“Özel” virüs

07.08.2020 - 14:43
Şafak Ayhan
Haberi paylaş

Ortadan kaldırılması gereken, yalnız sınıf ayrıcalıkları değil, tersine sınıf ayrılıklarının kendileriydi.

Friedrich Engels

Gerek ana akım medyada gerekse sosyal medyada son günlerin en tartışmalı konularının başında “Okullar ne zaman açılacak?” sorusuna verilen cevaplar geliyor. Pandemi sürecinde uzaktan eğitim denilen, ancak gerçekte sadece uzaktan eğime katılabilme imkânına sahip çocuklara verilen eğitim sürecinin başarısızlığı, eğitim camiasında su götürmez bir gerçek. Tabii ki bu gerçek, her konuda olduğu gibi iktidar kanadından görülmek istenmeyen, farklı yansıtılmaya çalışılan, üzerinde bunun için mesailer harcanan pembe tablolardan sadece birisi.

Okulların ne zaman açılacağına dair soruların doğal olarak muhatabı Milli Eğitim Bakanı. Fakat kendisi, her fırsatta sosyal medya ve TV programları aracılığıyla, geçiştirmeli cevaplarla, sürekli konuyu bir belirsizliğe sürüklüyor. Çünkü özel okulların kayıt aşamasındaki durumları henüz belli değil. Yoksa salgın sebebiyle devlet okuluna giden yoksul aile çocuklarının sağlık endişelerini falan kendine dert edindiği için değil.

Geçen haftalarda çocuk işçiliğinin en korkunç tezahürü olan, emek sömürüsünün en bilindik ve en acımasızlarından olan mevsimlik tarım işçisi çocuklarla çektirdiği fotoğrafı sosyal medya hesabına koyarak, büyük tepki çekmişti eğitim bakanı. Bir ülkenin eğitim bakanı; “Bu çocukların tarlalarda, sanayide, atölyelerde, fabrikalarda ne işi var, bu çocukların yeri okul. Bu çocukları bu acımasız koşullarda çalışmaya sevk eden koşulların değişmesi için acilen neler yapılabilir” diye düşünüp soracağına, ne diyor : ’’Öğretmenlerimizden, müdürlerimizden bir ricam var: Yolunuzu tarlalara düşürün bu yaz. Çocuklara kitabını verin, sohbetinizi yapın lütfen...’’ Emek sömürüsü ve çocuk işçiliği ancak bu kadar meşrulaştırılırdı. Aslında bu sorun sadece mevcut eğitim bakanının perspektifinde ve şahsına ait bir problem değil. Bu tamamen kapitalist sistemin yarattığı emek sömürüsüne dayalı bir yapının eğitime bakışı, yani sistemin bir sorunu. Bununla ilgili geçmiş zamanlarda yapılan eleştirilerimiz şimdi de güncelliğini koruyor. Bakınız, https://marksist.org/icerik/Yazar/11750/Sorun-kisi-mi,-sistem-mi?

Eğitimin kendi içinde var olan muazzam çelişkilerini ve sorunlarını barındıran mevcut yapısı, yukardaki soruya hâlâ cevap veremiyor: Okullar ne zaman açılacak? Özellikle eğitim sermayedarları, özel okul sahipleri okulların bir an önce açılması için her fırsatta “okulları açın” diye demeçler veriyor. Sosyal medyada onlarca özel okul sahibi kişi, “okullar açılsın” hashtag’ini gündemde tutmaya çalışıyor. En son, bununla ilgili Türkiye Özel Okullar Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Nurullah Dal, okulların açılıp açılmamasına ilişkin tartışmanın fitilini eğitim sendikalarının yaktığını iddia ederek, “Dünyanın her yerinde okulların açılması birinci gündemken burada tek muhalefet var, o da öğretmen sendikaları. İşe gitmeden maaşlarını alıyorlar. Sanırım rahata da alıştılar. Peki diğerleri? DSÖ ‘okulları açmak esastır’ diyor. Bazıları ise hâlâ ‘sendika ağzı’ ile hareket ediyor. ‘Hastalanır mıyız?’, ‘Korkuyoruz’ diyerek sosyal medyada gerçek kimliğini gizleyip, yazıp çizenlerle bu iş olmaz. Ben özel okulcu olarak konuşmuyorum. Mesele bizim okullarımızın meselesi değil. Mesele eğitim” dedi. 

