AKP 19 yıldır iktidarda. Erdoğan sürekli olarak insan hak ve özgürlüklerinin güvence altına alındığı bir düzen kurduklarını iddia ediyor. İnsan Hakları Eylem Planı adını verdikleri metinde mevcut yasalar ve uluslararası sözleşmelerde zaten yer alan bir dizi maddeyi tekrarladılar. Buna karşılık baskıcı uygulamalara, siyasi yargılamalara ve tutuklamalara devam ediyorlar.
İnsan Hakları Eylem Planı’nın öne çıkan vaatlerinden biri artık yurttaşların mesai saatleri içinde gözaltına alınacağı “müjdesiydi.” AKP iktidarının birçok “müjdesi” gibi bu da lafta kaldı. İstanbul’da 8 Mart gece yürüyüşüne katılan binlerce kadınından 13’ü evleri gece yarısı basılarak gözaltına alındı. Ertesi gün adliyeye çıkarılan kadınlar hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “Cumhurbaşkanı’na hakaret soruşturması” yürüttüğü ortaya çıktı. Gece yürüyüşü görüntülerini inceleten Savcılık, gözaltına alınan kadın eylemcileri “Tayyip kaç kaç kaç kadınlar geliyor” sloganı atılırken ritmik hareketler yaptığı için suçladı. Sonuçta eylemciler yurtdışına çıkmaları yasaklanarak serbest bırakıldı.
Osman Kavala, Ahmet Altan, Selahattin Demirtaş, Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri ve binlerce siyasi tutuklu hapiste tutulurken, mecliste insan hakları konusunda en fazla çaba göstermiş kişi hapse gönderiliyor. İnsan Hakları Eylem Planı’nın bir makyaj olduğu, bu makyajın altında siyasallaşmış yargı kararlarının olduğu HDP milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun başına gelenlerden anlaşılabilir.
Barışı savunan bir paylaşım yaptığı için faşistlerin hedefi oldu. Kanun Hükmünde Kararnameyle işinden ihraç edildi. 2018 genel seçimlerinde Kocaeli’nden aday olup 80 bin oyla milletvekili seçildi. Ömer Faruk Gergerlioğlu, meclisin en çalışkan vekili. Herkes için insan hakları, adalet, demokrasi ve barışı savunduğu için, hızlandırılmış ve siyasal yargı kararı ile milletvekilliği düşürülerek, 2 yıl 6 aylık cezayı çekmek için hapse gönderilmek isteniyor.
Erdoğan yönetimi, tehlikeli gördüğü siyasi muhaliflerini susturmak için baskı uygularken, İnsan Hakları Eylem Planı gibi süslü bir metni duyurma gereğini neden duydu?
Kimilerine göre bu gündem değiştirmek içindi. Kimileriyse ABD ve Avrupa Birliği’den korktukları için bu sözleri sarf ettiklerini savundu. Oysa gerçek her ikisi de değil. Baskılar, kötü muameleler, işkenceler, keyfi ve kadına şiddet davalarında suçluları kollayan yargı kararları had safhaya ulaştığı ve AKP seçmenleri de diğer görüşteki emekçiler gibi buna tepki gösterir hale geldikleri için Erdoğan yönetimi bu planı ilan etmek zorunda kaldı.
Plan ilan edildi fakat Olağanüstü Hal’in kurumsallaşması olarak nitelenebilecek baskıcı uygulamalar devam ediyor. Sorunun kaynağı, mevcut yasalar ya da yüzlerce kez değiştirilmiş 12 Eylül anayasasının berbatlığı değil. Bu yasaları uygulayanlar, yargı bağımsızlığının ortadan kaldırıldığı merkezileşmiş başkanlık sisteminin istediği gibi davranıyor. Buna rağmen iktidarın bir dizi kararı yüksek yargı ile yerel mahkemeler arasında yasal uyumsuzluklara ve krizlere dönüşüyor.
İnsan Hakları Eylem Planı’nın nihai hedefi olarak sunulan yeni anayasa atağıyla, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı süresinin uzatılması ve ortağı faşistlerin hevesle istedikleri tek adam yönetiminin tahkim edilmesini, yargı başta olmak üzere “uyumsuz” görülenlerin uygun hale getirilmesini hedefliyorlar.
Herkes için adalet, sınırsız düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğü, kadınlara şiddet uygulayanlara katledenlere karşı indirim yapılmadığı bir düzen ise on yıllardır olduğu gibi yine aşağıdan demokratik mücadelelerin talepleri olmaya devam edecek. Kazanana kadar.
Volkan Akyıldırım
(Sosyalist İşçi)