Sağlık çalışanları uzun süredir, hem özlük haklarının tırpanlanmış olmasına hem de ücretlerinin hak edilenin çok altında olmasına karşı seslerini yükseltiyordu. Özellikle salgın aylarında görüldü ki sağlık çalışanları bir bütün olarak hayatın temel direklerinden. Sağlık çalışanlarının kelimenin tam anlamıyla verdiği kahramanca mücadele olmasa, bu iktidarın vurdumduymazlığını düşündüğümüzde salgının tahribatları çok daha ağır olurdu.
Sağlık çalışanları, 3600’den başlayarak 7200’e kadar kademeli olarak ek gösterge talep ediyorlar, giderek tırmanan sağlıkta şiddetin önlenmesini istiyorlar.
Doktorlar talepleri için, 23 Kasım’da İstanbul’dan bir “Beyaz Yürüyüş” başlattılar. Bu yürüyüş polisin engelleme girişimlerine rağmen 27 Kasım’da Ankara’da “ Beyaz Forum”la tamamlandı. Bazı emek örgütlerinin, meslek örgütlerinin temsilcileri ve çeşitli illerden doktorlar foruma katıldı.
Hem TTB’nin hem de Ankara Tabip Odası ve İstanbul Tabip Odası’nın açıklamalarında dile getirdiği gibi, “Özlük ve ekonomik haklarla ilgili talepler, yapılacak düzenlemelerin bütün sağlık çalışanlarını kapsamasına yönelikti.”
İstanbul Tabip Odası, haklı olarak, iktidarın sağlık alanında yaptığı düzenlemeleri ve sonrasında iktidar sözcülerinin yaptıkları açıklamaları “algı yönetimi” çalışması olarak suçluyor: “Algı yönetimine kanmayalım. Yapılan maaş iyileştirmesi hekim dışı sağlık emekçilerini, asistan hekimleri, üniversitede çalışan hekimleri, buradan emekli olan hekimleri, SSK ve Bağ-Kur'dan emekli olan hekimleri kapsamıyor.” (İstanbul Tabip Odası)
Ankara Tabip Odası ise, “’Bütün sağlık çalışanlarına müjde!’ diye sunulan, ancak sadece kamuda çalışan hekimlere yönelik yapıldığı ifade edilen bir düzenleme. Rakamlardan bağımsız, birlikte çalışan bütün sağlık emekçilerini kapsamayan düzenlemelerin ve uygulamaların karşılığı iş barışını bozması, sağlık hizmetlerini olumsuz etkilemesidir” diyerek, sağlık çalışanları arasında bölünmüşlüğü derinleştiren yeni düzenlemenin sağlık çalışanlarının taleplerinden bütünüyle farklı olduğunun altını çiziyordu.
İktidar bölünmüşlüğü derinleştiriyor
Cumhurbaşkanından izin almadan açıklama yapmamasıyla övünen Sağlık Bakanı, sağlık çalışanlarına 2 bin 500 ile 5 bin TL arasında zam yapılacağını açıkladı. Ama Marksist.org’da yayınlanan haberde de yazıldığı gibi zamlardan sadece hekimler yararlanabilecek. Binlerce diğer sağlık personeli zamdan yararlanamayacaktı. İktidarın bu açıklamasına seri ve sert yanıtlar geldi. Arka arkaya iş bırakma çağrıları yapıldı.
Sağlık Emekçileri Sendikası (SES), “7 Aralık Salı ve 9 Aralık Perşembe günlerinde Tüm Türkiye'de İş bırakma eylemi yapılacaktır. 9 Aralık Perşembe günü iş bırakma eylemi ile birlikte, Ankara'da Sağlık Bakanlığı önünde tüm teşkilatımızın katılacağı basın açıklaması yapılacaktır” diyerek iş bırakma ve eylem çağrılarını duyurdu. Tüm hayatı sağlık çalışanlarının mücadelesi içinde geçen bir sağlık çalışanı durumu şöyle özetliyordu: “Sağlık çalışanları için yapılacak iyileştirmeden sadece doktorlara iyileştirme çıkınca müthiş bir öfke açığa çıktı. Bugün ve yarın birçok hastanede, sağlık müdürlüğü önünde eylem olacak. Doktorlar bölündü gibi. Kimisi biz kendi işimize bakalım diyor. Bazı yerlerde doktorlar hariç iş bırakalım gibi eğilimler var. Hükümet hiç beklemediği bir tepki ile karşılaşacak olabilir.”
