Sterlin, Kwasi Kwarteng'in ellerinde çöktü

30.09.2022 - 12:27
Alex Callinicos
Haberi paylaş

Piyasalar Liz Truss ve Kwasi Kwarteng'in aleyhine işliyor ki bu da Muhafazakarların başına büyük dert açacak.

Liz Truss ve Kwasi Kwarteng'in felaket getirecek “mali planları”nı bozguna uğratan eleştiri tufanı içindeki en ağır sözlerden biri ABD eski Hazine Bakanı Lawrence Summers'tan geldi; “Bence İngiltere kendisini gelişmekte olan bir pazar gibi gösterirken düşüşe geçen bir pazara dönüştü.”

Summers, sterlinin çöküşünden bahsediyordu; pazartesi günü ABD doları karşısında tüm zamanların en düşük seviyesine geriledi. Bu, finans piyasalarının yeni Muhafazakar hükümete yönelik çok ciddi bir güvensizlik oyu verdiği anlamına geliyor.

Eleştirmenler buna “gelişen piyasa” krizi derken, 1990'ların başındaki Meksika'dan günümüz Türkiye'sine kadar Küresel Güney'in tüm büyük ekonomilerinin başına gelip duran şeye atıfta bulunuyorlar.

Aşırı dış borçlanmayla – ve çoğunlukla dolar üzerinden– beslenen ekonomiler bir süreliğine canlanır. Ancak sürecin devamında o ülkenin para birimi döviz karşısında çöker, bu durum dış borçların geri ödenmesini zorlaştırır ve krizi daha da büyütür.

Şimdi bu kriz, ABD Merkez Bankası’nın (Fed) enflasyonu düşürmek için faiz oranlarını hızla yükseltme tutumu yüzünden küresel ölçekli bir yayılım gösteriyor. Doların hızlı yükselişinin sebebi budur. Dahası, bu tutum, diğer merkez bankalarını da aynı şeyi yapmaya itti. Financial Times gazetesinin belirttiği gibi, “bir 'ters kur savaşı' başladı” ki bir türlü durdurulamıyor. Anlamı şudur; dünyanın her yerinde para politikasını yürütmekle görevli organlar, geleneksel çeyrek puan artışlarını 50, 75 ve 100 puanlık hamlelerle değiştirmeye başladı.

"Faiz artışları o kadar agresif hale geldi ki, Dünya Bankası geçen hafta, küresel ekonominin, dünyanın en yoksul ülkelerini çöküşe götürebilecek yıkıcı bir durgunluğa erişme riskiyle karşı karşıya olduğu konusunda uyarıda bulundu."

Birçok ürün dolar üzerinden fiyatlandırıldığı için, Fed'in bu kararları, enflasyonu fiilen her yere yaymak anlamına geliyor. Borçlular iyice artmış olan dolar kuru üzerinden daha yüksek faiz ödemeleri yapmak zorunda kaldıkça borç yükü de artıyor.

İngiltere de tıpkı dünyanın geri kalanında olduğu gibi, devasa bir ödemeler dengesi açığı verdi – 2022'nin başında 51,7 milyar sterline ulaştı ki bu da milli gelirin yüzde 8,3'üdür. Gıda ve sanayi malları ithalatını karşılayabilmek, İngiltere Bankası eski başkanı Mark Carney'nin “yabancıların nezaketi” dediği şeye bağlıdır. Yani, yurt dışından sürekli bir sermaye girişi olmalıdır ki altından kalkılabilsin.

Brexit, İngiltere'nin en önemli ticaret ortağı olan Avrupa Birliği ile ilişkisini altüst etmişti. İthal doğal gaza olan bağımlılığı da onu, Avrupa'da enflasyonu yükselten enerji krizine karşı daha savunmasız hale getirdi.

Truss ve Kwarteng'in başı büyük dertte, çünkü geçtiğimiz hafta, hane halkını ve şirketleri bu krizden korumak adına devlet borçlanmasını artırmayı düşündüklerini açıkladılar.

Zenginleri hedef alan 45 milyar sterlin değerindeki vergi indirimlerinin, büyüme oranını kriz öncesi yıla kıyasla yüzde 2,5'e çıkarabileceği ihtimali üzerinden bir kumar oynuyorlar. Margaret Thatcher'ın yöntemlerine başvuruyor olmalarına rağmen, aslında yaptıkları, onun yüce müttefiki Ronald Reagan'ın 1980'ler ABD'sinde yürüttüğü politikaları andırıyor.

Gelgelelim, [ABD’den farklı olarak] İngiltere dünyanın temel rezerv para birimine hakim ülke konumunda değil. Ve piyasalar da Truss ve Kwarteng aleyhine çalışıyor ki bunun bir nedeni, hükümetin bu fazladan borçlanmayı çok daha yüksek bir faiz ödemesiyle gerçekleştirecek olmasıdır.

Muhafazakarlar da şimdi, acımasız küresel para piyasalarındaki bu sıkışmanın içine çekilmiş oldu. İngiltere Merkez Bankası, hükümetin enflasyonu yükseltebilecek politikalarını, faiz oranlarının planlandığından fazla artırılması yoluyla dengelenebileceğini ima eden bir açıklamada bulunmuştu ama bunu henüz yapmadıkları gibi, geçtiğimiz hafta yüzde 0,5'lik bir artışla sınırladılar.

Londra’daki en büyük oyunculardan biri durumunda olan Deutsche Bank, Para Politikası Kurulu üyelerine, faiz oranlarını daha da artırmak ve (Times gazetesinin ekonomi editörünün sözleriyle) “ne gerekiyorsa yapmaya istekli olduklarını gösterecek güçlü bir sinyal” iletebilmek amacıyla olağanüstü toplantı çağrısında bulundu.

Yine bir Deutsche ekonomistinin sözleriyle ifade edecek olursak; “Piyasalar, Birleşik Krallık'ın mevcut reel faiz ve döviz kuru yapılanmasındaki dış açıklarını finanse edemeyecek hale geldiklerine dair güçlü sinyaller veriyor” diyor.

İşe bakın ki, Truss ve Kwarteng'in ilahlaştırdıkları o piyasalar şimdi kendi hükümetlerinin sonunu getirecek gibi görünüyor.

Alex Callinicos

 

Socialist Worker’dan çeviren Tuna Emren

Bültene kayıt ol