Bu açıklama bizlere gösteriyor ki, akıl almaz para ve kâr hırsı, sermayenin gözünün hiçbir şeyi görmemesine neden oluyor. Öğretmenlere hiçbir şey yapmadan para alıyorlar diyen, insanların sağlığını hiçe sayan, öğretmenleri aşağılayan bu şahıs, tam bir kan emici vampirler silsilesi olan özel okulların dernek başkanı. Sormak gerekir bu şahsa, “mesele eğitim” diyor ya.

-MEB tarafından bir lira ödenek bile gönderilmeyen devlete ait anaokulları-ilkokullar ve ortaokullardaki milyonlarca öğrencinin okulunda, temizlik malzemeleri bile okul aile birliği destekleriyle karşılanıyor. Yani veli para vermezse okulda sabun bile olmayacak. Sabunun bile olmadığı, sınıfların 40-45 kişilik mevcutlara ulaştığı bu okullarda pandemi sürecinde nasıl eğitim yapılacak? 

-Kendi özel okulunda acaba virüs yayılma gücünü yitiriyor mu? 8 yaşında arkadaşıyla tuvalette, sınıf zemininde, koridorlarda yuvarlanarak oyunlar oynayan bu çocuklara kelepçe mi takılacak, sosyal mesafeyi korumaları için?

Eğitimi kendine çok dert edindiği için sormak gerekiyor yine:

-Türkiye’deki özel okullarda çalışan öğretmenlerin büyük bir çoğunluğunu, bakanlık tarafından ataması yapılmayan öğretmenler oluşturuyor. Bu arkadaşlarımız açlık sınırının altında haftada onlarca saat derse girerek, özel okullar tarafından sömürülüyor. Mesele eğitimse, neden bu eğitimcilerin sorunlarına çözümler bulunmuyor. Ayrıca özel okullar değil mi çalıştırdığı öğretmene okulların tatil olduğu zamanlar maaş vermeyen, maaşını asgari ücret üzerinden gösteren, tazminat almasın diye istifaya zorlayan, bünyelerinde sendikalı öğretmen istemeyen, her durumda mobbing uygulayan, haksızlığa uğradığını söyleyen öğretmene “ister çalış, ister çalışma, senin yerine işe alacağım binlerce kişi var, kapıda bekleyen” diyen bu özel okullar değil mi? Ucuz iş gücünün ve sömürünün adresi olan özel okulların dernek başkanının eğitimden bahsedebilmesi için, öncellikle sömürdüğü eğitim emekçilerinin mevcut durumlarını kendine dert etmeli. Eğer gözü paradan başka bir şey görüyor, kalbi kâr hırsından başka bir şey için atıyorsa. Covid-19’dan daha tehlikeli bir şey varsa o da bu “virüslü” fikriyata sahip olan sermaye sahipleri ve onları kollayanlardır.

Kapitalizmin bu kriz dönemleri, insanlara daha önce kendilerine sormadıkları veya sorup üzerinde fazla düşünmedikleri sorulara radikal çözümler getirebilecekleri alanlar açıyor. Bu sorulardan birisi de şu: “Özel okullar neden var?” Devlet neden herkese özel okulların iddia ettiği eğitim kalitesinde bir eğitim ver(e)miyor? Neden bu okullar devlet tarafından kamulaştırılmıyor? Neden özel ve devlet okulu diye belirtilen okullar, tamamen toplumsal sınıf konumlarına göre bir eğitim veriyor? Ve bunların hepsi “Eğitimde fırsat eşitliği” denen anayasal bir başlığın altında yapılıyor. 

Eğitimde fırsat eşitsizliği, tıpkı bakanın yanına gidin dediği, tarlada çalışan çocuğun varlığı kadar, tıpkı bir an önce okulların açılmasını isteyen, tüm benliğiyle parayı ve kârı arzulayan özel okullar dernek başkanı kadar gerçek ve hayatın içinde. Eğitim emekçilerinin kazanımlarına karşı her an saldırı halinde olan sermayeye ve destekçilerine karşı daha güçlü bir şekilde durabilmek için mücadeleci sendikalarda ve devrimci sosyalist partilerde örgütlenmemiz gerekmektedir. Çünkü ancak birlikte olabilirsek kazanabiliriz.

Şafak Ayhan 

Bültene kayıt ol