Hükümete yakın Sağlık-Sen de eylem çağrısı yaptı. Genel Başkanı Semih Durmuş, sağlık çalışanlarının haklarını savunmak için tüm Türkiye'de iki gün iş bırakacaklarını açıkladı. Türk Sağlık-Sen de eylem çağrısını kamuoyuyla paylaştı. Sendikanın başkanı "Haksızlığa karşı mücadelemiz hiç durmadı, durmayacak. Hep birlikte kazanacağız" dedi.
SES ayrıca "Sağlık Ekip İşidir" sloganıyla, "2-3 Aralık tarihlerinde yapılacak eylem ve etkinliklere tüm sağlık ve sosyal hizmet emekçilerini ve örgütlerini destek vermeye çağırıyoruz" açıklamasıyla birleştirici bir tutum da aldı.
Hak verilmez alınır, mücadele sokakta kazanılır!
Gelişmeler beklenenden çok hızlı. İktidardan yana tutum alan sendikaların da sokaklara çıkacak olmasının gösterdiği gibi, tabanda yükselen öfke etkisini çok hızlı gösterdi. Yine, yukarıda değindiğim sağlık çalışanının altını çizdiği gibi: “Mücadele dalgasının ilk kısmı bile korkutmaya yetti. İktidar diğer sağlık personeline de 1000’er lira iyileştirme vereceğini açıkladı. Ancak bugün birçok yerde eylemler olacak. Pazartesi SES ve Türk Sağlık-Sen iş bırakma kararı almış durumdalar. Ortaklaştırmaya çalışıyorlar. TTB destekliyor. Meslek dernekleri de hareketlenmeye başladı.
Öğretmenlerde de sesler yükselmeye başladı. Sınavla zam öfkeyi arttıracak. Görünen o ki seçim yatırımı ve hareketi bölmek için attıkları adım ellerinde patlayacak hale geldi. Henüz patlamadı ama son yılların en büyük dalgasının arifesinde olabiliriz. Bölünmelere de dikkat etmek lazım. Doktor ve diğer sağlık personeli bölünmesi şu anda çok gerçek bir durum. Zira her iki tarafta da zaten var olan bir bölünme.”
Sağlık çalışanlarının ani hareketlenmesi, tüm emekçiler açısından önemli bir örnek oluşturuyor. Bu hareketlenmenin üç temel öğesi var: Birincisi aşağıda büyük bir kıpırdanma var ve bu kıpırdanma her türden liderliği sokağa ve harekete iteliyor. İkincisi, sorunun ortaklığı tüm sağlık çalışanlarını birleşik mücadeleye doğru iteliyor. Eş zamanlı eylem kararları, tıpkı asgari ücret konusunda uzun zamandır yan yana gelmeyen Türk-İş, DİSK ve Hak-İş’in eş zamanlı açıklamaları gibi bu aşağıdan birleşik mücadele basıncının ürünü. Üçüncüsü ise devlet yönetimini yapboz oyununa benzetenler büyük bir hata yaptı: İşçi sınıfının haklarıyla oynamak Merkez Bankası, bakan ya da bürokratları atıp yenisini atamaya benzemez. Bir gün içinde tüm sağlık personeline 1000 lira iyileştirme kararı almaları ve bunun eylem ilanlarının hemen sonrasına denk gelmesi, aşağıda biriken öfkenin bir harekete dönüşmesinin gerekli olduğunu savunanlara çok güçlü bir propaganda şansı verdi. “Direne direne kazanacağız!” sadece bir slogan değildir, hakları kazanmanın tek yoludur. İşte, direnişin daha adı anıldığında iktidar 1000’er liraları vermek zorunda kaldı.
Bu iyileştirmeler sağlık çalışanlarının iktidarın “bile bile fakirleştirme politikaları”nın yarattığı yıkımını telafi etmiyor. Ama kayıpları telafi edecek öğenin mücadele olduğunu gösteriyor.
Şimdi başarmamız gereken, hastanelerdeki basın açıklamalarının hızla hastane içlerinde ve sağlık müdürlükleri önünde eylemelere dönüştüğü, İzmir’de binlerce sağlık çalışanının eylemlere katıldığı bugünlerde, hareketin, tüm mağdurların birleşik hareketine dönüşmesi için kolları sıvamak. Asgari ücret talebiyle, sağlık çalışanlarının talebi, eğitim alanında öğretmenleri bölmeyi hedefleyen yeni düzenlemeye karşı eğitim emekçilerinin talepleriyle hak kaybına uğrayan tüm emekçilerin haklı talepleri etrafında bir araya gelme zamanı.
Sık sık dediğimiz gibi, bu iktidar işçi sınıfının doğrudan eylemleriyle yüzleşmedi. Şimdi bu yüzleşmenin kapısı aralandı. Kapıdan hep beraber girdiğimizde işçi sınıfının kazanmasını hiçbir güç engelleyemez.
Şenol Karakaş