İki haftaya yakın bir süredir polis, Taksim’de 1 Mayıs kutlamalarını engellemek adına olağanüstü önlemler alıyor, barikatlar kuruluyor ve yollar kapatılıyor. Dün gece de belediye işçileri yoğun mesai harcayarak ekstra barikatlar dikti. Hükümet ve yerel yönetimin işçilerin kutlamasından bu korkmasının sebebi nedir?
Bu, hükümetin genel nobranlık eğiliminin bir ürünü. 1 Mayıs kutlamalarında olayların çıkmasının tek nedeni, hükümetin yasakçılığı ya da devlet provokasyonu olageldi her zaman. Üç sene önce, Taksim meydanı’nda izinli 1 Mayıs kutlamalarında, hem de on binlerce işçi alana girmişken hiçbir sorun çıkmadı. Sonra hükümet, Taksim’de inşaatı ileri sürerek yasakladı 1 Mayıs’ı. O zaman da söylemiştik; inşaat bahane, yasak şahane demiştik. İnşaat bitti ama yasak hâlâ sürüyor.
Hükümet, her türlü özgürlük talebine nobranca yaklaşıyor. Kadın özgürlüğü, derelerin gönlünce akması için mücadele edenlerin özgürlüğü, çevre aktivistlerinin özgürlüğü, işçilerin özgürlüğü, düşünce özgürlüğü... Bütün bu alanlarda, hükümetin istediği kadar, hükümetin belirlediği sınırlarda “özgürlükler” kullanılabiliyor. Yani özgürülükler kullanılamıyor. Erdoğan, Davutoğlu ve vali istiyorlar ki, 1 Mayıs kendi gösterdikleri alanda kutlansın. Yani 1 Mayıs’ı kutlama özgürlüğümüz var ama hükümetin kutlamamızı istediği yerde!
Bu önlemlerin esas amacı için neler söyleyebilirsiniz?
Bu sene ise daha özel bir gereçkesi var hükümetin: 2014 yılı ve 2105 yılı işçi eylemlerinin, daha önceki on yılın toplamına yaklaşacak kadar yoğunlaşmış olması. İşçiler, Soma katliamına, Ermenek katliamına, her gün işçilerin ölmesine, işçi haklarını kısıtlayan toplu sözleşmelere, grev yasaklarına, yolsuzluklara, artan hayat pahalılığına öfkeliler ve AKP’ye oy veren işçiler hükümet aleyhine bileyleniyor. AKP’nin kalesi olan birçok şehirde hükümet karşıtı sloganlara sahip olan işçi eylemleri aniden gelişiyor. Türk-İş, Hak-İş, DİSK-KESK ve diğer memur sendikalarının birleşik bir şekilde Taksim’de 1 Mayıs kutlaması, hükümet açısından çok korkutucu. Hükümet bunu engellemeye çalışıyor.
Son olarak, Erdoğan’a ve AKP liderliğine, tabanını konsolide etmek için her zaman bir düşman lazım. 1 Mayıs’ı yasaklayacaklar, yasaklara uymayanlara gaz bombası atacaklar, olaylar çıkacak, sonra dönüp kamuoyuna, “İşte vandallar!” diye seslenecekler. Oradan Gezi eylemcilerini eleştirecekler, oradan da demokrasi isteyen herkesi darbeci ilan edecekler. Eski Türkiye’nin tüm kirli taktiklerini uygularken, 1 Mayıs’ta yasaklara karşı çıkan, en demokratik hakkını kullanmak isteyen insanları yeni Türkiye’nin önündeki engeller olarak gösterecekler.
İşçilerin meydanlara çıkması durumunda ciddi bir polis müdahalesi bekliyor musunuz?
Evet, bekliyorum. Hatta, işçiler meydana çıkmadan polis müdahalesi bekliyorum. Geçen sene DİSK’in önünde caddeye çıkmadan gaza boğmuşlardı ve sendikanın önünü ablukaya almışlardı. Bu sene yeni çıkan İç Güvenlik Yasası’nın da ilk sınanma günü olacak. Daha sokağa çıkmadan, hatta bir gece önceden göz altına almak isteyebilirler işçileri ve sendikacıları. Artık yasal hakları ne de olsa. Daha insanlar meydanlara çıkmadan, korkutarak yıldırmaya çalışacaklardır. Ama insanlar da her şeye rağmen, yasal hakları olan 1 Mayıs’ı kutlama konusunda kararlı olacaklar.
