Anaakım pek çok iktisatçı ve analist ekonomideki çöküşü Kovid-19 salgınının etkilerine bağlamakta. Kuşkusuz salgının ekonomi üzerindeki etkisi önemli. Ama virüsten önce dünya ekonomisi zaten yavaşlamıştı. Financial Times 2020 yılında dünya ekonomisindeki büyümenin yüzde 2,5’in altına düşebileceği uyarısında bulunmuştu. ABD yılda yüzde 2, Avrupa ve Japonya yüzde 1 büyümekteydi. Hindistan ve Çin gibi devasa ekonomiler geçen yıl yüzde 6 oranında büyüyebildi. Türkiye, Brezilya, Arjantin, Güney Afrika ve Rusya gibi gelişmekte olan ekonomiler resesyona girmişlerdi bile. Kovid-19 salgını kırılgan olan ekonomisinin uçuruma yuvarlanma sürecini hızlandırdı. Kapitalist sistem 2008’den beri akutlaşan krizle mücadelede uzun zamandır başarısız.
İşsizlik rakamları virüsten hızlı yayılıyor
Bugünlerde IMF Başkanı ekonominin büyük çöküşün yaşandığı 1929 krizinden daha sorunlu bir noktada olduğunu söylüyor. Ortaya çıkan işsizlik rakamları da bunu doğrular nitelikte. Uluslararası Çalışma Örgütü (İLO) mayıs ayı sonuna kadar 195 milyon kişinin işsiz kalacağını açıkladı. ABD’de işsizlik sayısı rekor seviyelerde, işsizlik maaşı için başvuranların sayısı 22 milyona ulaştı. Amerikan Merkez Bankası (FED) bu rakamın iki ay içinde 50 milyona yaklaşacağını söylüyor. Hindistan’da işsizlik rakamları 125 milyona vardı. Çin’de salgın sürecinde işten uzaklaştırılan 205 milyon kişinin akıbeti belli değil. Avrupa’da da işsizlik rakamları fırlamış durumda. İspanya’da her hafta yüzbinlerce işçi işten atılıyor. İtalya’da sokağa çıkma yasağı nedeniyle işsizlik rakamları henüz bilinmiyor ama ciddi boyutlarda olduğunu tahmin etmek zor değil. Fransa’da ise 6,3 milyon kişi işsiz kaldı. İşsizliğin dışında çalışma sistemlerinde de pek çok hak gaspını içeren köklü değişiklikler yaşanmakta. Almanya’da 2,5 milyon işçinin kısa çalışma modeline geçiş yapacağı belirtiliyor. Türkiye’de de çok ciddi bir işsizlik tablosu var. Şu ana kadar 120 bini geçen işyeri “geçici” olarak durdurulmuş durumda ve bu işyerlerinde 5 milyon işçinin çalıştığı söyleniyor. Üstelik bu rakama kapanmayan işyerleri ve aslında işten çıkarılmaktan farkı olmayan ücretsiz izne çıkarılan işçiler dâhil değil.
Kovid-19 fırsatçılığı
Milyonlarca işçi başta evsiz olmak üzere her türlü korunma ağlarında yoksun bir şekilde işsiz kalıyor. Öte yandan zorunlu üretim ve hizmet alanlarında çalışan işçilerden hayatları hiç uğruna riske atmaları isteniyor. Covid 19 salgınını fırsata çeviren patronlar sosyal güvenlik yükümlülüklerinden kurtulmaya, koruyucu düzenlemeleri geri almaya, üretim sürecinde denetimi ve gözetimi arttırmaya çalışıyorlar. Dünya halklarının başına musallat olan başta Trump olmak üzere otoriter yönetimler patronlara tam destek veriyor. Sermaye birikiminin güvenceye alacak her türlü yasal ve koruyucu önlemi almakta. ABD’de Trump yönetimine bağlı işgücü kurulları sendika seçimlerini askıya alarak sendikalaşmayı engellemeye çalışıyor. Türkiye’de toplu iş görüşmeleri ve grevler üç ay süreyle durduruldu ve Cumhurbaşkanına bu süreleri uzatması için yetki verildi. Ayrıca günlük 39 TL karşılığında üç ay zorunlu izin yasallaştırıldı. İşçiler açlığa mahkûm edilirken, patronlara da işten atmadan işten atma kolaylığı sağlandı. Hafta sonları parklar bile yasaklanırken, işçiler zorla çalıştırılmakta.
Virüsten ya da açlıktan ölme, mücadele et
İşsizlik ve açlık ikilemiyle karşı karşıya kalan işçi sınıfı her yerde ölümle burun buruna çalışmak zorunda bırakılmakta. Her geçen gün artan ölümler, hastalığın hızla yaygınlaşması karamsar bir tablo çizmekte. Ancak zorlu koşullar işçi hareketi açısından işyeri merkezli büyük kitlesel mücadelelerin kapısını aralayabilir. Nitekim ölümlerin en çok yaşandığı İtalya’da işçiler üretimi durdurdular. Mercedes-Vitoria ve Amazon işçilerinin grevinin ardından metal ve kimya sektöründe çalışan işçiler grev yaptılar. Metal sektörünün üç sendikasının çağrısıyla yapılan greve başka sektördeki işçiler de katıldı. İtalya’nın Lombardiya bölgesinde yapılan greve bölgedeki işçilerin yüzde 90’ı katıldı. İspanya’da DHL işçileri, pek çok sektörde fiili iş durdurdular. ABD’de Kovid-19 fırsatçılığı grev dalgası yarattı. Massachusettes’de sendikaların iş durdurma çağrısı üzerine 13 bin inşaat işçisi üretimi durdurdu. Son birkaç hafta içinde Amazon depolarında, Whole foods, General Electric ve daha birçok işyerlerinde grevler, iş bırakmalar, protestolar ve “vizite” eylemleri gerçekleşiyor. Generel Elektric işçileri fabrikaların uçak motorları yerine Kovid-19 hastaları için solunum cihazları üretmeye başlanmasını talep ettiler. Grevleri örgütleyen aktivistler son birkaç haftadır büyüyen hareketliliğin ABD’de 75 yıldır görülmediğini söylüyorlar. Bir aktivistin “Farklı sektör ve endüstrilerdeki patronlar ve CEO’lar üzerlerine düşeni yapmadılar, bu yüzden işçiler dizginleri ellerine alıyorlar. Genel Grevin zamanı geldi” sözleri ABD’de yaşanacak kitlesel grevlerin işareti olabilir. Hindistan’da da 3 Mayıs’a kadar uzatılan karantina koşulları karşısında açlıkla yüz yüze gelen göçmen işçiler, Mubmai’de protesto gösterisi düzenlediler. Bangladeş’te 26 Mart’da sokağa çıkma yasağından ardından, fabrikaların kapandığını, işten çıkarıldıklarını fabrika kapılarına asılan bildirilerden öğrendiler. Açlığa terkedilen işçiler 12 ve 13 Nisan’da Dakka’da protesto gösterileri düzenledi. Türkiye’de de metal ve inşaat sektöründe çalışan pek çok işyerinde işçiler, kendilerinin ve yakınlarının yaşamını korumak için üretimi durdurdu. Zorunlu olmayan yerlerde üretimin durdurulması, izne çıkan işçilere tam ücret ödenmesi, bunun devletler ve şirketler tarafından karşılanması, sağlık, ulaşım ve gıda gibi devam etmesi gereken üretim sektörlerinde koruyucu sağlık önlemlerin alınması ve gerekli ekipmanların sağlanması günün en acili talepleri. Bu talepler etrafında gelişen mücadele, kartopu gibi büyüyüp, tüm dünyayı altüst etme potansiyeline sahip.
Zor zamanlarda hayatta kalmak
İşçi sınıfının tarihsel deneyimlerine baktığımızda pek çok örnek görmek mümkün. 20. yüzyılın kapitalizm krize girdi ve milyonlarca insanın yaşamına mal olan bir dünya savaşı yaşandı. Rusya’da işçi devrimleri tüm Avrupa’yı etkisi altına aldı. İşsizlik, açlık ve salgınla yüz yüze kalan işçiler Almanya’da Macaristan, Avusturya ve İtalya’da özyönetim organları işçi konseylerini kurdular.
1929 büyük bunalımı başladığında ABD’de yoksulluk oranı yüzde 75’lere fırladı. İşsizlik rakamları hızla yükselişe geçerek 1933 yılında 15 milyona ulaştı. İşlerini koruyabilenler yoksulluktan kurtulamadılar. Üretimin düşmesi nedeniyle ücretler yüzde 40 oranında düşürüldü. Ülke 1930’lu yıllardan itibaren “işsizlik sigortası” talebiyle yükselişe geçen işsizler hareketi ve 1933 yılından itibaren sıçramalı bir şekilde büyüyen sendikalaşma, grev ve işyeri işgali dalgasıyla sarsıldı.
Avrupa’da ise 1936 yılında, İspanya’da işçi konseyleri kurulurken, Fransa genel grevlerle sarsıldı. 2. Dünya Savaşı sonrasında kurulan kapitalist dünya sisteminde hafta sonu tatilleri, işsizlik sigortası, doğru düzgün konut dâhil pek çok kazanım, Keynesyen birikim modelinin bir uzantısı olarak değil, işçi sınıfının en zorlu koşullardaki kitlesel mücadeleleri sonucunda gerçekleşti.
Kapitalizmin krizi, işçi hareketi dünya ölçeğinde yeniden yükselişe geçtiği taktirde değişimin miladı olabilir. Kârdan başka bir şey düşünmeyen hükümetlere karşı mücadelede merkezi bir rol oynayabilir.
Çağla Oflas