Geçtiğimiz günlerde MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, “tıbbi zorunluluk dışında cinsiyet değişikliğini yasaklayan” kanun teklifi hazırladıklarını belirterek, olası, "LGBT propagandasını” engellemeyi istediklerini söyledi. Oysa Yıldız’ın sözünü ettiği “cinsiyet uyum ameliyatı” zaten mahkeme iznine, mahkeme izni de “tıbbi zorunluluk haline” bağlı.
Bebekler doğdukları esnada yanlarında kim varsa, yani anne, baba, doktor, ebe, hemşire vs., çocuğun üreme organlarına bakarak cinsiyet atarlar. Yani çocuğun penisi varsa cinsiyeti erkek, vajinası varsa kadın olarak atanır. Bu atanan cinsiyet genellikle çocuğun kendisini hissettiği cinsiyeti ile uyumludur; ancak bazı durumlarda da çocuk kendisine atanmış olan cinsiyetten memnun olmaz, erkek olarak atanan cinsiyetine rağmen kendisini kadın, kadın olarak atanmış cinsiyetine rağmen kendisini erkek olarak hisseder. Bu durumdaki kişilere trans (trans erkek / trans kadın) denir. Trans olma hali, cinsel yönelimden bağımsızdır. Yani translar da diğer insanlar gibi heteroseksüel, lezbiyen, gey, biseksüel, panseksüel, aseksüel vd. gibi çeşitli cinsel yönelimlere sahip olabilirler.
Translar, bedenlerinden memnun olabilir ya da olmayabilirler. Bedenlerinden memnun olmayan translar, hissettikleri cinsiyet ile toplum tarafından o cinsiyet için öngörülen bedensel özelliklere sahip olmak için hormon terapisi gibi çeşitli tıbbî süreçler ve operasyonlar geçirebilirler. Bu tıbbî süreçlere ve operasyonlara “cinsiyet uyum süreci / cinsiyet geçiş süreci” gibi isimler verilir. Burada bir cinsiyet değiştirme durumu söz konusu değildir; translar zaten kendilerinin hangi cinsiyetten olduklarını bilirleri, sadece dış görünüşlerini değiştirmek için yukarıda belirtilen sürece girebilirler.
Cinsiyet uyum süreci, Türk Medeni Kanunu’nun 40. maddesinde “cinsiyet değişikliği” başlığı altında düzenlenmiştir. Kanundaki adıyla, “cinsiyetini değiştirmek isteyen kimse” şahsen başvuruda bulunarak mahkemece “cinsiyet değişikliğine” izin verilmesini isteyebilir. Kanuna göre iznin verilebilmesi için; 18 yaşını doldurmuş olmak, evli olmamak, “Transseksüel” yapıda olmak ve “cinsiyet değişikliğinin” ruh sağlığı açısından zorunluluğunu, bir eğitim ve araştırma hastanesinden alınacak resmî sağlık kurulu raporu ile belgelemek gerekiyor.
Bu mevzuat hükümlerine yakından baktığımız zaman, insan onuruna ve özgürlüğüne tümüyle aykırı olduğunu tespit etmek çok da zor olmayacaktır. Her bir kişinin kendi tanımladığı cinsel yönelimi ve cinsiyet kimliği, kişiliğinin ayrılmaz bir parçası ve kendi kaderini tayin, haysiyet ve özgürlüğün en temel unsurlarından biridir. Kimse, cinsiyet kimliğinin yasal olarak tanınmasının bir koşulu olarak, tıbbî işlemlerden geçmeye veya operasyonlar yaptırmaya zorlanamaz. Oysaki şu anda Türkiye’de translar cinsiyet kimliklerini resmen kabul ettirebilmek için hormon tedavilerinden kısırlaştırma ameliyatlarına kadar uzanan bir dizi zorlamaya maruz bırakılmaktadır. Bu, insan onurunu ve kendi kaderini tayin özgürlüğünü tümüyle ihlal eden bir durumdur.
MHP’nin hazırladığı kanun teklifi, bu duruma yeni bir şey getirmiyor. Hem sanki halen her isteyen gidip “cinsiyet değiştirebilirmiş” gibi bir algı yaratmaya çalışıyor hem yaklaşan seçimlerden ötürü ekonomik krizin etkisiyle bunalan seçmenlerine bir “suçlu” işaret etmiş oluyor hem de diğer hak ve özgürlüklere yeni yasaklar getirilmesinin kapısını aralıyor. Daha güzel bir dünyada yaşamak isteyen herkesin MHP’nin yasa teklifinin reddedilmesi ve aynı içerikteki şimdiki mevzuatın kaldırılması, transların kendi kaderini tayin hakkının yasalaşması için mücadele etmesi gerekir. Aksi takdirde bir sonraki adımın örneğin kürtaj yasağı olacağına şüphe yoktur.
Trans öz örgütlenmesi olan Pembe Hayat’ın yaptığı açıklamada yer alan şu ifadelerin herkes tarafından içselleştirilmesi ve kılavuz kabul edilmesi gerekir:
“Trans ve toplumsal cinsiyet kalıplarını reddeden yaşamların kaderi; kanun tekliflerine, hükümetlerin/siyasi partilerin politikalarına, toplumu provoke edici cambazların ağzına, yandaş medyanın kalemine bağlı olamaz, olmayacak. Çünkü: “Translar eşitlenmedikçe kimse eşit değildir, kimsenin yaşamı değerli değildir!”
Atilla Dirim