Meçhule giden bir gemi...

25.03.2020 - 07:21
Deniz Güngören
Haberi paylaş

​Hepimiz aynı (mı) gemideyiz(?)

Doğrusunu söylemek gerekirse ben şahsen Hacı Sabancı ile aynı gemide olmayı çok isterim. Gemilerin en güzelini o bulur diye düşündüğüm için.

Ayrıca Hacı bey ve tahminen gemisini paylaştığı diğer zengin ve güçlü insanlar o geminin ayakta kalması için bütün imkanlarını kullanacaklardır değil mi?

Kesinlikle doğru. Ancak şimdi o gemiye alınma ihtimalimizi düşünelim.

Doğru bildiniz, zayıf bir ihtimal bu.

Kocaman bir gemi hayal etmemizi istiyorlar, aynı Hz. Nuh'unhi gibi. (Endişeniz olmasın kimseyi hikayenin aslına çapraz referanslarla yormayacağım.) Ve inanın ki ben de böyle olabilmesini isterim, virüs, hastalık hepimizi yakalayabilir, hepimize, her birimizin sevdiklerine zarar verebilir sonuçta.

Peki bir tekstil işçisine örneğin -kayıtsız göçmen bir işçiyi kast etmiyorum bile- T.C. vatandaşı, hiç değilse formal olarak sendikal hakları ve sigortası olan bir işçiye, kendisinin ve ailesinin karnının önümüzdeki hafta nasıl doyacağına dair bir hayal bile satamazken, aynı gemideyiz demek öncelikle sahtekarlıktır ve alay etmektir.

Ama daha önemlisi şu demektir: aynı gemideyiz ve gemi bize ait, bizi dinleyeceksin!

Evet mümkün olduğunca evde kalmalıyız, bu belli ki çok daha önceden anlaşılmalıydı.

Ama pazarlara ve onları yöneten sermayaye halel gelmesini hiç mi hiç istemediğini bu denli coşkuyla ilan eden bir hükümet, işçilere ne olacağıyla ilgili göstermelik bir söylemde bile bulunmazken...

Böyle bir koşulda sokağa çıkma yasağına özlem duymak  ne demektir?

Kendi otoritelik arzusuna tüm toplumun coşkuyla “Evet!” dediği bir anı her gece rüyasında gören hükümetin kendi iç çelişkilerine girmeyeceğim bile. Ama, daha iyi, daha güzel bir yaşam isteyen kimse henüz geçen gün HDP'li 8 belediyeye kayyum atandığını da unutmamalı tabii.

Fakat bence, daha önemlisi şu: sokağa çıkma yasağının çözüm olduğunu savunmak; haftalarca mesleyi savsaklayan, en başta patronların kârını düşünen, sağlık sisteminin ne kadar kadük olduğunun görülmemesi için kırk takla atan bir hükümete, “esas suçlu bunlar!” diyerek, sokakta gezen insanları eve tıkması için rıza vermektir.

Salgın konrtol altına alınana kadar hepimiz evde kalmalıyız, doğru. Virüs çoktan biz insanların taşıyabildiği ve aktarabildiği bir evreye gelmiş durumda malum.

Ama bir kere daha, neredeyse bir senedir üzeri örtülen bir ekonomik krizin sonuçlarıyla, salt iradeyle baş etmesi beklenen insanlardan yine fedakarlık ve sabır bekleniyor.

Burada sorulması gereken soru basittir: “Erdoğan veya Sabancı burası gerçekten yaşanmaz hale gelirse bizi gemisine alacak mı?” Cevap da bir o kadar basit, “dayak yemeden kurtulursak iyidir”.

Bu da demek oluyor ki bizim kendi gemilerimize ihtiyacımız var.

Ama son defa sormalıyız, madem aynı gemideyiz:

Ben veya yakınım hastalandığında erişeceğim sağlık hizmeti kamusal mı?

Ev benim için güvenli değil, evde şiddet var, beni koruması beklenen yasaları da sakız gibi uzatıyorsunuz, ne yapmalıyım?

Patronum “geleceksin” diyor, veya “zaten yevmiyeyle çalışıyorum ve gel bile demiyor”, ne yapayım?

Ve elbette pek daha çoğu.

Bu sorulara verilemeyen cevaplar da gösterecek ki, yaşadığımız toplumda yönetenlerin emrindeki bir gemi hepimizi kurtarmayacak. En iyi koşulda bile, ilk krizde gözlerini kırpmadan filikaların iplerini kesecekler.

Bizleri, emekçileri, kadınları, LGBTi'leri ve tüm biletsizleri alacak başka bir gemi inşa etmemiz lazım

Şimdi tam zamanı!

Deniz Güngören

Bültene kayıt ol