye anlatmanız başka türlü mümkün olmuyor.

Sadece Esayan değil; Yeni Şafak’ın, Star’ın, Sabah’ın, Türkiye’nin yani AKP ile organik bağa sahip gazetelerin hepsinde aynı tür yazıları görebilirsiniz. Bir yandan “algı yönetimi” terimiyle hükümeti veya cumhurbaşkanını eleştirmeyi kriminal bir eylem gibi gösterip, bir yandan kendinizi Oktay Ekşilerden farklı gibi sunamazsınız. Gazetelerinizin attığı manşetler, televizyonlarınızın yaptığı haberler aynı mantığın uzantıları. Hükümetinden,, cemaatine, Hürriyet’inden Yeni Şafak’ına, aynı sistemin birbiriyle kavgalı kardeşlerisiniz sadece. Yok birbirinizden farkınız.

Can Irmak Özinanır

[email protected]

 

Bültene kayıt ol