2021 kadınlar için yine eylemlerle ve cinsiyetçiliğe karşı mücadeleyle dolu bir yıl oldu. Avrupa’dan Afrika’ya, Asya’dan Güney Amerika’ya tüm dünyada kadınlar hakları için mücadelelerini sürdürdü. Hükümetler cinsiyetçi politikalar üretirken, otoriter baskılar artarken bu eylemler, bu baskılara, cinsiyetçiliğe, şiddete karşı kadınların sesi oldu. Sahip oldukları güce rağmen kadına yönelik şiddeti önlemeyen, şüpheli kadın ölümlerini araştırmayan, kadınların güvenliğini sağlamayan devletlere karşı kadınlar kimi zaman sokaklarda kimi zaman sosyal medyada kendi seslerini kendileri duyurmayı başardı.
Dünyada kürtaj hakkı mücadelesi
Teksas
Kürtaj hakkı dünyanın pek çok yerinde, kimi zaman yasal yollarla kimi zaman yasal olmayan yollarla engellenmeye çalışılıyor. Bu yıl hem Teksas’ta hem Polonya’da hem de Güney Amerika’nın pek çok yerinde kürtaj hakkı için büyük mücadeleler verildi.
Mayıs ayında Teksas’ta kürtaja erişimi 6 haftayla sınırlandıran yasa tasarısı, hükümet binasında bir araya gelen yüzlerce kadın tarafından protesto edildi. Kadın hakları aktivistleri, bu yasa tasarısının uzun zamandır Teksas’ta gündeme gelen en aşırı yasa olduğunu söyleyerek bu yeni kısıtlamaya karşı mücadele çağrısı yaptı. Tüm bu çağrılara rağmen eylül ayında yasa yürürlüğe girdi.
Ekim ayında ABD’nin pek çok yerinde binlerce kadın Teksas’ın 6 haftadan sonra kürtajı yasaklayan yasa tasarısına karşı protestolara katıldı. Yargıtay önünde toplanan kadınlar, kürtaj hakkının ellerinden alınmasına karşı tepkilerini sloganlarla gösterdi. Eylemde “Benim aklım, benim bedenim, benim kararım”, “Sağlık ve hayat için yasal kürtaj” gibi pankartlar taşındı.
ABD genelinde yaklaşık 600 yürüyüş düzenlendi. 2 Ekim günü 120 binin üzerinde kişinin kürtaj hakkı için eylemlere katıldığı düşünülüyor.
Polonya
Polonya’da zaten sınırlı olan kürtaj yasası için gündeme getirilen yeni kısıtlamalar 2020 Eylül ayından itibaren pek çok kadın eylemine sebep olmuştu. Bu yılın başında da bu eylemler devam etti. Kürtaja yalnızca tecavüz, ensest ve annenin hayatının tehlikede olduğu durumlarda izin veren yasa, Polonya’da son yıllardaki en geniş eylemleri beraberinde getirdi. Eylemler sadece kürtaj hakkıyla sınırlanmadığı gibi cinsiyetçilik, LGBTİ+fobi ve otoriter baskılara yönelik daha geniş talepleri bir araya getiren bir hareket halini aldı.
Kasım ayında ise bir kadının yasal kürtaja erişimi olmadığı için hayatını kaybetmesiyle binlerce kişi yeni kürtaj yasasını protesto eden eyleme katıldı ve “Bir kişi daha eksilmeyeceğiz!” dedi.
Güney Amerika
28 Eylül Uluslararası Güvenli Kürtaj Gününde Meksika, Peru, Salvador, Şili, Kolombiya gibi pek çok ülkede kadınlar, kürtaj hakkının simgesi olan yeşil fularlarla sokağa çıktı. Eylemde “Yasal kürtaj şimdi!” “Karar verme hakkı” gibi pankartlar taşındı.
Eylemlerin gerçekleştiği ülkelerin çoğunda kürtaj hala yasal değil. Latin Amerika’da Küba, Arjantin ve Meksika’nın bazı bölgeleri dışında kürtaj hemen hemen her yerde yasak. Yalnızca annenin hayatının tehlikede olduğu durumlarda, tecavüz vakalarında ve fetüsün yaşama şansı olmadığı durumlarda gerçekleştirilebiliyor. Salvador, Haiti, Dominik Cumhuriyeti ve Nikaragua’da ise tamamen yasak. Salvador’da kürtaja 8 yıl hapse varan ciddi cezalar mevcut.
