Cinsiyetçilik

26.05.2015 - 10:09
Meltem Oral
Haberi paylaş

Kadın cinayetleri ve en son Yasemin Çakal davasında gördüğümüz gibi kadınların şiddete, tecavüze karşı direndiği için cezalandırıldığı yargı süreçleri cinsiyetçiliğe ve kadına yönelik ayrımcılığa karşı mücadelenin aciliyetini gösteriyor. Bir yandan mücadeleyi örgütlerken diğer yandan cinsiyetçiliğin ne olduğunu tartışmalıyız. Sorunu çözmenin yolu kökeninin ne olduğunu anlamaktan geçiyor.

Cinsiyetçilik, erkeklerin kadınları ‘aşağı’ görmelerinden ibaret değildir. Kapitalizm bizzat cinsiyetçi fikirleri inşa eder, bunun etrafında örgütlenir ve kendi varlığını süreklileştirir. Kadınların ikinci cins olarak görüldüğü ayrımcı fikirler sistematik olarak yaygınlaştırılır. Kısaca cinsiyetçilik, tek tek erkekler değil bir sistem sorunudur.

Kapitalizmin cinsiyetçi fikirlerden çıkarını açıklayabilecek anahtar kelime ailedir. Aile, zalim dış dünya karşısında her zaman birbirini kollayan insanların dayanışması olarak görülür. Bugünkü modern aile yaşanan, toplum ve devlet içinde hakim olan bütün çelişkilerin minyatür hâlidir. Aile, kapitalist toplumun uzlaşmaz karşıtlıklarının hücresidir. Aile içinde kadın ve erkeğin arasındaki işbölümü, kadınları baskı altında tutan bir işbölümü olmasının yanı sıra, kapitalizmin sürekliliğini sağlayan ve onu güvence altına alan bir işbölümüdür. Aile kapitalizm için hem iş gücünün korunması, sermaye birikimi için ihtiyaç olan emek gücünün karşılanması hem de doğan yeni çocuklar sayesinde iş gücünün sürekliliğinin sağlanması açısından değerlidir.

İşçilerin, çalışmadıkları boş zamanlarında, emeklerinin sömürüleceği ertesi iş gününe hazırlanmaları gerekir. Kutsanan aile kurumu içerisinde kadına biçilen roller, yani cinsiyetçi ideoloji sayesinde ertesi iş gününe hazırlık yükü kapitalizmden alınır ve kadınların omzuna yüklenir. Böylece, kadının aile içindeki emeği sayesinde, sınıfın devamlılığını sağlamak için gereken ihtiyaçların giderilmesi bedavaya getirilir.

Cinsiyetçilik, heteroseksizm, kadına ve erkeğe dair ayrımcı cinsiyet rolleri aynı zamanda işçi sınıfının bölünmesini sağlar. Tıpkı ırkçılık, milliyetçilik gibi cinsiyetçilik de kapitalizme karşı işçi sınıfının birleşik bir mücadele yürütmesinin önündeki engellerden biridir.  

Cinsiyetçiliğin kökeninin sınıflı toplumlar olması, kadınların ezilmesinden kapitalizmin çıkarının olması, bu fikirlerden kurtulmak için kapitalizmin devrilmesini beklememiz gerektiği anlamına gelmiyor. Cinsiyetçi fikirler aile, medya, eğitim gibi kurumlar aracılığıyla her gün yeniden üretilir. Bu yüzden cinsiyetçiliğe karşı mücadele her günün mücadelesidir.

Meltem Oral

[email protected]

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol