Geçen hafta IMF imzasıyla şöyle bir yazı paylaşıldı: “Korona virüs salgını bir savaşı andırıyor, aslında çok yönden de öyle; insanlar ölüyor. Sağlık personelleri cephede, temel servislerdekiler mücadelede destek olabilmek için mesai yapıyor. Bir de gizli askerler var, evlerine hapsolmuş bir şekilde üretime tam destek veremeden evlerinden virüse karşı mücadele verenler.”
Sağlık Bakanı da “bu savaşın” bir tarafında koronavirüs, bir tarafında da biz varız" dedi. Madem bir savaştayız ve herkes tüm gücüyle salgına karşı mücadele ediyor, neden on milyonlarca işçi, işsizliğe açlığa terkediliyor? ABD’de iki hafta içinde 10 milyon işçi işsiz kaldı. Bu rakamın yüzde 20’lere tırmanacağı söyleniyor. Çin’de 5 milyon insanın işten atıldığı açıklandı. Türkiye’de ise üç haftada 2 milyon işçi işsiz kaldı.
Madem sağlık personelleri cephede temel servislerde, neden tükenene kadar çalıştırılıyor? Neden tüm kaynaklar sağlık personeli için gerekli koruyucu ve tedavi edici ekipmanların üretilmesi için seferber edilmiyor? Madem virüsle mücadelede toplumun dezavantajlı kesimlerini gözetmek, desteklemek önemli. Neden stoktaki konutlar göçmenlerin yerleşimlerine açılmıyor? Göçmenlere yönelik koruyucu sağlık hizmeti ve ekonomik destek verilmiyor? Kadınlar karantina günlerinden beri “evde şiddet var” diye bas bas bağırıyor. Neden kadınların yaşamları korunmuyor? Yaşlılara düzenli bakım hizmeti verecek bir istihdam paketi açıklanmıyor?
Şu anda tüm dünyada manzara şöyle: Hükümetler, tüm insanlığı Covid-19 salgınına karşı savaşa çağırıyor. Ülkeler, hatta şehirler kapandı. İnsanlar korkutulmuş bilinçleri dumura uğratılmış, izole edilmiş bir şekilde hayatta kalmaya çalışıyorlar. Ama bir taraftan da milyonlarca işçi ölesiye çalıştırılıyor. Çin’de çelik fabrikalarında çalışanların eve dönme hakları olmadan, neredeyse bir ay boyunca işte kalmaları zorunlu kılındı. İtalya’da doktorlar ve hemşireler yorgunluktan yığılana kadar çalışıyor. Özel sektörde de işçilerin işlerine devam etmeleri isteniyor. Türkiye’de inşaat, metal, market, iletişim, ulaşım sektöründe işçiler ölesiye çalıştırılıyorlar. Üretimin durduğu işyerlerinde ise işçiler, temel gelirleri olmadan kapının önüne bırakılıyor. Pek çok işçi buna isyan ediyor. Madem salgını azaltmak için evde kalmak gerekiyor. Neden zorunlu olmayan iş kollarında işçiler hala işe gidiyor?
Salgın karşısında zaten krizde olan ekonomilerini kurtarmak için devletler kesenin ağzını açtılar. Tıpkı 2008 krizinde olduğu gibi şirketleri kurtarmak için harekete geçtiler . ABD 2 trilyon dolarlık, Almanya, 700 milyon dolarlık, Çin, 1,7 trilyon dolarlık paketler açıkladı. Ancak bu kaynakların küçük bir miktarı emekçilere aktarıldı. Türkiye’de de 200 milyon liralık paketin 15 milyon lirası emekçilere aktarıldı. Cumhurbaşkanı sonra “Biz bize yeteriz kampanyası” ilan etti. Zaten zor durumda olan emekçilerden bağış istedi.
Elbette salgını önlemeye ilişkin bir takım tedbirler alınıyor. Çin 1000 kişilik sahra hastanesi açtı. İspanya’da tüm hastaneler özelleştirildi. Trump sağlık sigortası olmayan Korona virüs hastalarına tüm hastanelerde ücretsiz bakım yapılacağını açıkladı. Türkiye’de Sağlık Bakanlığı bünyesinde iki yeni hastane açılacağı açıklandı. Ama hâlâ özel sağlık kuruluşları Covid-19 hastalarını kamu sektörüne yönlendiriyorlar. Özel sigorta şirketleri ise salgının maliyetini ödemeyi reddediyorlar. Özel şirketler, el antiseptiği, maske ve hatta virüs test kitlerinin fiyatlarını artırarak daha fazla kâr yapıyorlar. Şirketler, insanların yaşamını kurtaracak solunum cihazı, yoğun bakım ünitelerinin üretilmesi yerine silah, otomobil gibi daha karlı gördüğü alanlarda üretim yapmaya devam ediyorlar. Dahası virüsle başa çıkabilmek için devletler arasında tam bir iş birliği ve koordinasyon gerekiyor. Ancak birbirinden sınırlarla ayrılmış, birbiriyle rekabet eden ulus devlet sistemi salgına karşı mücadeleyi zayıflatıyor. Uluslararası bir salgın karşısında ulusal mücadele perspektifi yetersiz kalıyor. Çin’e karşı ticaret savaşı açan Trump, Çin’i suçluyor. Meksika sınırına duvar örmekle övünüyor. Virüs salgınıyla birlikte AB çöktü. İtalya’nın yardım çığlıklarına AB’den yanıt gelmedi.
Son on yıldır dünyada çok ciddi felaketler yaşanıyor. İklim değişikliği eşi benzeri görülmemiş, fırtınalara, sellere su baskınlarına yol açıyor. Geçen yaz boyunca Avusturalya yandı. Çekirge süreleri yüz binlerce insanın yaşamını tehdit etti. Afrika ve Ortadoğu’da savaşlar binlerce insan yaşamını kaybetmesine, milyonlarcasının göç etmesine yol açtı. Ard arda pek çok felaketler yaşıyoruz. Bazılarımızın söylediği gibi bu durum dünyanın sonu değil. Ekonomik, politik, sosyal ve doğal felaketlere yol açan kapitalizmin çöküş sancıları. “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” sözleri yanıltıcı olmasın. Kapitalizm işçi sınıfından kendisini yok edene kadar vahşice yararlanmaya devam edecek. Ancak, İşçi sınıfı harekete geçmeye başladığında ise hiçbir tedbir, hiçbir güç onları durduramayacak.
Çağla Oflas