Yalnız Latin Amerika’da değil; Türkiye dahil dünyanın pek çok yerinde kadınlar güvenli ve erişilebilir kürtaj hakkından mahrum kalıyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, dünyada her yıl tüm gebeliklerin yarısını (121 milyon) istenmeyen gebelikler oluşturuyor. Kürtaj hakkına erişimin olmadığı ülkelerde kadınlar güvensiz yollara başvurarak hayatlarını riske atmak zorunda kalıyorlar.
Afganistanlı kadınların Taliban’a karşı mücadelesi
Afganistan’da Taliban’ın yönetimi ele geçirmesinin ardından pek çok kadın geleceğinden endişe duymaya başladı. Taliban Sözcüsü Suheyl Şahin, başörtüsü giyilmesi şartıyla kadınların çalışma ve eğitim haklarının devam edeceğini söyledi. Kimi yöneticiler ve uluslararası örgütler bu vaatleri “umut verici” ya da “endişe verici” bulmakla yetinirken kadınlar, Taliban’ın 1996-2001 yıllarındaki yönetiminde yaşadıklarını hiç unutmadı ve Taliban’a karşı en başından beri hayatlarını tehlikeye atarak sokaklarda haklarından vazgeçmeyeceklerini haykırmaya başladı.
Banka çalışanı kadınların iş yerlerinden çıkarılarak işlerine son verildiğinin söylenmesi ve kız çocuklarının okullara alınmaması, eğitim ve çalışma hakkı için gerçekleştirilen kadın eylemlerini beraberinde getirdi. Taliban eylemleri yasakları ve bu eylemlere katılan kadınlara ve eylemi kaydetmek isteyen gazetecilere şiddet uyguladı.
7 Eylül’de Taliban, Kadın Bakanlığı binasını 'İyiliğe Davet ve Kötülükten Sakındırma Bakanlığı'na dönüştürdüğünü ilan etti. 8 Eylül’de kadınlar özgürlükleri için Kabil sokaklarındaydı. Eylemciler eşit haklar talep ederken Taliban’ın kadınları politikadan ve çalışma hayatından dışlamasına yönelik tepkilerini gösterdi.
Ekim ayında kadınların Taliban’a karşı mücadelesi eylem yasaklarına rağmen devam etti. Kadınların eğitim ve çalışma haklarına saldırıldığından beri Kabil’de bu eylemler sürekli hale geldi. Taliban eylemlerin çoğunu yasakladığı gibi gerçekleşen eylemlere şiddetle karşılık verdi ve hem eylemci kadınlar hem eylemleri kaydeden gazetecileri şiddet, gözaltı ve işkenceyle susturmaya çalıştı. Tüm bu baskılara rağmen kadınlar 26 Ekim’de kız öğrencilerine uygulanan okul yasağı için yine sokaklardaydı. Kadınların “Neden dünya sessizce ölüşümüzü seyrediyor?” diye isyan ettiği eylemde uluslararası topluluğun, insan hakları topluluklarının ve Birleşmiş Milletler’in Taliban’a karşı eylemsizliği protesto edildi.
Taliban’ın baskılarına, yasaklarına, şiddetine rağmen kadınlar haklarını geri almak için mücadele etmeye, kimi zaman sosyal medyada, kimi zaman isimlerini gizleyerek gerçekleştirdikleri paylaşımlarında kimi zaman sokaklarda seslerini duyurmaya devam ediyor.
İstanbul Sözleşmesi için mücadele
20 Mart’ta İstanbul Sözleşmesinin Cumhurbaşkanı kararıyla feshedilmesi büyük bir tepkiye sebep oldu. 20 Mart’tan itibaren pek çok şehirde eylemlerine devam eden kadın ve LGBTİ+lar haftalarca İstanbul Sözleşmesini savunmak için nöbetlere devam ettiler.
