Ev yanıyor ama COP27’de şenlik var

16.11.2022 - 13:05
Tuna Emren
Haberi paylaş

Mısır’da düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı COP27’de, ev yanarken salondaki koltuk takımını değiştirmeyi tartışıyorlar.

İkinci haftasına girilen COP27 müzakerelerinin ana gündemi, benzersiz iklim afetleriyle sarsılmış Somali, Pakistan, Bangladeş gibi Küresel Güney ülkelerindeki kayıp ve zararın telafi edilebilmesi için gereken fonların toplanması olacaktı. Örneğin, emisyonlardaki payı çok düşük olan Somali görülmemiş bir kuraklık yaşıyor, Pakistan geçtiğimiz yaz yaşanan sel felaketinin yol açtığı yıkımdan toparlanamıyor. İklim krizinin etkilerinden adaletsiz şekilde etkilenen Küresel Güney ülkeleri, kendilerine finansman sağlaması gereken gelişmiş ülkelerden acil yardım bekliyor. 

‘Adil geçiş’ ve ‘iklim adaleti’, tarihsel emisyonlarda çok daha büyük bir pay sahibi olan Küresel Kuzey’in gelişmiş ülkelerinin bunun bedelini ödemesini gerektiriyor ki dünyanın geri kalanı da ayakta kalabilsin. Dolayısıyla bu yılın iklim zirvesine katılan liderler ve temsilcilerin öncelikli sorumluluğu, kayıp ve zarar finansmanını işler hale getirmek.

Aslında bunun sözü 13 yıl önce gerçekleştirilen Kopenhag COP15 zirvesinde verilmiş, 2020’ye kadar bu fona 100 milyar dolar aktarılması için anlaşılmıştı. Ancak bu taahhüdü yerine getirmediler.

Şu anda gerçekleştirilmekte olan COP27’nin amacı da hem zirveye katılan tüm ülkelerin bir yandan 1,5C hedefine yönelik olarak emisyon azaltımında bulunması hem de iklim afetlerinden etkilenen ülkelere bu tazminatın ödenmesi için gereken adımların atılmasıydı. Ne var ki her iki konuda da sorumluluklarından kurtulmaya çalışıyorlar. Diğer bir deyişle, emisyonlarıyla ilgili revize edilmiş bir plan sunmadıkları gibi, sellerden ve kuraklıktan etkilenen ülkelere gönderilecek kayıp ve zarar fonları için bile yetersiz taahhütlerde bulundular, iklim borçlarını ödemeye yanaşmadılar.

Fosil yakıt lobisi COP27 şenliğinde

Dünyanın en büyük plastik üreticilerinden Coca Cola’nın sponsorluğunda ve fosil yakıt endüstrisini masum göstermeye çalışan bir halkla ilişkiler şirketinin planlama çalışmalarıyla başlayan COP27’ye 636 fosil yakıt lobicisinin katıldığı ortaya çıktı! Üstelik bunların bir kısmı fosil yakıt şirketleriyle bağlantılarını gizleme gereği bile duymayan lobiciler. Engellenmek şöyle dursun, sayılarını günden güne artırmayı da başarmışlar. Nitekim, geçtiğimiz yıl Glasgow’da gerçekleştirilen COP26’da 503 lobici bulunuyordu.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres, zirvenin açılışında “bir iklim cehennemine giden yolda” olduğumuzu söyleyip sadece iki seçeneğimiz kaldığını hatırlatmıştı; ya buna hemen çözüm sunacak ya da topluca intihar etmeyi kabullenmiş olacağız. 

COP27’den sadece birkaç gün önce yayımlanan BM Emisyon Açığı raporu, mevcut azaltım taahhütleriyle gideceğimiz yerin bu iklim cehennemi olduğunu şüpheye yer bırakmayacak verilerle gösterdi, küresel ısınmayı 2100 yılına kadar en iyi ihtimalle 2,5 derece ile sınırlandırabileceğimizi duyurdu.

Ve gerçek buyken, ısınmayı durduracak acil önlemleri konuşmak yerine işe yarar hiçbir şey yapmıyor, hâlâ fosil yakıt endüstrisine kulak veriyorlar. 

