Kılıçdaroğlu’nun gündeme getirdiği başörtüsü tartışmasının iki yanı var: Birisi, iktidar blokunun yaşadığı panik. Diğeri ise sol ve “daha da” sol muhalefetin yaşadığı kafa karışıklığı.
Öncelikle, Kılıçdaroğlu, sadece başörtüsünü değil, kadın özgürlüğünü gündeme getirdi. Kılıçdaroğlu, attığı adımın dinamiklerini kavrayanlar açısından açıklamak zorunda olmadığı bir şeyi tane tane anlatmaya zorlandı ve “Bir yarayı kesin olarak kapatmak için yaptım. Teklif sadece başörtüsüyle de ilgili değil… Biz kadının kılık-kıyafetinin siyasetin konusu olmaktan, üzerinde siyaset yapılan alan olmaktan çıkarılmasını istiyoruz. Siyasi olarak istismar edilmesini istemiyoruz," dedi.
Gerçekten de CHP’nin önergesine ve resmi gerekçelerine bakan birisi hurafelerle uğraşmaz ve atılan adımın özünü kavrayabilirdi.
CHP’nin sunduğu teklif maddesi şöyle: “MADDE 1- Kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile üst kuruluşlarına bağlı olarak bir mesleği icra eden kadınlar, yürüttükleri mesleğin icrası kapsamında giyilmesi gerekli cübbe, önlük, üniforma vb. dışında kıyafet giymek ya da giymemek gibi temel hak ve özgürlükleri ihlal edecek biçimde herhangi bir zorlamaya tabi tutulamaz.”
Burada, “giymek ya da giymemek gibi temel hak ve özgürlükleri ihlal edecek biçimde herhangi bir zorlamaya tabi tutulamaz” diyor.
Kaldı ki, bugün halkın ezici çoğunluğunun zihninde çözülmüş de olsa bir sorun alanını yasal açıdan geri dönüşü olmayacak şekilde ele almanın demokratik bir adım olduğunu görmek lazım. Metropoll araştırmasına göre, bugün “toplumun yaşamları ile ilgili giderek endişeleri artan kesimi kamumun en uç kesimine kadar yerleşen dindar ve başörtülüler değil modern, seküler ve modern muhafazakar fertleridir. Ve bu endişe giderek artmaktadır.” Ama aynı şirket, geçen sene de “Seçmenin üçte biri, AKP'lilerin %71'i CHP+İYİ Parti iktidara gelirse 'dindarlar baskı görür' diyor” sonucuna varmıştı.
Kılıçdaroğlu’nun önerisi her iki sonuç arasında bir köprü vazifesi de görüyor.
Yetmez ama…
Kılıçdaroğlu’na birçok eleştiri getirebiliriz helalleşme bağlamında başörtüsü konusunda adım atarken, örneğin Kürt sorununda kaplumbağa hızıyla hareket etmesi, 6’lı Masa içinde HDP’den daha az oy almasına rağmen korucu başlarının sözcülüğünü yapanların basıncının ana muhalefetin sınırlarını belirlemesi gibi konular ortada duruyor.
Başörtüsü konusunu da içeren somut adım önerisi, örneğin anadilde eğitim gibi alanlarda somut adımların atılması önerisiyle el ele gidebilir.
İktidar köşeye sıkışırken
Başörtüsü sorunu olarak ele alınan mesele, elbette Türkiye’de özellikle İstanbul Sözleşmesi’nden çıkarak kadın haklarında ne kadar geri adımlar atabileceğini gösteren iktidarın gözünü net bir şekilde diktiği kadın özgürlüğünün şiddetle kısıtlandığı dönemde gündeme geldi bir kez daha. Bu, “Şimdi Kılıçdaroğlu bunu da nereden çıkarttı” serzenişlerine neden oldu. Oysa bu adım ne İstanbul Sözleşmesi için mücadele etmeyi zorlaştırıyor, ne kadın özgürlüğünün baskı altına alınmasına karşı mücadeleyi bulandırıyor. Tersine, kullanmasını bilen açısından çok önemli bir demokratik hamle bu.
İktidar bloku sadece geçmişte başörtüsü özgürlüğünün karşısında kimin durduğunu tartışmaya çalışıyor. Oysa bugün tüm özgürlükler dahil kadınların özgürlüğünü adım adım kısıtlayan da mevcut iktidar blokudur.
