Almanya'da toplanan Libya Konferansı'nda çekilen fotoğraflara bakıldığında liderlerin hepsi mutlu ve neşeli.
Emperyalist devletlerin ve alt-emperyalist bölgesel güçlerin yöneticileri, binlerce insanın öldürüldüğü, on binlercesinin mülteci olmak zorunda kaldığı kanlı bir iç savaşı bitirip, sanki dünya barışını sağlamış gibi gülümsüyor, hatta şakalaşıyorlar.
Başta 'Kapsamlı bir ateşkes konusunda anlaşıldı' diye duyurulsa da Libya'daki savaşı bitirme iddiasıyla yapılan konferans fiyaskoyla sonuçlandı.
Libya'da barışın sağlanması, on yıllardır dünyanın hiçbir yerine barış getirmemiş ve kronik sorunların neredeyse hiçbirinde ortak tutum alamamış Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin üzerine atıldı.
Tepeden tırnağa silahlı ve güçlü devletler, parçalanmış fakir Libya'nın kaderini haftalar sonra yapılacak toplantıda konuşacak. Çalışma grupları kurup, tartışmaktan bahsediyorlar.
Libya konferansından çıkan sonuç, insanlık adına utanç verici: Sarrac hükümeti ve General Hafter güçlerine kimse yeni silah satmayacak. Onlar ellerindeki silahlarla savaşmaya devam edecek.
İki tarafta birbirlerini yenemez halde bırakılırken, onlar Libya ve Doğu Akdeniz üzerine pazarlıklarını sürdürecek.
Dünyanın 9. en büyük petrol rezervine sahip ülkesi Libya'nın ve zengin hidrokarbon yataklarının bulunduğu Doğu Akdeniz'in bölüşümü zamana yayılırken, Libya halkının ne durumda olduğu ve ne talep ettiği umurlarında bile değil.
Konferansın kaybedeni
AKP medyasına göre Türkiye hükümeti, Almanya'dan büyük bir başarıyla ayrıldı. Gerçekteyse Libya Konferansı'nın en somut sonucu Türkiye'nin asker, paralı asker ve silah göndermesinin önünün tam bir konsensusla kesilmesi oldu.
Zirve başladığı saatlerde General Hafter'e bağlı silahlı güçler petrol üretimini durdurdu. Bu dünya petrol fiyatlarının yükselmesine yol açarken, eli kanlı bir katil olan General Hafter saygın bir taraf olarak pazarlık masasına oturdu. Batı emperyalizminin bir kuklası olan Sarrac ise Erdoğan hamiliğine sığınırken, Trablus'taki varlığının bütünüyle uluslararası desteğe bağlı olduğu ortaya çıktı.
Zirveden ilk ayrılan lider Erdoğan, Türkiye'ye döndükten sonra kendisinin Sarrac ve Hafter arasında arabuluculuk yapmadığının altını çizdi. Oysa giderken Türkiye'nin barış ve ateşkes için Libya'da olduğunu söylemişti.
Putin ile yakınlığıyla öne çıkan Erdoğan, bu kez Moskova'dan da onay alamadı ve giriştiği deniz aşırı askeri harekat engellenmiş oldu. Katar ve İtalya ile ittifak halindeki Türkiye ve Sarrac hükümetinin karşısında Rusya, Mısır, Suudi Arabistan ve Fransa'nın desteğini almış Hafter var. Hafter, Almanya'daki konferanstan güçlenerek çıktı.
Ankara'nın tek kazanımı ise masada bir yer edinmek.
Gelişmeler, Libya'ya asker gönderilmesine karşı çıkanları haklı çıkarttı. Libya'da başlayan yangın dış müdahalerle büyütüldü. Savaşan taraflar silahlandırıldı. Yetmedi paralı askerler devreye sokuldu. Emperyalist müdahalelerin yarattığı sonuç, çözümsüzlük ve savaşın sürmesine göz yummak oldu.
Sosyalistler, Libya'ya yapılan dışardan müdahalelerin tümüne ve Doğu Akdeniz'de alevlendirilen paylaşım kavgasına toptan karşıdır.
Dışardan müdahaleler, bunu yapan devletlerin yönetimi altındaki işçilerin daha da fakirleşmesine neden olurken, Libya'da emekçi sınıfların çözümünü ya da herhangi bir demokratik çözümünün gelişmesinin önündeki başlıca engeldir.
Libya'nın geleceğine Libyalılar karar vermeli. Doğu Akdeniz'deki fosil yakıtlar yerin altında bırakılmalı.
Volkan Akyıldırım
(Sosyalist İşçi)