Bu kadar engel, sizce bir provokasyon hareketi midir? İç güvenlik yasası ile birlikte polis ekstra yetkilerle donatıldı, bu yetkilerin alanda işçilere karşı suistimal edilerek kullanılması kaygılarınız var mı?
Taksim’i 1 Mayıs kutlamalarına kapatmak, başlı başına provokasyondur. 1 Mayıs’ta bir gerilim yaşanmasını istiyorsanız, Taksim’i yasaklarsınız. 1 Mayıs’ın bayram havasında, şenlik havasında, birlik ve dayanışma günü olarak kutlanmasını istiyorsanız, o gün Taksim’de özgürce kutlamaların önünü açarsınız. 1 Mayıs’ta yaşanacak her olayın sorumlusu, açık açık söylemek gerekir ki, 1 Mayıs’ı kutlamalara kapatanlardır. İç Güvenlik Yasası'ndan kaynaklanan uygulamaların işçilerin aleyhine suistimal edileceğini söylemek, böyle bir yasa yokken işçiler aleyhine uygulanan yasalara ve kurallara baktığımızda hiç de abartılı olmaz.
Hükümetin tayin ettiği kutlama alanlarıyla ilgili ne düşünüyorsunuz, Taksim dışında bir seçeneği düşünüyor musunuz?
Hükümet, kutlama alanı tayin etmek gibi bir göreve sahip değil. İstediği yerde kutlama yapmak isteyen işçilerin güvenliğini sağlamakla görevli. Hükümet kim oluyor ki, 1 Mayıs’ı bir alanda kutlamak isteyenlere yön, alan tayin ediyor? Olmadı, 1 Mayıs kutlamalarında konuşma metinlerini de Erdoğan’ın danışmanları yazsın, Davutoğlu da gelip konuşma yapsın. Siyasal demokrasinin sınırlarını belirleyen, sınırsız düşünce, ifade, gösteri ve örgütlenme özgürlüğünün olup olmadığıdır. Demokrasinin gelişkinliği, bu özgürlük alanlarının gelişkinliğiyle doğru orantılıdır. Demokrasinin gelişkin olduğu bir ülkede, hükümet bir alanı yasaklayıp “Şu alanda kutlama yapacaksınız” diyemez. 1 Mayıs’ta hangi alanda kutlama yapacağına işçi sendikaları karar verir. Hükümet bu karara saygı duymak zorundadır. Daha üç sene önce Taksim’de izinli 1 Mayıs kutlaması yapılmamış olsa anlayacağım. Ne oldu da o alanda üç sene sonra 1 Mayıs kutlanamaz hâle geldi? Cumhurbaşkanı ve hükümet liderliğinin kibrinden ve nobranlığından başka bir açıklaması yok bu sorunun. Üstelik daha 24 Nisan günü Vatan Partisi, Taksim Meydanı’na kadar yürüdü. 1915 inkârcıları yürüyünce bir sorun olmuyor, temel hakları için yürüyen işçiler, kadınlar, gençler yürüyünce mi sorun oluyor?
Son olarak, hükümetler gider gelir, cumhurbaşkanları gider gelir, ama 1 Mayıs her yıl kutlanır Türkiye’de. İşçilerin hafızasında güçlü bir yer edinmiştir 1 Mayıs. Bu türden yasakları dayatanların siyasi ömrü biter, bu türden yasaklar siyasi ömrü uzatmaz, kısaltır. Bu yasakçı mantığı aşmak da zor değil. Bu da bizim eksikliğimiz. Tüm emek örgütlerinin, sistemle sorunu olan tüm mağdurların birleşik bir 1 Mayıs Platformu’nun kurulmasına ihtiyacımız var. Böyle bir platform iç güvenlik paketini de yasakçı zihniyeti de yok hükmünde ilan edebilir.
Şenol Karakaş
(Röportajın bir bölümü Today's Zaman'da yayımlanmıştır.)