Mezardan başka hangi ülkem var benim? Tom Amcanın Kulübesi 1852, Harriet Beecher Stowe'un kaleme aldığı kölelik karşıtı roman. Alıntılar elbette romana dair eleştirilerimiz baki kalmak üzere yapılmıştır.
Daha 1 ay içinde bizim ve dünyanın gündemine oturan iki korkunç polis cinayeti işlendi. Adresler birbirinden binlerce kilometre uzakta ama öldürülen kardeşlerimizin hikayeleri birbiri ile çok aynıydı. Ali El Hemdan ve George Floyd yaşamak zorunda kaldıkları yerlerde çalışmak için bulunuyordu. Ali El Hemdan Türkiye’ye sığınmak zorunda kalmıştı. George Floyd yüzyılı aşkın bir süre önce kazanılmış bir mücadeleyle ‘’özgür’’ olduğu kabul edilen topraklardaydı. İkisi de bulundukları yerde çalışmak zorundaydı. George Floyd Houston’dan Minneapolis’e çalışmak için gelmişti. Ali El Hemdan daha 19 yaşında sadece sokakta olduğu, George Floyd ise sahte para taşıdığı iddiası ile polisle karşı karşıya gelmişti ve ikisi de polis şiddeti sonucu öldürüldü.
ABD’de sokakları yangın yerine çeviren eylemlerin sloganı ‘’Nefes Alamıyorum’’ oldu. 2014 yılında Eric Garner polis şiddeti sırasında 11 kez ‘’Nefes Alamıyorum’’ demişti. Bu cinayetin arkasından doğan Siyahların Hayatı Önemlidir hareketi bugün daha da güçlü bir şekilde sokaklara döküldü.
Oysa Ali El Hemdan’ı da George Floyd’u da öldüren kapitalizmin işleyişini sağlamlaştırmak ve sürekli kılmak için kullanılan vazgeçilmez ideolojilerden biri olan ırkçılık. Amerika’da günlerce sokakta silahlı gösteriler ile göçmenleri hedef haline getiren eylemleri yapanlara müdahale etmeyen, Türkiye’de aynı şekilde göçmen karşıtı eylem ve söylemleri cezalandırmayanlar bugün yaşanan cinayetlerden üzüntülerini açıklıyorlar. Biz milyonlar bu açıklamaları da cezalandırmaları da istemiyoruz. Bugün Amerika’da yüzbinlerce insan pandemi koşullarına rağmen kendi ve birbirinin hayatı için sokaklarda yanyana.
Kapitalizmin ürettiği eşitsizlikte en aşağıda kalanlar bugün derinleşen krizde şiddetten ve eşitsizlikten en büyük payı alıyor. Kapitalizmin ‘’normal’’ koşullarında dahi hayatları yok sayılan, emekleri en ağır koşullarda sömürülen ve en temel hak olan yaşam hakkı için mücadele vermek zorunda kalanlar, krizin de yarattığı eşitsizliğin de faturasını canları ve yok sayılan emekleri ile ödemek istemiyor. Irkçılığın utanç dolu tarihine yaslanmak isteseler dahi yıllardır dinmeyen ve kararlı direniş sonucunda bugün özür dilemek ve beğenmediğimiz ama kendileri için geri adım anlamına gelen cezalandırmaları uygulamak zorunda kalıyorlar. Onların utanç dolu tarihini direnişimizin kazanan ve daha fazla kazanmaya kararlı mücadelesi ile teşhir ediyoruz. Daha fazlasını kazanmak için ise tüm koşullar önümüzde.
Kapitalizm 6 ayı geçkin süredir yaşanan pandemi koşullarında tüm rezilliği ile somut olarak ifşa oldu. Milyonlarca insan işsizlik, yoksulluk, açlık ve ölüm ile karşı karşıya bırakıldı. Zaten son on yıllarda neoliberalizm ile işlemez hale getirilen sağlık sisteminin ifşa olmaması için yaşlılar ve yoksullar, sokakta yaşayanlar, göçmen ve mülteciler ölüme terk edildi. Bizim hayatlarımız yerine öncelik patronların kurtarılmasına verildi. Kapitalizm için kârı hayatlarımızın önüne koyanlara karşı direniş tam da bu zamanlarda büyüdü ve çeşitlendi. Bugün hepimiz dünyanın her yerinden aynı slogana sahip çıkıyoruz ‘’Nefes Alamıyorum’’, ‘’Siyahların Hayatı Önemlidir’’
Yine aynı romandan alıntı ile “İyi de olsam, bir zenciden başka bir şey olamam ben. Derim soyulur da beyazlaşırsa belki o zaman çalışırım.”
Biz beyazlaşmayacak biz değişmeyecek biz dönüşmeyeceğiz. Biz kazanacağız.
Irkçılığa bugün ne sokaklarda kabul edilebilir bir öfke olarak izin verecek ne de ırkçılığı sandıklarda rakamlara teslim edilebilir bir hesap olarak göreceğiz.
Kârın değil hayatlarımızın önemli olduğu bir enternasyonal mücadelenin temelini ırkçılığa karşı kararlı bir duruş ile atmak mümkün.
Ayşe Demirbilek