İşçiler için normalleşmek, hastalık ve ölüm demektir

04.06.2020 - 17:04
Faruk Sevim
Haberi paylaş

Türkiye’de Covid-19 salgını ile ilgili tedbirler, sürekli “Üretim Sürecek” sloganı ile paralel bir şekilde yapıldı. Bu nedenle de binlerce işçi hastalığa yakalandı, işçilerin hastalığa yakalanma oranları, diğer insanlara göre üç kat daha yüksek. Hükümet attığı her adımda, sermayenin, patronların çıkarlarını kolladı.

Salgın devam ettiği halde, hükümet şimdi “normalleşiyoruz” diyerek işçileri yeniden salgının göbeğine atmaya çalışıyor. Dünyada örnekleri çok. Güney Kore, salgınla mücadelede en başarılı örneklerden biriydi, “Normalleştiler”, vaka sayıları hızla artmaya başladı. Çin, “normalleşmeye başladı”, vaka sayısı arttı. 

İşçiler açısından normale dönmek ne demek? Toplu taşımayla veya servislerle işe gitmek. Kalabalık işyeri giriş kuyruklarında beklemek. Zorunlu olarak diğer işçilerle yan yana çalışmak. Zira hiçbir patron; fabrikadaki veya ofislerdeki üretim sürecini sil baştan fiziksel mesafeye göre yeniden düzenlemez. Makineler bildiğimiz makineler, bunlar fiziksel mesafeye göre değil, maksimum kâra göre dizayn edilirler. 

İşyerinde 8-12 saat arası maskeyle çalışıp, nefessiz kalmak, kendi nefesinde boğulmak zorunda kalmak. Yemekhanelerde kalabalıklar halinde toplanmak. Asansöre binmek mecburiyetinde olmak. Hızlı sigara molaları almak. Akşam yine toplu taşımayla veya servislerle ve hastalık bulaştırma korkusu ile eve çocuklarının, eşinin yanına dönmek. 

“Normale dönüş işçiler açısından” anormal şartlarda sömürünün normalleştirilmesi demek. Sermaye için normal, işçiler için hastalık ve ölüm.

30 Mayıs itibarı ile dünyada günlük vaka sayısı 125 bini geçmiş durumda. Salgın bitmedi, aşısı veya tedavisi bulunmadı. “Normalleşiyoruz” demek, salgının başında İngiltere ve İsveç tarafından uygulanan ve ölümler çok hızlı arttığı için vaz geçilen ‘sürü bağışıklığı’ yöntemini uygulamaya başlıyoruz demekle aynı şey. 

Hükümet, ekonomik krizin hızla arttığının, bir çöküşe doğru gidildiğinin farkında. Ama bu kriz zaten salgın öncesi de vardı. Sebebi de hükümetin, her türlü demokratik süreçleri askıya alan, tek adam yönetimini topluma dayatan “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi”dir. Bu sistem var olduğu sürece, Türkiye’nin ekonomik ve siyasi krizlerden kurtulması mümkün değil. Hükümet bu krizi “normalleşme” ile atlatamaz. Aksine, hastalığın yeniden yayılmaya başlaması, ekonomik krizi de, siyasal krizi de hiç olmadıkları kadar yükseltebilirler.

Faruk Sevim

[email protected]

Bültene kayıt ol