Dünyanın neresine baksak, 30 yaş altı gençler sokakta, mücadele ediyor.
Irak'ta işsizliğe ve rejimin yozlaşmasına karşı hayatları pahasına protestostaya devam eden üniversite mezunu işsizler, Hong Kong'da sömürgeci Çin'i alt eden lise ve üniversite öğrencileri, iklim krizine karşı 160 ülkede eylem yapan ilkokul ve ortaokul öğrencileri, Cezayir ve Sudan'da diktatörleri yenen genç işçiler...
Bu kuşak, baskının ve geleceksizliğin ortadan kalkması için bir sonraki seçimi beklemeyi, egemen sınıf partilerden birinin reform yapmaya karar vermesini beklemiyor. Büyük çoğunluğa seslenerek, kapitalist sınıfın yarattığı rezaletlere hemen son vermek mücadele öneriyor.
Bu kuşak gerçekçi. Devlet şiddetini, kitle mücadelesiyle bertaraf ediyor. Sudan ve Irak'ta olduğu gibi kurşunlara verdikleri yanıt barışçıl protestoları büyütmek. İşçilerin üretimi durdurmasının yani grevin, kapitalistleri ve despot yöneticileri dize getirecek etkili bir güç olduğunun farkındalar. Greta Thrunberg ve Gelecek için Cumalar (FFF) aktivisti öğrencilerin, iklim için her Cuma okula gitmeme ve eylem yapmayı grev olarak adlandırması bir tesadüf değildir. İsviçre'de kitlesel kadın grevi, güvencesiz işlerde çalışan genç kadın işçilerin eseridir.
Bu kuşak, insanları değil bankaları kurtaran politikacılardan, yeryüzünde yaşamın yok olmasına seyirci kalan devletlerden, küresel kapitalizmin örgütlenmelerinden değişim gelmesini beklemiyor. Çoğunluğun mücadelesiyle değişimin kazanılabileceğini düşünüyor, bunu göstermek, kanıtlamak istiyor. Kendi aralarında örgütleniyor.
Büyük hoşnutsuzluk
Dünyanın bir parçası olan Türkiye'de de yeni kuşaklar benzer düşüncelere sahip.
2013'te Gezi Parkı protestolarının motor gücü olan 15-22 yaş arası, hayatlarında ilk defa bir eylem katılmış yüzbinlerce genç, kendini "özgürlükçü" olarak tanımlıyordu.*
Bu mücadele, 8 gencin öldürülmesi ve gaz bombalarıyla bastırıldı. Gezi sonrası gittikçe otoriterleşen rejim, sistematik devlet şiddetiyle kitle mücadelesini engelledi. Fakat değişim isteğini yok edemedi.
Konda Araştırma Genel Müdürü Bekir Ağırdır, gençlerin yüzde 49’unun mevcut aktörlerle Türkiye’nin sorunlarının çözülemeyeceğini düşündüğünü, toplum genelinde ise yüzde 40’lık kesimin bu konuda hemfikir olduğunu söylüyor.
Bu hoşnutsuzluk, baskıcı devlet geleneğinin üzerine eklenen başkanlık rejimine ve Türkiye kapitalizminin krizine tepki üzerinden gelişiyor. Öylesine güçlü ki AKP'nin bugün herkes tarafından tasdiklenen erimesine yol açıyor.
Yeni yüzler, eskimiş fikirler
Parlamenter alternatiflere bakıldığındaysa, her biri öfkeli genç kuşakları kazanmak istiyor, ancak hiçbiri gerçek bir değişim vaat etmiyor.
İlk seçimlerde Cumhurbaşkanlığı adayı olmak için şimdiden seçim kampanyasına başlayan İBB başkanı Ekrem İmamoğlu, Erdoğan ve AKP elitleriyle kıyaslandığında, bir kurtarıcı gibi gözükebiliyor. Ancak İmamoğlu da diğerleri gibi milliyetçi ve belediyeyi Koç Holding eski CEO'su ile yönetmeyi tercih etti. Kendisini sol olarak tanımlamaktan kaçınan İmamoğlu, her fırsatta devlete bağlılığını bildiriyor. İmamoğlu yeni bir yüz, ama temsil ettiği fikirler eski.
Genç bir kapitalist olan Ali Babacan, asık suratlı ve buyurgan AKP'liler karşısında daha iyi bir seçenek gibi gözükebilir. Fakat patronların çıkarları temelinde örgütlenen, egemen sınıfın yeni yöneticileri olmak isteyen Babacan ya da Davutoğlu etrafında toplananlar, AKP'nin eski siyasi elitleridir. Diktatörlük karşısında demokratikleşmeden yana olsalar da kurmak istedikleri partiler, zaten denenmiş ve artık başarısızlığı kabul edilmiş eski projeler.
Değişimin aracı
Sosyalistler bambaşka bir yol öneriyor. Değişim için sonraki seçimleri beklemek yerine ortak talepler için aşağıdan mücadeleyi; değişim isteyenlerin kendi öz örgütlenmeleri inşa etmesini, temsili değil doğrudan demokrasiyi savunuyoruz.
Kapitalist sınıfı yenebilecek tek güç olan işçilerin mücadelesine yardımcı olacak, egemen sınıf fikirlerine karşı mücadele edecek, ayrı ayrı yürüyen toplumsal hareketleri ve işçileri birleştirecek bir parti, gerçek bir değişim isteyenler için yegane araçtır.
Küresel antikapitalist hareketin radikal sol kanadında yer alan DSİP, böyle bir partidir. DSİP ve enternasyonalist sosyalistler güçlendikçe, eskinin hükmü de sona erecek.
(Sosyalist İşçi)