Küresel ekonomik kriz ve gıda krizinin başlattığı isyan dalgası

20.07.2022 - 14:34
Alex Callinicos
Haberi paylaş

Egemen sınıf, giderek artan gıda fiyatlarının sistem karşıtı bir isyana yol açmasından endişe duyuyor.

İngiltere’de yaşanan sıcak hava dalgası ve Avrupa'nın güneyindeki orman yangınları, kapitalist çöküşün şafağına tanıklık etmeye başladığımızı gösterdi.

Bir ekonomik sistemin hayatta kalabilmesi için öncelikle üretimin insani ve maddi unsurları ile bunları birbirine bağlayan ekonomik ilişkileri yeniden üretebilmesi beklenir. Hayat pahalılığı krizi, bu çöküşün bir diğer işaretidir. Bilhassa da isyanı doğrudan beslediği için, çok daha büyük bir risk doğuruyor.

ABD'nin yatırım yönetimi devlerinden Blackrock'un patronu Larry Fink, gıda krizine dikkat çekerken şöyle diyordu; “Benzin fiyatları hakkında konuşup duruyoruz çünkü Amerikalıların yaşamına yansıyan kısmı budur, ancak daha da büyük bir sorun var: Gıda.”

“Ukrayna'daki ekilebilir arazilerde korkunç bir yıkım yaşandı. Küresel ölçekte gübre maliyeti neredeyse yüzde 100 artış gösterdi ve bu ek maliyet yüzünden tarımda kullanılan gübre miktarını azaltmak zorunda kaldık.”

Bu yıl yüzde 20 arttığı söylenen gıda fiyatlarının, pek çok insanın hayatta kalma sınırında yaşamaya itildiği Küresel Güney'deki etkileri çok daha yıkıcı oluyor elbette – ki bunun, yüz milyonlarca insanı yoksulluğa sürüklemiş olan pandeminin hemen arkasından yaşandığı da unutulmamalıdır.

Bu benzersiz ekonomik ve sosyal çalkantı, mevcut rejimlerin bekasını tehdit etmeye başladı. İlk hesaplaşma Sri Lanka’dan geldi. 2000'lerin ortalarından bu yana ülkeyi zorbalıkla yönetmiş olan, Tamil ayrılıkçı hareketini zalimce ezen Rajapaksa kardeşler iktidardan düşürüldü.

Rajapaksaların ekonomiyi yönetme çabaları, çok yanlış tasarlanmış bir vergi indirimi de dahil olmak üzere birçok başarısızlıkla sonuçlanmış ve pandemi sürecinde her şey altüst olmuştu ki yakıt ve gıda fiyatlarındaki yükseliş de bunlara eklenince gerçek bir çöküş yaşandı. B. Skanthakumar'a göre, “Önce 28 Nisan'daki bir günlük grevin, ardından 6 Mayıs'ta yaşanan, 1980'lerden bu yana gerçekleşen ilk büyük genel grevin olağanüstü başarısı, iş durdurmanın tüm ülkeye yayılmasıyla sonuçlandı” ve bu kitlesel isyan dalgası giderek büyüyüp güçlendi.

"Siyasi iktidar; idari, sağlık, ulaşım ve posta hizmetlerinde çalışan kamu işçilerinin de kitlesel eylemlere katılmasıyla büsbütün sarsıldı."

“Küçük işletme sahipleri ve işçilerinin yanı sıra köylüler, çiftçiler, balıkçılar ve serbest üretim bölgelerinde çalışmakta olan kadınlar da direnişteydi.”

"Devlet yönetimi için, işçi sınıfının ticari faaliyeti felce uğratma ve gidişatı değiştirme gücü, cumhurbaşkanlığı binasının önünde sürdürülmekte olan işgal protestolarından çok daha büyük ve doğrudan bir tehdit unsuruna dönüştü."

Rajapaksa kardeşlerin ilki başbakanlık görevinden hemen istifa etmek zorunda kaldı. Ve diğeri de başkanlık sarayının, isyan eden halk tarafından işgal edilmesi sonucunda cumhurbaşkanlığından istifa edecek ama bunun da öncesinde Maldivler'e, ardından da Singapur'a kaçmak zorunda kalacaktı. Dahası, Küresel Güney'deki diğer pek çok yönetim de şu sıralar benzer bir tehditle karşı karşıyadır.

Bu arada Financial Times gazetesi de "küresel ekonomiyi iyice hırpalayan bir dizi ekonomik şokun varlıklı ülkelerde bile büyük zorluklara yol açacağı" konusundaki endişeleri gündeme taşıdı; “Dünya nüfusunun ağırlıklı bölümünü temsil eden yoksul ve gelişmekte olan ekonomilerin pek çoğunda yaşanabileceği tahmin edilen gelişmelerse daha da büyük bir endişe kaynağı. Ekonomik baskılar siyasi istikrarsızlığın büyümesine yol açıyor – ve işte bugün gelinen nokta da budur; etkileri her yere yayıldı.”

Fordham Global Foresight'ın jeopolitik stratejiler uzmanı Tina Fordham, “Sri Lanka, tıpkı maden ocağındaki kanarya gibi, büyük bir tehlikenin habercisidir” diyor.

Sorun sadece ithal gıda maliyetlerinin artmış olmasından ibaret değil; varlıklı “yükselen piyasa ekonomilerini” temsil eden siyasi yönetimler ve şirketler de bu sırada gıda arzını garantilemek için dünya genelindeki verimli tarım arazilerini ele geçirmenin peşine düştü.

Projelerine en uygun ülkelerse Avustralya, Brezilya ve Rusya. Ancak Sudan, Mozambik, Kongo ve Fildişi Sahili gibi yoksul Afrika ülkelerine de yöneldiler. Verimli arazileri bu şekilde gasp etmeye çalışmaları, bahsi geçen ülkelerden öfkeli muhalif seslerin yükselmesine neden oldu. Gıda her geçen gün daha pahalı ve kıt hale geldikçe bu durum giderek daha vahim bir hal alacaktır.

Açıkta ortadadır ki neoliberal dönemi geride bırakırken, öncesinde şahit olmadığımız şiddetli bir sınıf mücadelesi evresine de girmiş bulunduk.

İşçi sınıfının 1980'lerdeki büyük yenilgileri, bu mücadeleyi patronların lehine çevirip, bitmek bilmeyen “reformları” ile işçilerin canını çıkarmalarına fırsat tanımıştı. Fakat şimdi aç çocuklarını nasıl doyuracaklarını düşünen işçi sınıfı buna karşılık vermeye başlıyor.

Sri Lanka'nın bizlere göstermiş olduğu gibi; işçiler sokak hareketi, işgaller ve isyanlar gibi pek çok yöntemin beraberinde, en büyük güçlerini harekete geçirip grevleri de gündeme taşımaya başlayacak.

Alex Callinicos

 

Socialist Worker'dan Tuna Emren çevirdi

Bültene kayıt ol