Asgari ücrette sefalet koşullarına razı değiliz

22.12.2019 - 10:57
Çağla Oflas
Haberi paylaş

2020 Asgari ücret görüşmeleri işsizlik rakamlarının yüzde 15’lere dayandığı, enflasyon miktarının yüzde 40 civarında hissedildiği, derin bir ekonomik kriz koşullarında başladı. TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu)  bu satırlar yazıldığı sırada bir işçinin aylık gıda harcama tutarını Asgari Ücret tespit Komisyonu’na bildirdi. Buna göre ağır işler için 2 bin 331 TL olan aylık gıda harcaması orta işler içinse 2 bin 86 TL olarak bildirildi. Bu gerçekten inanılmaz bir “tespit”. TÜİK üyelerinin alışverişlerini nerede yaptıkları merak konusu.

Kuşkusuz asgari ücret pazarlıkları zorlu geçecek. Tespit edilecek ücret asgari ücret civarında çalışanların ve bütün çalışanların ücretini etkileyecek.  2019 yılı için belirlenen net 2.020 TL;  sağlık ve eğitim, giyim harcamalarının dışında, bir pazar çantasının ortalama 100 TL’ye dolduğu, ortalama yıllık kira artışlarının yüzde 18 olduğu, elektriğe yüzde 50, doğal gaza yüzde 60 civarında zam geldiği koşullarda sefalet ücretine dönüşmüş durumda.   

DİSK asgari ücretin net 3.200 TL olması gerektiğini açıkladı.  İşçiler adına görüşmeleri yürüten Türk-İş ise 2.500 TL’nin altında bir rakamla masada oturmayacağını açıkladı.  DİSK-AR tarafından açıklanan rapora göre Ekim 2019 itibarıyla dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 7 bin 92 TL. Üstelik bu rakam hanede iki kişinin çalıştığı varsayılarak açıklandı.  

Her şey patronların karı için

İçinden geçmekte olduğumuz toplu sözleşme görüşmelerinden de takip ettiğimiz kadarıyla patronlar cephesinin bu konuda son derece cimri davrandığı aşikar. Kar marjlarını maksimum seviyede tutmak için işçilik maliyetlerini minimum seviyede tutmak istiyorlar.  Hükümet de bu konuda patronlarla birlikte hareket ediyor, krizin faturasını emekçilere yüklemek için ne gerekiyorsa, onu yapıyor.  Eylül ayında Yeni Ekonomi Programı adı altında yapılan açıklamanın 2020-2022 orta vadeli programında kamunun belirlediği bazı fiyat ve ücretlerde geriye dönük enflasyona dayalı ücret saptama sistemi yerine YEP enflasyon hedeflerine dönük ayarlamalar yapılacağı belirtilmişti. Aynı şekilde IMF de yaptığı açıklamada asgari ücret artışının hedeflenen enflasyon oranında saptanması gerektiğini belirtmişti.  Bu doğrultudan hareketle hükümet de emekçilerin karşısında hedeflenen enflasyon oranında bir ücret önerisiyle yer alacaktır.  YEP’e göre 2020 yılı enflasyon hedefi yüzde 8,5’tur.  Bu durumda  iktidarın  milyonlarca emekçiye “asgari ücret” adı altında sefalet koşullarını dayatacağını söylemek  hiç de zor bir tahmin değil.   Nitekim, komisyona başkanlık eden Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, açılış konuşmasında; “…ücret artışı kadar  işin kendisinin yani istihdamın korunması da mühim” dedi.  TİSK Genel Sekreteri Akansel Koç ise “makul bir ücretin” belirlenmesi gerektiğini söyledi. “Makul bir ücretin” ne anlama geldiğini biliyoruz:  Hem patronlar hem de devlet asgari ücret tespit edilirken işçilerin değil de sermayenin ihtiyaçlarının gözetilmesini istiyorlar.  

Krizi fırsata çevirenler 

İşçilere “makul olun” öğüdünde bulunan patronların tek dertleri yüksek karlar elde etmek. Krizde düşen karlarını yeniden yükseltmek için faturayı işçilere ödetmek istiyorlar. İşçilerin ücretleri her yıl eriyor ama, Fortune Dergisi’nin her yıl yayınladığı en büyük 50 şirket sıralamasında pek bir değişiklik olmadı. En fazla gelir elde eden TÜPRAŞ 2019 yılında 88 milyar 552 milyon 170 bin lira kazandı. İkinci sırada yer alan Enerji Piyasaları İşletmeleri A.Ş 63 milyar 825 milyon 723 bin TL, üçüncü büyük şirket Türk Hava Yolları ise 62 milyar 853 milyon TL kazandı. 

İşte TÜİK bu koşullarda işçileri sefalet ücretine mahkum edecek oranlar tespit ediyor. Asgari Ücret tespit Komisyonu hemen DİSK’in önerisini kabul etmeli ve asgari ücretin 3200 TL’ye çıkartıldığını ilan etmelidir.

Çağla Oflas

[email protected]

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol