Seçimlerin birinci turu bitti, ikinci tur günler sonra gerçekleşecek. Egemen sınıfın sağcı ve milliyetçi partilerinin yaptığı atağa karşı, sandıktan ne çıkarsa çıksın, önümüzdeki dönem birleşik bir işçi hareketinin nasıl ayağa kaldırılacağını konuşmaya ihtiyacımız var.
Sanayi, imalat ve hizmet sektörlerinin yoğunlaştığı birçok büyük şehre baktığımızda muhalefetin başta olduğu görülüyor.
Büyük bir tarım işçisi nüfusu barındıran Kürt şehirleri, metropollerle aynı tutumu aldı.
Öte yandan bunların hepsini içinde barındıran bazı şehirlerde (özellikle depremin vurduğu illerde) iktidarın birinci olarak çıktığı görülüyor.
Sanayi bölgelerinde işçilerin oy verme eğilimlerini bulmak araştırmaların konusudur. Fakat ortaya çıkan siyasi harita, önceki seçimlerde olduğu gibi işçilerin (Yeşil Sol’a oy veren Kürt işçiler hariç) iktidar ve muhalefetteki burjuva koalisyonlar arasında bölündüğünü ortaya koyuyor. Sendikal konfedarasyonların ayrı ayrı davrandığı son 1 Mayıs mitingleri de bu durumun işaretiydi.
Farklı sınıflardan iktidar ve muhalefet seçmenleri birbirlerini suçlarken, işçi hareketini büyütmek isteyenlerin böyle bir lüksü olamaz.
Sandık kapandıktan sonra ağır yaşam koşullarının bunaltıcılığı her görüşten ve kimlikten işçinin üzerine çökecek.
Enflasyonun, yani fiyatların artış hızının düşeceğine dair bir emare yok. 2023’te bağlanan kamu toplu sözleşmelerinin ve şimdiki asgari ücret, yoksulluk sınırı diye tarif edilen asgari yaşam harcamalarının altında duruyor.
Kim kazanırsa kazansın, yapacağı ilk iş “acı reçete” ya da “reform programı” adı verilen ekonomik saldırı programını hayata geçirmek olacak. Türkiye kapitalistlerinin borçlarının faturası gibi, ekonomiyi yönetemeyen ve günlük kararlarla şirketleri ayakta tutup, zenginlere servet transferini sürdürecek olan AKP iktidarının seçim ekonomisinin bedeli de yine biz işçilerden çıkarılacak.
Sosyalist İşçi sayfalarında sık sık yaptığımız çağrı, yakıcı bir güncellik taşıyor. Farklı sendikalara, statülere bölünmüş işçiler, aralarındaki politik farklıkları bir yana bırakıp ücretleri insanca yaşam seviyesine yükseltmek için bir araya gelmeli.
Sendikal konfederasyonların yönetimlerine bakıldığında, bu iş onlardan beklenemez. Bunu sadece sendikal örgütlenmenin güçlü olduğu işyerlerinde oluşturulacak taban inisiyatifleri başarabilir. İşyeri temsilcilikleri, ortak talepleri savunarak birleştirici olabilir ve sendika yönetimlerine mücadele için baskı yapabilecek tek güç budur. Daha önce defalarca yaşandığı gibi, işyeri temsilcilikleri aracılığıyla farklı işyerlerinde mücadele eden işçilerin koordinasyonu da sağlanabilir.
Volkan Akyıldırım
(Sosyalist İşçi)