Başörtüsünü tartışırken gündeme getirdikleri yeni düzenlemelere bakınca, başörtüsü özgürlüğünü de başörtüsü takmasına rağmen coplanan kadınların haklarını da başörtülü olmayan kadınların özgürlük mücadelesini de aynı anda savunanlara karşı aşırı sağcı iktidar blokunun sıkışmış olduğu teşhir oluyor.
Erdoğan-Bahçeli iktidarının aklına ilk gelen, “başörtüsünü anayasaya dahil edelim ama yetmez, aileyi de koruyan bir düzenleme yapalım” demek oldu.
---
Başörtüsü tartışmasının Türkiye’de gündeme gelmesi, İran’da kadınların başını çektiği ve bir dip dalgası halini alan isyanlarla aynı zamana rastladı.
İran’da başörtüsünü atan kadınların özgürlük mücadelesi, giderek, tüm düzeylerde hem kadınlar hem de toplumun tüm ezilenlerinin özgürlük mücadelesi halini alarak sürüyor. Bunu, Türkiye’de bazı ulusalcılar, “İran bize doğru koşarken biz neden şimdi geriye doğru gidip başörtüsünü gündeme getiriyoruz” tartışması için kullandı.
İran’da kadınlar başlarını örtüp örtmeyeceklerine kimsenin karışmasını istemiyorlar. İran’da zorla başının örtülmesine karşı özgürlüğünü savunmakla Türkiye’de bir dönem kamusal alanda zorla başının açtırılmasına karşı olmak bir ve aynı özgürlük talebinin veçheleridir.
Başörtüsünü zorunlu kılanlara karşı mücadele başını açma mücadelesi değil, başörtüsünü yasaklayanlara karşı mücadele de başını örtme mücadelesi değil: Özgürlük mücadelesi.
Bir diğer itiraz da şöyle; asıl sorunumuz açlık, ev kiraları ve ekonomik krizken nereden çıktı bu başörtüsü tartışması.
Yıllar önce demokrasi alanındaki bir dizi tartışma “Ayşe teyzenin umurunda mı?” diyerek ele alınırdı. Bununla, işçilerin emekçilerin kendi asli sorunları varken böyle kimlik ve demokrasi alanına ait olan sorunların sınıfsal odağı kaydırdığını kastediyorlardı. Oysa işçi sınıfı açısından ekonomik mücadeleyle politik mücadele arasında bir Çin seddi olmadığı gibi, genel demokratik taleplerin kazanılması, ekonomik mücadelenin içinde mayalanacağı zeminlerin güçlenmesi anlamına gelir.
Bu yüzden hem özgürlükleri hem de ekonomik haklarımızı aynı anda savunuyoruz.
---
AKP yöneticileri, her zamanki gibi, bir özgürlüğü savunup durduğu yerde duramıyor. Özgürlük ima eden bir adımın yanına mutlaka özgürlüğü kısıtlayan bir öneri ekliyorlar.
Erdoğan’ın son kabine toplantısı ardından yaptığı konuşmasında Ailenin koruması, LGBTİ+’lara ve kadınlara yönelik baskıların bir parçası (boşanmanın zorlaştırılması, nafaka, kadın ve erkek iki cins vurgusu). Bunun kadınların bir dönem özgürlük direnişinin simgesi olan başörtüsü özgürlüğünün yasal garanti altına alınmasıyla hiçbir ilgisi yok. Bu, Kılıçdaroğlu’nun önerisi karşısında şaşkınlık yaşayan iktidarın, elindeki sağcı aile savunusu kartını ortaya sürerek tartışmayı bulandırma girişimi.
Kadın özgürlüğüyle, kadınların ve cinsel yönelimlerin baskı altına alınması anlamına gelen AKP-MHP’nin aile kutsaması torba yasa tarzında ele alınmaya çalışıyor. Böylece torba yasayla başörtüsü özgürlüğü yasal güvence altına alınırken LGBTİ+ ve kadınların hakları aile savunusu ve genel ahlak kuralları propagandası altında yok edilecek.
Bir özgürlüğü savunuyormuş gibi yapıp başka özgürlükleri kısıtlamalarına izin vermeyeceğiz.
Şenol Karakaş
(Sosyalist İşçi)