Bu, ev yanarken salondaki koltuk takımını yenileme tartışması yapmaya benziyor. 

Ev yanıyor… Durumun aciliyeti tartışmaya açık değil. Ve yangını, alevlerin üzerine su yerine benzin atarak söndürmeye çalışmazsınız.

Bu krizin çözümünü kâra odaklı bir sistemden beklersek elde edebileceğimiz şey tam olarak budur: Krizi halen büyütmekte olan şirketlerin, ceplerini nasıl daha fazla doldurabileceklerini planlamak için buluştukları düzmece bir iklim zirvesine tanıklık ediyoruz.

Bu zirve, binlerce iklim aktivistinin çevre katliamlarını protesto ettikleri için tutuklandığı bir diktatörlükte gerçekleştiriliyor. Çünkü Mısır gibi baskıcı bir rejimde düzenlenmesi, bunun nasıl bir düzmece olduğunu ortaya serecek sivil toplumun, iklim aktivistlerinin COP27’den uzak tutulmasının en garantili yoluydu.

Karbon milyarderleri

İklim krizinin sorumluları biz değiliz. 

Dünyanın her yerinde hayat pahalılığına karşı mücadele veren işçiler değil bunun sorumlusu. Hepimizi içine ittikleri krizleri yaratan, hatta gün geçtikçe büyütenler sorumluluğu üzerlerinden atmaya, faturasını bizlere kesmeye çalışıyor. 

İşte gerçek: Küresel nüfusun en yoksul dilimi, yani yarısı her zaman 1,5C hedefiyle uyumlu ölçekte emisyon üretti. 

Oxfam’ın yeni raporu “Karbon Milyarderleri”nin açığa serdiği üzere; en zengin yüzde 1’lik dilim bu seviyeyi 30 kat aşıyor. Bizimle eşitlenmeleri için yüzde 97 oranında emisyon kesintisi yapmaları gerek. 

Tüm dünya Ukrayna’nın işgaliyle birlikte yeni bir enerji krizine sürüklendiğinde bunun faturası bile geçinmekte zorlanan insanlara kesildi. Milyonlarca kişi elektrik ve ısınma faturalarını ödemekte zorlanırken petrol ve gaz şirketlerinin Ukrayna savaşının başlangıcından bu yana AB liderleriyle el ele yürüdükleri, iklim krizinin çözümü için siyasi arenada atılacak tüm adımları engellemeye çalıştıkları ortaya çıktı. 

AB'nin karar alma süreçlerinde baskın bir rol oynayıp gaza dayalı projelerini hayata geçirmeye çalıştılar, 2022’nin Eylül ayına kadar geçen 8 aylık süreçte 78 milyar avro kâr açıklayabilecek kadar muazzam bir vurgun yaptılar.

‘Harekete geçecekseniz geçin, yoksa biz duruma el koyacağız’

İklim aktivisti ilköğretim öğrencisi Ali Karakoç, COP27’nin dünyanın her yerinde protesto edildiği 12 Kasım küresel eylem gününde İstanbul’daki eylemde yaptığı konuşmada şöyle diyordu: 

“Son iki yılda benim gibi çocukluğunu yaşaması gereken tüm yaşıtlarım iklim felaketlerini izliyoruz. Orman yangınlarıyla sel felaketleri aynı anda yaşanıyor. Karadeniz’de seller, Akdeniz ve Ege’de orman yangınları… ağaçlar, hayvanlar, insanlar mahvoluyor.”

“Bangladeş’te 50 dereceye yaklaşan sıcaklar, Pakistan’da önce aşırı sıcaklar, ardından 30 milyon kişiyi yerinden eden, 1500 kişinin ölmesine neden olan, benim yaşıtlarımın kaybolmasına neden olan seller hepimizi üzüyor.”

“Gezegeni en çok kirleten zengin ülkelerin şirketlerinin bedelini gezegeni en az kirleten fakir ülkelerin halkları ödüyor.”

“Mısır’da toplanan iklim zirvesindeki liderlere, harekete geçecekseniz geçin, yoksa biz duruma el koymak zorunda kalacağız diyerek hatırlatmada bulunmak istiyorum.”

Tuna Emren

(Sosyalist İşçi)

 

Bültene kayıt ol