Haziran ayında 88 kadın örgütünün imzası ile düzenlenen “İstanbul Sözleşmesi’nden Vazgeçmiyoruz-Büyük Kadın Mitingi” gerçekleşti. Pek çok şehirde kadınlar ve LGBTİ+lar Sözleşmeden çekilme kararını protesto etti.
Bir başka büyük eylem de 1 Temmuz’da pek çok şehirde gerçekleşti. Eylemlere binlerce kadın ve LGBTİ+ katıldı. İstanbul’da eylemciler polis barikatını aşarak Karaköy'e yürüyüşlerini gerçekleştirdi ve İstanbul Sözleşmesi'nden vazgeçmediklerini bir kez daha duyurdu.
Kadın cinayetleri, hane içi şiddet, çocuğa yönelik şiddet ve istismar, LGBTİ+lara yönelik ayrımcılık tüm hızıyla devam ederken Sözleşme'den çıkılması büyük bir öfke yarattı. Bu öfke her kadın cinayeti, istismar, cinsel saldırı, şiddet haberinde daha da büyüyor. Her geçen gün kadınlar öldürülmeye devam ederken iktidar kadınların asıl güvencesi olan İstanbul Sözleşmesi'nin aileyi tehlikeye attığını iddia ederek, kararından gururla bahsetmeye devam ediyor.
Kadın cinayetleri dünyanın dört bir yanında devam ederken hem kadın cinayetleri hem iktidarın kadınların hayatlarını hiçe sayan uygulamaları da protesto edilmeye devam ediyor.
Kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddete karşı mücadele
Arjantin’de şubat ayında 18 yaşındaki bir kadının öldürülmesinin ardından binlerce kadın Buenos Aires sokaklarında döküldü. Kadınlar bu cinayeti, hükumetin kadınları korumaktaki yetersizliğini gözler önüne seren bir vaka olarak değerlendirdi.
Arjantin Yüksek Mahkemesinin önünde toplanan kadınlar, kadın cinayetlerine karşı harekete geçilmesi için çağrı yaptı. Aralık ayında kürtajın yasallaştırılmasından beri Arjantin Yüksek Mahkemesi, böyle bir kalabalığa şahit olmamıştı. Eylemcilerin hedefinde, kadınların hayatlarını güvence altına almak için hiçbir şey yapmayan otoriteler ve şikayetleri dikkate almaya polis vardı.
2021’de Venezuela’da, Kanada’da, Sudan’da, Kuveyt’te, Arnavutluk’ta, Pakistan’da, Azerbaycan’da, Türkiye’de ve daha dünyanın pek çok yerinde kadın cinayetlerine ve kadına yönelik şiddete karşı eylemler devam etti. Dünyanın her yerinde eylemlerin odağında kadınları korumayan devlet, şikayetleri dikkate almayan polis ve kadın katillerini koruyan yozlaşmış adalet sistemi vardı.
Kadınların talepleri hemen hemen aynıyken hükümetlerin bu talepleri yerine getirmekteki yetersizliği de oldukça benzer. Mağdurların şikayetleri dikkate alınmıyor, koruma kararları uygulanmıyor, faillerse, özellikle de nüfuzlu olanları korunuyor. Polis faillere göstermediği şiddeti, kadın cinayetlerini protesto eden kadınlara gösteriyor.
Covid-19 döneminde dünyanın pek çok yerinde kadına yönelik şiddet arttı. Buna karşılık kadınların öfkesi de günden güne büyüyor. Artan bu cinayetler, kadınların beyanının dikkate alınmamasının, hane içi şiddetin meşrulaştırılmasının ve kadınların özgürlüğünü kısıtlayan politikaların bir ürünü. Hükümetler, kadın cinayetlerini dikkate bile almazken ve bu cinayetleri durdurmaya yönelik hiçbir adım atmazken tüm dünyada sokaklara dökülen kadınlar “Bir kişi daha eksilmeyeceğiz” sloganıyla kadın cinayetlerini durdurmak için hükümetlerin adım atmasını beklemeden kendilerinin harekete geçtiklerini gösteriyor. Kadınlar baskılara, susturmalara ve yok sayılmalara rağmen bir kişi daha eksilmeyene dek şiddetle mücadele etmeye ve görevini yerine getirmeyen yetkilileri huzursuz etmeye kararlı.
Melike Işık