8 Mart Dünya Kadınlar Günü, yıllardır dünyanın pek çok yerinde kadınların çeşitli haklarını savunmak için bir araya geldiği bir gün. 8 Mart, ekonomik bağımsızlıktan şiddetle mücadeleye, eşit işe eşit ücretten kürtaja pek çok hak mücadelesine tanık oldu. Bugün sürdürdüğümüz mücadeleyle 8 Mart’ı “Dünya Kadınlar Günü” haline getiren mücadelenin unutulamayacak bir ilişkisi var. 8 Mart, pek çok ülkede bir yandan kadın mücadelesi kriminalize edilirken bir yandan kadınlara çiçeklerin verildiği, “kadın ürünlerinde” indirimlerin uygulandığı, normatif kadınlığın kutsandığı bir gün. Bu yüzden bizim yürüyüşlerde açıkça hissettiğimiz 8 Mart’ın anlamını bir kez de tarihe dönüp anmakta ve mücadelemizi yok sayanlara karşı Kadınlar Günü’nün anlamını bir kez daha hatırlatmakta fayda var.
Kadınlar Günü’nün ortaya çıkışı
Bir “Kadınlar Günü” fikri 8 Mart tarihinin belirlenmesinden daha öncesine dayanıyor. 1909 şubatında Amerika Sosyalist Partisi New York’ta bir “Kadınlar Günü” düzenledi. Bunun ardından 1910’da Danimarka’da, Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda, başta Clara Zetkin, Käte Duncker, Paula Thiede gibi isimler olmak üzere, Almanya Sosyal Demokrat Partisi delegeleri Amerikan sosyalistlerinden ilhamla her yıl kutlanacak bir “Kadınlar Günü” önerisi sundu. 17 ülkeden 100 kadın delege, bu öneriyi, eşit haklar ve oy hakkı gibi mücadeleler için bir araç olarak görüp kabul etti. Fakat konferansta herhangi bir tarih belirtilmemişti.
Bundan bir yıl sonra Dünya Kadınlar Günü (19 Mart 1911) Avusturya, Danimarka, Almanya ve İsviçre’de bir milyonu aşkın kişinin katıldığı bir harekete dönüştü. Gösterilerde oy hakkı ve işverenlerin cinsiyet ayrımcılığı gibi konular ön plandaydı.
1921’de Moskova’da gerçekleştirilen III. Enternasyonal’in Uluslararası Komünist Kadınlar Konferansı’nda “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” isminde karar kılındı. 1930’lu yıllarda ise yeniden “Dünya Kadınlar Günü” ismine dönüldü.
Her ne kadar 8 Mart’ın kökeni Sovyet Rusya’ya uzansa ve ilk başlarda ulusal bir bayram olarak kutlansa da zamanla dünyanın pek çok ülkesindeki kadınlar tarafından kabul gördü. 1967’de feminist hareket tarafından da sahiplenildi ve bu, 8 Mart’ın küresel etkisine büyük bir katkı sağladı. Bugün Dünya Kadınlar Günü, dünyanın dört bir yanında, kimi zaman farklı talepleri içermekle birlikte temel olarak kadınların özgürlüğü ve hakları için mücadele edilen bir gün.
8 Mart’ı Kadınlar Günü yapan olaylar
1857 yılında, New York’ta 120 işçinin hayatını kaybettiği bir grev gerçekleşti. Bu grevde polis grevcilere saldırmış, ardından işçiler fabrikaya kilitlenmişti. Ardından bir yangın çıktı ve işçiler barikatlar sebebiyle yangından kurtulamadı. Kimileri 8 Mart tarihinin Kadınlar Günü olarak seçilmesine bu olayın kaynaklık ettiğini ve 1909’da New York’ta gerçekleşen ilk Kadınlar Günü’nün 1857’deki bu greve dayandığını iddia ediyor.
8 Mart’ı böylesine unutulmaz bir gün haline getiren en önemli olaylardan biri de 1917 Şubat Devrimi’ne öncü olan kadın grevleri. 23 Şubat (8 Mart) günü İmparatorluğun başkenti Petrograd’da kadın tekstil işçileri daha sonra kentteki işçilerin çoğunun desteğini alan gösterilere başladı. O dönem Rusya’da geçerli olan Jülyen takvimine göre 8 Mart günü 23 Şubat’a denk gelmekteydi.
Saint Petersburg’daki kadınlar da Dünya Savaşına son verilmesi, yiyecek kıtlığına çözüm bulunması ve Çarlık’ın sonlandırılması gibi radikal taleplerle greve başladı. Kadınların öncü olduğu bu gösteriler, işçilerin büyük bir kısmının desteğini alarak büyük bir mücadeleye dönüştü. Troçki bu konudaki şaşkınlığını şöyle ifade ediyor: “23 Şubat (8 Mart) Kadınlar Günü’ydü, gösteriler ve eylemler bekleniyordu. Ama Kadınlar Günü’nün devrimi başlatacağını düşünmezdik”. Bundan yedi gün sonra ise Çar Nicholas tahttan indirildi ve geçici hükümet kadınların oy talebini kabul etti. Ekim Devrimi’nin ardından 8 Mart Kadınlar Günü resmî tatil ilan edildi.
8 Mart’ta bugünkü anlamına kazandıran tüm bu olayların geçtiği tarih ve coğrafya birbirinden farklılık gösterse de ortaklaştıkları bir nokta var: 8 Mart’ın kadınların hakları için verdiği mücadelenin bir temsili olduğu ve kadın mücadelesiyle sınıf mücadelesinin kaçınılmaz ortaklığı.
8 Mart, bugün dünyanın pek çok yerinde dayatıldığı gibi “kadın güzelliğinin”, geleneksel anneliğin, normatif kadınlığın, heteronormativitenin kutsandığı bir gün değil; mücadelenin ve başkaldırının günü. İşte bu yüzden 8 Martlarda sokaklardayız ve bu yüzden üzerinden yıllar geçmesine rağmen 8 Mart, dünyanın dört bir yanında hala bu kadar büyük bir etkiye sahip. Her ne kadar Kadınlar Günü de diğer pek çok gün ve olayda olduğu gibi cinsiyetçi söylemlerin yeniden üretilmesi için bir araç haline getirilmeye çalışılsa da bu günün doğuştan cinsiyetçiliğe, kadınların siyasi ve ekonomik haklarının gasp edilmesine karşı bir gün olduğunu hatırlamakta fayda var.
Melike Işık
(Sosyalist İşçi)